islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3361
EURO
35,1906
ALTIN
2.246,13
BIST
8.718,11
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Salı Hafif Yağmurlu
9°C
Çarşamba Az Bulutlu
12°C
Perşembe Çok Bulutlu
11°C
Cuma Az Bulutlu
12°C

Eğitim, Aile Temelleri Üzerine Oturmalıdır

Eğitim, Aile Temelleri Üzerine Oturmalıdır
18 Temmuz 2018 07:14
A+
A-

Eğitim, insanın ruhi ve ahlaki yönünün belli değerler ile zenginleştirilmesi ve yönlendirilmesi çerçevesinde hassas bir bilgilendirme ve geliştirilmesidir.  İnsan, eğitilebilen bir varlıktır. Bunun manası, onun ruh ve akılına yönelik  kültürel ve ahlaki değerler yüklenmesi ve nitelik kazandırılmasıdır.

İnsan, aile içerisinde doğar ve büyür.  İlk pratik eğitimi ailede alır. Bu yüzden aile eğitimi, eğitimin temelini teşkil eder. Aile, sadece bilgilendirme yeri olmayıp, bütün bir hayat anlayışı ve kültürünün uygulamalı olarak verildiği sıcak ve sevgi dolu  bir sosyal çevredir ve ileride verilecek hayat ve meslek eğitiminin temelidir.  Aile eğitimin eksik olması veya verilmemesi, okul eğitiminin başarısızlığına yol açacaktır. Çünkü karakter eğitimi almamış bir kimsenin, mesleki eğitimi de eksik olacaktır.

Eğitimin sadece kişiyi belli  duygu ve düşüncelere hazırlaması yeterli değildir. Eğitimin, topluma dönük yüzü olan sosyalleşme, eğitimin ikinci ve önemli bölümünü teşkil eder.  İnsan, toplum içinde yaşayan ve toplumsal düzenle bütünleşmesi gereken bir varlıktır.  Toplumla bütünleşmesi ise, toplumsal değer ve kurallara uyması ile mümkündür. Toplumsal sisteme hazırlandığı yer de, öncelikle ailedir.  Çünkü çocuğun 5-6 yaş seviyesinde karakterinin oluşmaya başladığını düşünürsek, onun  daha sonraki hayatına temel teşkil edecek alışkanlıklarının bu yaşlarda atılması gerekmektedir.  Bu dönem de Aile’nin rol ve etkinlik alanı içindedir.

Okul eğitimi, ailenin yerleştirdiği  terbiye ve yaşama pratiklerini sürdüren ve onları biraz daha geliştiren ve özellikle sosyal sistemde çocuğun insan toplumu ve çevreyle bütünleşmesini ve sosyal dünyanın kurallarını öğrenmesini gerçekleştirmektedir. Bu yüzden çocuğun ailede öğrendiklerini silen veya onlara alternatif bilgi ve alışkanlıklar değil, onları devam ettirerek daha da nitelik kazandıran bir çerçevede devam etmesi gerekir.

Türkiye’de 1800’lü yıllarla birlikte, resmi politikanın Batılılaşma eğilimi, Aile ve okul eğitimi arasında bir farklılaşmanın ve çatışmanın başladığı yıllar olmuştur. Okullar ve basın-yayın organları ile verilmeye çalışılan bilgi ve yaşama felsefesi, toplumun yıllardır sahip olduğu kültür ve kimliği değiştirici bir yönde yürütülmüştür. Bu durum, aile ile okulun farklı dünyalar sunma gibi  ikili bir kültürün eğitimde ortaya çıkmasını sağlamıştır.  Bu iki kültür, çocuk ve gençlerin  iki farklı  kimlik sahibi olmasına ve dolayısıyla “kimlik bunalımı”na yol açmıştır.

Eğitim ve kültür’ün politik gayeler ve hedeflere yönelik manipülasyonu, sosyal kanunlara zıt bir olaydır ve neticesi ruh ve düşünce çatışmasıdır. Bu çatışma, ülkemizin insanının ahlak ve  düşünce dünyasında karışıklıklara ve çelişkilere yol açmıştır. Bu konuda İngiltere’de çocuklarımı okula verdikten sonra, eve gelen bir yazıdaki çok önemli bir cümleyi hatırlatmak durumundayım: “Biz, sizin çocuklarınızı sizlerin istediği şekilde, iyi bir sistem ile yetiştirmek zorundayız!…”  1980’li yıllarda  bu cümle benim memleketinde şöyle bir mantıkla yürütülüyordu: “Biz, sizin çocuklarınızı, bizim istediğimiz şekilde yetiştireceğiz!..” Birinde halk ve aile merkezli bir eğitim felsefesi varken, diğerinde  devlet merkezli bir eğitim felsefesi.

Bu durum, siyaset ve ideolojinin sosyal sisteme hakim olması  ve halkın asırlardan beri sahip olduğu değer ve anlayışın, bir çırpıda siyasi amaçlara kurban edilmesi manasına gelmektedir.

Aradan yıllar geçmesine ve Türkiye’de halkın değerlerine saygı gösterdiğini söyleyen bir iktidar olmasına rağmen, hala Aile merkezli bir eğitimi istenilen şekilde gerçekleştirememiş olmanın sıkıntılarını yaşıyoruz.  Bu durum, yüksek öğretimde daha da sıkıntılı bir hal almakta ve sosyal ilimlerde, hala batının bilgi felsefesi ve anlayışı ile eğitim yapılarak, insanımızın fikri ve sosyal değerleri dikkate alınmamaktadır. “Sosyal İlim ve Değerler” adıyla yazmış olduğum kitapta, bir toplumun değerleri atlanarak veya bu değerleri temel almayan bir sosyal bilgi ve eğitimin, fayda yerine zarar vereceğini belirtmekteyim.

Sosyal değerlerimiz, halen sadece aile içinde verilmekte ve okul, batılılaşma dönemindeki bazı dogmatik bilgi ve anlayışlar üzerinde yürümeye devam etmektedir. Bazı dini ve geleneksel değerlerin varlığı, bu batılı anlayış ve kavramlar ile birlikte sunulmaktadır. Yani, hala kısmen batılı, kısmen yerli bir değer mantığı ile eğitimi sürdürmekteyiz. Halbuki değerler, bir toplumun dini, ahlaki ve geleneksel dünyasının hayata ve davranışlara aktardığı alışkanlıklardır.  Dolayısıyla  değerler, tek bir  inanç ve kültür çerçevesinde alınır. Karma bir değer sistemi, dünyanın hiçbir eğitim sisteminde yoktur.

Umarız, bu gerçek; yeni dönemde eğitim sistemi üzerinde karar sahibi insanların  dikkatini çeken bir gerçek olarak anlaşılır. Aksi halde, boşa kürek çektiğimizi bilmemiz gerekir.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.