islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3346
EURO
35,0867
ALTIN
2.308,85
BIST
9.079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
21°C
İstanbul
21°C
Açık
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

İnsanlar Yaratılışta Eşittir | 2

İnsanlar Yaratılışta Eşittir | 2

Yücelik Soyda ve Zenginlikte Değil İslam’a Göre Yaşamaktadır II

Bir önceki yazımızda renk farklılığının üstünlük vesilesi olamayacağını açıklamıştık. Misallerimize devam edelim.

Seyyidlik de Olsa Soy Bir Üstünlük Sebebi Olabilir mi?

Soy bir üstünlük sebebi olabilir mi?

Sevgili kardeşlerim; falanca veya filanca soya mensup olmanın hiçbir özelliği yoktur. Aziz Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurur:

İnançları, yaşayışı ve erdemleri kendisini geliştiremeyen  kişiyi soyu geliştirip üstün kılamaz.”

Bu öyle bir kuraldır ki sevgili kardeşlerim; Peygamber ailesini de içine alır. Peygamber çocuklarının ve eşlerinin dahi ayrıcalığı ve üstünlüğü yoktur.

Sevgili Peygamber efendimiz kızı Hz. Fatıma’yı şöyle uyarır:

“-Ya Fatıma/ey kızım Fatıma! Sen yürekten inanarak ve Rabbinin emirleri ve yasaklarına bağlanarak kendini ateş azabından koru. Ben seni Rabbimin azabından koruyamam. “

Gerçek böyle iken üzülerek ifade edelim bizde de Seyyidler, Şerifler, falanca soylar, filanca boylar gibi batıl kabuller yeşerebilmiştir. İslâm medeniyetinde büyük ölçüde soya dayalı üstünlük anlayışları bertaraf edilmekle birlikte değinilen türden kabuller hâlâ varlığını sürdürebilmektedir.

Kendisiyle konuştuğumuz bir kardeşimiz Hocam “Biz Seyyidlerdeniz.” deyiverdi.

Ne demek Seyyidlerden olmak? Amelsiz olunursa Hz.Peygamberin soyundan gelmek üstünlük müdür? Seyyidlik gibi bir statü var mı? Böylesi kabullerin  İslami bir temeli yoktur. Bir hanım kardeşimiz daha ciddi bir Müslüman olursa Hz. Fatıma’yı ve Hz.Aişe’yi aşarak  daha üst bir düzeye gelebilir. “Falanca kişi şöyle yücedir, filanca kişi böyle büyüktür, Cennet’in en üst makamındadır.” şeklinde anlatımlar batıldır.

Bir Peygamberimizi Ailesine Saygı Duyarız

 Biz Peygamberimizin soyuna ve ailesine son derece saygı duyarız. Bu ayrı bir konu. Ama Aziz Peygamberimizin kızına dahi Cennet’te makam belirleyemeyiz. Onun torunları olan Hz. Hasan, Hz. Hüseyin’e yüce makamlar dileyebiliriz ama onları torun oldukları için Cennet gençlerinin yıldızları göremeyiz. Herkes Rabbinin katında sorgulanacak, amellerine göre derece alacak, ceza veya mükâfat görecek. (Zilzal 99/7-8)

Sünniler de Şiileri İzlediler

İslam dünyasının bir parçası olan Şiileri biliyorsunuz. Onların asıl yanılgısı Müslümanların yönetim haklarını aziz Peygamberimizin Hz. Fatıma yolu ile gelen soyuna bağlamalarıdır ve bu soydan gelen imamları hatasız, yanılmaz ve sorgulanamaz görmeleridir.

 Oysaki Aziz Peygamberimiz kendisinden sonra Müslümanları yönetecek kadrolara ilişkin bir beyanda ve hatta hiçbir işaret de bile bulunmamıştır. Bulunamazdı da. Çünkü böyle bir yetkisi yoktu. O, İslami çizgide; Kur’an doğrultusunda Müslümanların yöneticilerini şûra, adalet ve liyakat çizgisinde kendilerinin seçmesi özgürlüğünü getirmiştir. (Bak.Nisa 4/58; Şûra 42/38) Kıyamet gününe kadar Müslümanlar yöneticilerini kendileri seçeceklerdir.

Burada bilvesile ifade edelim sevgili kardeşlerim; yönetimin babadan oğula intikali sistemi İslam’ın onayladığı bir sistem değildir. Ebu Sufyan oğlu Muaviye’yi, kendisinden sonra Müslümanları yönetmek üzere oğlu Yezidi seçerek babadan oğula intikal sistemini başlattığı için asırlardır yeriyoruz. Peki, Emevilerden sonra Abbasiler ne yaptı, Eyyubiler Selçuklular ve Osmanlılar ne yaptı? Babadan oğula intikal sistemini benimsediler. Sonradan da, nizam-ı âlem için Padişahların  kardeşlerinin boyunlarını vurabileceği fetvasını vermek zorunda kaldılar.

Zenginlik de Üstünlük Ölçüsü Değildir

Sevgili kardeşlerim; zenginlik de böyledir. İnsanoğlu benim vücudum der, benim malım der, benim mevkiim der, benim, benim, benim der. Hâlbuki ona ait hiçbir şey yok.

Ona sağlık, yetenek ve çalışma azmini veren Rabbimizdir ve rızıkları farklı kılan yine Odur. Önümüzdeki örnekler binlerce, on binlerce… aynı imkânlar ve şartlar içerisinde çalışanların bir kısmı zengin ve bir kısmı fakir. Çalışma önemli ama incelendiği zaman görüleceği üzere zenginliğin sebepleri büyük ölçüde yaradılıştan ve kader programından kaynaklandığı için soyut zenginlik İslâm’da bir değer ölçüsü değildir. Çalışma arzusu, atılımı ve başarısı da Kader programıyla bağlantılıdır. Bakın Rabbimiz Zümer suresinin 52. âyetinde ne buyuruyor:

“ Onlar görmüyorlar mı/anlamıyorlar mı? Allah dilediğine rızkı geniş tutuyor, bazılarına da kısıyor. İnanan topluluk için bu ayırımda Yaradan’ın derin hikmetine delalet eden belgeler vardır.”

 Hiç şüphe yok; faize, rüşvete, içki-kumar-fuhuş işletmeciliğine ve yolsuzluklara bulaşmadan kazanılan, kazanıldıktan sonra zekâtı verilen mallar yani zenginlik bir değerdir. Ama böyle olursa bir değerdir. Bizim dünyamızda böyle, bizim medeniyetimizde böyle. Eğer haram yollarla insanlara zulmedilerek edinilen zenginliği bir değer ölçüsü olarak alırsak, zenginleşmek için her türlü zulmü mubah gören insanlar toplumun belası olurlar. Peygamberimizden bir örnekle konumuzu daha bir açalım:

Peygamberimiz sahâbileriyle otururlarken bir kişi geçer. Peygamberimiz; bu kişi hakkında ne buyurursunuz diye sorar. Sahâbiler de – Ya Rasulallah bu kişi toplumumuzun ileri gelenlerindendir. Bir kadının nikâhına talip olsa evlenebilir, aracılık yapsa aracılığı kabul görür, derler.

 Bir süre sonra bir zat saha geçer. Peygamberimiz bu zat hakkında ne buyurursunuz, der. Onlar da; Ya Rasulallah! bu zat da Müslümanların fakirlerindendir. Bir kadının nikâhına talip olsa ret edilmesi muhtemeldir. Aracılık yapsa sözü dinlenmez.

Peygamberimiz şöyle buyurur:

“ Bu sözünü ettiğiniz sonradan geçen kişi yok mu, ilk geçen kişi gibi yeryüzü dolusu insandan daha hayırlıdır. (İ.Mace Hn.4120)

Bunun anlamı fakir daha değerli demek değildir. Kişi zengin olur, erdemli olur, üstün olur. Fakir olur, faziletli olur, üstün olur. Ama fakir erdemsiz olursa aşağı olabilir. Zengin de üstün olabilir. Neden? Çünkü ölçü takvadır yani yürekten bilinçli imandır, Yaradan’ın hayatımızı kuşatan emirlerine bağlılık ve yasaklarından sakınmadır. Zengin veya fakir kim bu özellikleri taşırsa üstün olan odur. Böyle olacak ki toplum erdemli insanlarla dolacak.

Yaşadığımız dönemde olduğu gibi paralılar daha bir ilgi görürse, onlar yüceltilirse, zenginlere zengin oldukları için değer verilirse, Peygamberimizin bir hadislerine göre İslâmî değerler büyük ölçüde hayatımızdan çekilir. Allah korusun. Demek ki soyut zenginlik de üstünlük ölçüsü değildir.

Devam edecek

Ali Rıza DEMİRCAN

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.