Bir mürşit, bir sohbetinde insanlara duanın öneminden ve kabul olmasından bahsederken:
“- Ey insanlar! Duanızın kabul olmasını istiyorsanız Allah’a günah işlemediğiniz, kötü söz söylemediğiniz bir ağızla dua edin, Allah günahkâr ağızla yapılan duayı kabul etmez” demişti. Kendisini dinleyenler:
“- Bizde böyle bir ağız yok ki, kötü söz söylememiş, günaha bulaşmamış temiz ağızı nerede bulacağız” deyince Mürşid:
“- Öyle ise, başkalarının ağzı ile dua edin, çünkü siz başkalarının ağzı ile günah işlemediniz, sizin hakkınızda başkalarının ağızı temizdir” demişti. Kendisini dinleyenler:
“- Efendi! Başkalarının ağızı ile nasıl dua edelim, olur mu böyle şey!?” deyince, Mürşid:
“- El-insân abîdü’l-ihsân/ insan iyiliğin kulu kölesidir” denilmiştir. İnsanlar kendilerine yapılan iyiliği unutmazlar, karşılık verirler, hiçbir şey yapamıyorlarsa dua ederler.
Bir Müslümanın, din kardeşinin gıyabında yapmış olduğu dua Allah katında makbuldür. Nitekim Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde:
“Bir kimse din kardeşi için gıyabında dua ederse, kendisi için görevlendirilmiş olan melek: “Âmin, onun bir misli de senin için olsun” der.”[1] buyurmuştur.
Hatta en çabuk kabul edilen duanı gıyaben yapılan dua olduğu belirtilmiştir. Sahabe-i kiramın en âbid ve zahitlerinden biri olan Mısır Fatihi Amr b. As’ın oğlu Abdullah şöyle demiştir: Resul-i Ekrem:
إنَّ أسرعَ الدُعاء إجابةَ دَعوَةُ غائِبٍ لغائِبٍ
“En çabuk kabul edilen dua, Müslüman bir kimsenin diğer Müslümanın gıyabında yapmış olduğu duadır.”[2] buyurdu.
مَا مِنْ عَبْدٍ مُسْلِمٍ يَدْعُو لِأَخِيهِ بِظَهْرِ الْغَيْبِ، إِلَّا قَالَ الْمَلَكُ: وَلَكَ بِمِثْلٍ
Onun için sahabe-i kiram bir birlerinden gıyaben dua yapmalarını isterlerdi.
Safvan b. Abdullah, Ebudderdâ’nın kızı Derda ile evli idi. Kendisi şöyle anlatmıştır:
عَنْ صَفْوَانَ ابْنِ عَبْدِ اللهِ، وَكَانَتْ تَحْتَهُ الدَّرْدَاءُ، قَالَ: قَدِمْتُ الشَّامَ، فَأَتَيْتُ أَبَا الدَّرْدَاءِ فِي مَنْزِلِهِ، فَلَمْ أَجِدْهُ وَوَجَدْتُ أُمَّ الدَّرْدَاءِ، فَقَالَتْ: أَتُرِيدُ الْحَجَّ الْعَامَ، فَقُلْتُ: نَعَمْ، قَالَتْ: فَادْعُ اللهَ لَنَا بِخَيْرٍ، فَإِنَّ النَّبِيَّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ يَقُولُ: ” دَعْوَةُ الْمَرْءِ الْمُسْلِمِ لِأَخِيهِ بِظَهْرِ الْغَيْبِ مُسْتَجَابَةٌ، عِنْدَ رَأْسِهِ مَلَكٌ مُوَكَّلٌ كُلَّمَا دَعَا لِأَخِيهِ بِخَيْرٍ، قَالَ الْمَلَكُ الْمُوَكَّلُ بِهِ: آمِينَ وَلَكَ بِمِثْلٍ
Şam’a gelmiştim. Kayın pederim Ebudderda’nın evine vardım. Fakat evde Ebudderda’yı bulamadım, (kayın validem) Ümmüdderda’yı buldum. Kayınvalidem:
“- Sen bu sene hac yapmak istiyor musun?” dedi. Ben de:
“- Evet” dedim.
“- Öyle ise bizim için de Allah’a dua et. Çünkü Hz. Peygamber şöyle derdi: “Bir Müslümanın Müslüman kardeşi için gıyabında yaptığı dua kabul edilir. Onun başucunda görevli bir melek vardır. Ne zaman din kardeşi için dua etse, görevli melek: “Âmin, senin için de bir misli olsun” der.”[3]
Günah işlememiş ağızla dua etmek iki şekilde olur:
Biri, başkalarına iyilik yapıp onların duasını almak suretiyle olur.
İkincisi de Allah’ı çok anmak, tesbih, tahmid ve zikrederek dili günahlardan arındırıp temizlenmek suretiyle olur. Mevlid müellifi Süleyman Çelebi ne güzel söylemiş:
Bir kez Allah dese aşk ile lisân
Dökülür cümle günah misl-i hazân
İsm-i Pâkin pâk olur zikreyleyen
Her murâda erişir Allah diyen.
———–
[1] Müslim, Zikr, 87
[2] Ebu Davud, Salât, 362 (362)
[3] Müslim, Zikr, 88 (VIII, 221)
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi