islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5468
EURO
34,8902
ALTIN
2.437,38
BIST
9.645,02
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
25°C
İstanbul
25°C
Hafif Yağmurlu
Çarşamba Az Bulutlu
22°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
20°C
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
17°C

Ölüm Rabıtası

Ölüm Rabıtası
21 Ağustos 2017 12:01
A+
A-

Her sabah olduğu gibi bu sabah da devasa Çağlayan Adliyesi’ndeki mütevazı odama, mutad mesaimi icra etmek için girdim. Daha ben gelmeden masamın üzeri dosya yığınları ile dolmuş.

Malumunuz, adliyede dosya demek dava, çekişme, niza, ihtilaf, özetle paylaşamama demek. “Ne çok çekişme halinde insanlar” diye geçirdim içimden… Her gün elimden geçen yüzlerce dosyaya rağmen beni bugün böyle bir iç çekmeye iten saik, akşam aldığım bir vefat haberiydi. Dünyanın “üç günlük” olduğunu yüzüme vuran bir vefat haberi.

Esma abla, henüz kırk iki yaşında, biri on beş, biri sekiz yaşında iki çocuk annesi bir ablamızdı. 28 Şubat sürecinde, benim de o dönemde okuduğum, Sarıyer İmam-Hatip Lisesi’nde başladığı öğretmenlik hayatı, “Rabbim Allah” dediği için kısa sürmüştü. Dönemin muktedirlerinin üniversite kapılarında saçlarından tutup sürükledikleri, hapishanelere attıkları diğer inanmış yürekler gibi o da mağdur edilmiş, çok sevdiği talebelerinden ayrılmak mecburiyetinde kalmıştı. İşte Esma ablamız, bu büyük yüreği ile genç yaşta yakalandığı kanser sebebiyle, tebessümle Rahmet-i Rahman’a yürüdü. Allah hepimize onun gibi bir yürek versin.

Esasen ölüm, hayatın bir parçası, hakiki hayata açılan bir kapı, Mevlana’nın ifadesi ile bir buluşma, kavuşma, bir vuslattır. Hele ki gözü daima hayatın sahibine varmakta olanlar için bu hayat bir kambur, bir külfettir. Korkmak bir yana, onlar için ölüm tebessümle karşılanan bir Burak’tır adeta.

Pekiyi, biz hayatın neresindeyiz acaba? Ölüm bizi bulduğunda biz de tebessümle gidebilecek miyiz ona? Yoksa ecel, duvarında asılı bulunduğumuz dünya kuyusunun dibinde kollarımızın takati kesilince ağzına düşeceğimiz bir canavar mı bizim için?

Hakikaten, inanan ve inandığı gibi yaşayan, yani salih amel işleyenler için böyle bir korku olması mümkün değil. Zira, mesela Edirne’den Van’a sevdiğine kavuşmak için yola çıkmış bir yolcu için, bu yolculuğun bitmesi elem mi demektir sürûr mu demektir? İşte bunun gibi yaratılış gayesini bilen, Yaratan’ın kanun ve nizamına göre yaşayan, beş vakit namazını hakkıyla kılan, kul hakkına girmeyen, haram lokma yemeyen ve maiyetindekilere de haram yedirmeyen, yalan söylemeyen, gözüyle dahi zinaya kaymayan, yetime ve fakire infak eden, iyiliği emredip kötülüğü nehyeden, özetle yirmi dört saatini Allah’a satan kul için ölüm asla korkulacak bir şey olamaz.

Fakat, yaratılış gayesini unutup, ibadet ü taatine dikkat etmeyen, kazancında haram helali ve kul hakkını ayırt etmeyen, işinde, aşında, kariyerinde dürüst olmayanlar için ölüm azaba açılan bir kapı olduğu içindir ki, bu insanlar için ölüm hep bir korkudur.

Öyleyse gelin, hep beraber ellerimizi başımızın arasına alalım ve her gün akşam yatmadan önce ölüm rabıtası yapalım. Yarın sabaha kalkamayacağımız ihtimalini düşünelim. Şu ana kadar biriktirdiklerimizi gözden geçirelim, varsa aklımıza gelen günahlar samimi tövbe edelim ve rahmeti sonsuz olan Allah’tan bağışlanma dileyelim. Silkinip, şu andan tezi yok ihmal ettiğimiz ibadetlerimizi hayat tarzı haline getirelim. Evlerimizden Allah’ın razı olmadığı havayı, eşyayı, alışkanlığı ve hatta fikri dahi def edelim. Evlerimiz birer mescid olsun.

Bizler, yerin altındakilerin çoktan pişman olduğu şeyler için yerin üstünda hala kavga edip duruyoruz. Çekişmelerimiz yüzünden dava dosyaları adliyelerin pencerelerinden taşıyor. Oysa öyle buyurmuyor muydu Efendimiz (s.a.s.) “Vaiz olarak size ölüm yeter!” Ölümü nasihat olarak kabul edenler ahiretini kurtarmış olacakları gibi, bu fani dünyada dahi diğerinin hukukuna riayet ederler ve bu sayede devasa adliyelere, milyonlarca dava dosyasına da lüzum kalmaz.

Bu vesile ile bizlere ölümün hakikatini, dünyanın faniliğini, hayattaki vazifemizi hatırlattığı için, ölümüyle bile bize örneklik teşkil ettiği için Esma ablamıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.