islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3613
EURO
34,9886
ALTIN
2.311,25
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
21°C
İstanbul
21°C
Açık
Cuma Parçalı Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Parçalı Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

Gökdelen Sendromu IV

Gökdelen Sendromu IV

YÜKSEK BİNALAR ve RÜZGÂR

Doğada olmayan bir yükselti yarattığınızda, elbette doğal esintilerin yönünü de gücünü de etkilersiniz.. Bu çok açık.. Koskoca bina gövdesine çarptığında, bina yüksekliğinin 50 katına kadar uzayabilen mesafede rüzgarsız alan oluştuğu ve bina yüzeyi boyunca düşey hareket eğilimi gösteren rüzgarın, gökdelenin dibindeki insanları rahatsız edecek kuvvette türbülanslar yarattığı da bilinir.. “Şehir Meteorolojisi”denilen bilim dalı, yerleşik alanlarda bu gibi etkileşimleri inceler..

Gökdelenler, rüzgar için mükemmel bir kapan görevi görür. Yere yakın rüzgarlara göre çok daha kuvvetli olan üst seviye rüzgarlarının önünü keserek aşağıya doğru yönlendirir ve bina yüzeyi yakınında arzu edilmeyen farklı bir sirkülasyona neden olur. Bu yeni oluşan rüzgarlar nedeniyle sakat kalan veya hayatını kaybeden insan sayısı tahmin bile edemeyeceğimiz kadar fazladır.

Yüksek blokların ve iki katlı villaların, hangi aklın ürünü olduğunu bilmediğim şekilde yan yana, dip dibe yerleştirilmelerinin sosyolojik sakıncalarını tahmin edersiniz mutlaka.. Balkonundan bakarken; “ah ben de o evde oturabilseydim!”diyen 18.kat sakinine karşılık. “Kim bunlar yahu beni tepeden izleyip duruyorlar, gözaltındayım sanki!diyen müstakil ev sahibinin psikolojisini de tahmin edebilirsiniz..

Bu sosyal sorunları beşe katlayan meteorolojik sıkıntıları bir özetleyelim isterseniz. Yüksek yapılar yüzünden güneşin engellenmesi, küçük binaların daha çok aleyhine olmakla birlikte o koca binaların hiç bir güneşlenme hesabı yapılmadan mimarın keyfine göre dizilmeleri, kendi gölgeleri yüzünden yüksek bloklarda da güneş görmez daireler yaratmaktadır.. Site dışındaki esintiyi o iki katlı eve ulaştırmayan ya da tam tersi, o koca engel yüzünden yaratılan türbülans içinde kalan villanın aşırı rüzgardan ya da  nerede ise yatay yağan yağmurdan çektikleri ise cabası!..

Yüksek binaların önlerini kapatması yüzünden, şehirlerin akciğerleri olarak adlandırılan hava koridorlarında sirkülasyonun bozulduğu, “yeni fakat olumsuz!” rüzgar yapılarının meydana geldiğini örnekler üzerinden görebilmek mümkündür. İstanbul’daki birçok site bu tip oluşumlara örnektir. Yanız İstanbul’da mı?.. Denize paralel sıra dağlar gibi apartmanlarla Allah vergisi meltemini kesen Antalya hiç mi suçsuz?..

Bir gökdelenler mahallesinin, tüm kentin rüzgar rejimini bile etkileyebileceği artık kabul edilmiştir.. Isıtan ve serinleten, hava kirliliğini engelleyen, bize oksijen taşıyan doğal esintilerin; yüksek yapılar engeline çarpacağını ve kent içi hava akımlarının yönünü etkileyeceğini artık uzmanlar çok iyi bilmektedir. Ama yanlış bir kentleşme politikasının yarattığı yapay çevrede yaşamaya ikna edilen insanlar henüz bunları bilmemektedir.

GÜVENLİK ENDİŞESİ..

Sanıldığı gibi özgürlük arayışından çok, kabuğuna çekilip korunmak anlamındadır böyle sitelerde yaşam.. Tek bir kapıdan girilen yüksek binalar da bu kabuk imajını fena halde desteklemektedir..

Bilen ve bilmeyenler için, uç noktada fakat gittikçe yaygınlaşan bir çok katlı örneğin matematiğine göz atalım birlikte.. Bir katta sekiz daireden 30 kat; 240 adet daire eder. Bir aileyi ortalama 5 kişi kabul etsek, buyurun size 1200 kişilik dikine bir mahalle ya da köy..  1000 kişinin altında hiç değil.. Çok sevimli değil mi?.. Bence artık her bloğa bir yönetici değil bir muhtar atamak gerek..

Zannediliyor ki, üç beş gökdelenin birbirleri ile nerede ise göz göze gelebilecek mesafelerde inşası, beraberinde emniyet, huzur ve güvenlik getirecek. Seçkici bir zihniyetle, aynı statü ve kültür seviyesinde oldukları zannedilen ve orada oturmayı tercih edenlerle kolayca komşuluk ilişkisi kurulabilecek.. Yüzme havuzu, jimnastik salonu buluşmalarının tüm sosyal beklentileri tatmin edeceği zannedilecek.. Alt kattaki komşu ile bile tanışamadan bu dünyadan gidilebileceği hiç akla gelmeyecek..

Neden sonra fark edilecektir ki bu çarpık, dikine komün yaşamı aslında sosyal ilişkileri beslememekte, tersine aileleri ve kişileri, çevre ile bir türlü aidiyet ilişkisi kuramadıkları yepyeni bir sosyal yalnızlığa itmektedir..

“Projesini ben yaptım”demekten anlaşılmaz bir gurur duyan şanlı mimarlarımızın, ortalama otuz katlardaki gökdelen dansına alışmak üzereydik. Çıtayı “kırk bir kere maşallah katına”taşıyan ve benimsenmesi umudu ile projeyi “benim” sözcüğü ile pekiştiren, aslında bu anlamsız yarışı fena halde kaşıyan bir inşaat devini ise kutlamamak mümkün değil..

Hele hele o binanın yerden 120 metre yükseklikteki dairesinin metrekaresi 4.000 liralarda dolaşırken, o paraya; bahçeli ve üstelik kendi enerjisinin tamamını üretebilen mükemmel bir ev sahibi olabilecek iken, ev kılığında bir direğin tepesine toplamda triyonu katlayan bir bedel ödeyebilen mal sahibine ise madalya vermek az gelir.. Allah her türlü sağlığını korusun!..

Farklı yerlerden gelip buradaki, aslında kısıtlayıcı olan tek tip yaşamı tercih etmek ve bundan bir mutluluk tablosu beklemekle, farklı suçlardan düşüp girdikleri hapishanede, muhteşem bir etkinlik ve mutluluk bekleyenler arasında bence çok fark yoktur.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.