islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5865
EURO
34,8497
ALTIN
2.499,00
BIST
9.699,13
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
22°C
Salı Az Bulutlu
22°C

Sabrını Geçmişe ve Geleceğe Dağıtma, An İçin Kullan!

Sabrını Geçmişe ve Geleceğe Dağıtma, An İçin Kullan!

Her insana yüklenmiş belli bir sabır potansiyeli vardır. Bu potansiyel, mevcut kötü hadiselere yetecek miktarda yerleştirilmiştir içimize. Eğer yeterli gelmiyorsa; bu, o duyguyu yerli yersiz kullanışımızdan, zayi edişimizden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla sahip olduğumuz sabır duygumuzu kaybetmemek için onu dengeli kullanmamız gerekir. 

Burası dünya, malum… Tamı tamına saadet ve huzur yok. Mutlu oldum dediği anda ağzının tadı, gönlünün süruru kaçabiliyor insanın. Her an insana kasvet veren, onu derin üzüntü ve kedere boğan, dertten derde salan pek çok olay meydana gelebiliyor. Aynı veya benzer hadiselere maruz kalan bazı insanlar, olayları hafif sıyrıklarla atlatabilirken, bazıları da dayanamıyor; ya üzüntü kaynaklı büyük hastalıklara yakalanıyor ya da kendi hayatına kendi son verme kararı alıyor. Aslında mevcut olaylara dayanamayışın altında insandaki sabır duygusunun yeterli gelmeyişi yatıyor. O zamana kadar kötü kullanılan hatta tüketilen sabır duygusu, en gerektiği anda maalesef devreye giremiyor ve insana yetemiyor.

Peki, sabrı kötü kullanmak nasıl oluyor? Sabrı kötü kullanmak; insanın sabrını, yaşadığı an için değil de geçmiş ve gelecek için harcaması anlamına geliyor. Bazı insanlar vardır ki geçmişe odaklıdırlar. Bunlar maziyi daha çok yad eder ve geçmişte yaşadıkları sıkıntıları anlatarak onları yeniden gündeme getirirler.  Her anlatışında o günkü ruh halinin aynısını yaşar ve boşu boşuna canlarını sıkarlar. Bununla birlikte fark etmeden içlerindeki sabrı da tüketirler. Halbuki geçmiş, geçmiştir. Geçen kötü günlerin sıkıntısı bitmiş, lezzeti ve sevabı kalmıştır. Dertli geçen vakitler, insanın fani hayatının bekaya dönüşen güzel meyveleridir. Zevk ve sefa içerisinde geçseydi yok olup gidecekken dert ve sıkıntıyla bakileşmiş olurlar.  İşin bu yönünü görerek ve düşünerek Allah’a şükretmek gerekir.  Nasıl ki bir öğrenci büyük bir sınavı atlattıktan sonra rahatlar, sınav sayesinde öğrendiği bilgilerle normal günlük hayatına devam eder; insanın da geçmişteki yaşanan olayları sınav olarak görüp ondan ders alarak hayatına devam etmesi gerekir. Zihnini ve kalbini mazide yaşadığı sıkıntılarla, dilini onları anlatıp durmakla meşgul etmemelidir. Geçmişi düşünmek yerine şu ana odaklanmalı, “Vaktimi daha verimli nasıl geçirebilirim?” sorusuna kafa yormalıdır.

Bazı insanlar da geleceğe odaklıdırlar. Daha gelmeden gelecekle ilgili endişeler yaşarlar. Henüz gerçekleşmemiş şeyler üzerine olumsuz duygular bina ederler. Olmayana var elbisesi giydirirler. İlerde başına gelebilecek hastalıkları veya meydana gelebilecek kazaları düşünerek kalplerinde gereksiz endişelere yer verirler. Mesela evlenince veya çocukları olunca yaşayabilecekleri sıkıntı ve problemleri şimdiden düşünerek dünyayı kendilerine dar ederler. Bu düşünce yapısına sahip olan insanlar gelecekleri hakkında sabırsızlık göstermekte ve tıpkı geçmişe odaklı insanlar gibi sabır duygularını çarçur etmektedirler. Bir de bunun ikisi bir arada olanı vardır ki; yani hem geçmişi düşünüp üzülen hem geleceği düşünüp endişelenen, böyle kimseler için durumun vehametini varın siz düşünün.    

Küçük oğlum, okulda öğretmeninden geçmişte Rusya’da yaşanan ve Türkiye’yi de etkileyen Çernobil faciasını dinlemiş. Eve geldiğinde bana “Anne! Eğer ilerde Çernobil faciası olursa başka ülkeleri de etkiler mi?” diye sordu. “Yakın ülkeleri etkileyebilir.” dedim. Bunun üzerine “Eğer ben uzak bir ülkeye gitmiş olursam sen de Türkiye’de olursan, sana bir şey olursa…” deyip cümlenin gerisini getiremeden ağlamaya başladı. Geleceği düşünüp henüz olmamış bir şeyi olacakmış gibi hayal ederek sabrını dağıtıyordu. Onun bu duygusallığı ve şefkat duygusu bana mutlulukla karışık bir burukluk yaşattı. Kendisine sımsıkı sarılarak henüz gelmemiş şeyleri kafaya takıp üzülmemesini, ihtimaller üzerinden hareket ederek yaşadığı anın tadını kaçırmaması gerektiğini anlattım. Teselli buldu, rahatladı. Gördüm ki insanoğlunda 7’den 77’ye duygu israfı yaşanabiliyor. Bu israfın önüne ancak eğitimle geçilebilir. Her hususta olduğu gibi duygularımızda da israftan sakınmamız ve onları yerli yerince kullanmamız gerekir. Nitekim her şeye hakim olmak isteyen insanın önce düşüncesine hakim olması lazım. Düşüncelerimizi kontrol edebilirsek duygularımızı da israftan kurtarmış oluruz. Geçmişi ve geleceği bize üzüntü verecek şekilde düşünmekten vazgeçmeliyiz. Bunun yerine zamanın geçiciliğini ve şimdinin kıymetini öğreten geçmişten dersler çıkarıp onu güzel yad etmeliyiz. Bizi üretkenliğe sevk edecek geleceğe de hayallerimizle ve yaptığımız planlarla yön vermeliyiz. Böylece yerimizde saymayarak ileriye yönelik attığımız adımlarla şimdiyi daha güzel değerlendirmiş oluruz. Geçmiş, hüzünle; gelecek, endişeyle ruhumuzu istila ettiğinde bununla başa çıkmanın en güzel yolu hemen farklı şeylere kanalize olmaktır. Değer verdiğimiz dostlarımızla çayda, kahvede bir araya gelebileceğimiz gibi bizi güzel duygulara sevk edecek, farklı hayatlara yelken açtıracak bir kitapla baş başa kalmayı da tercih edebiliriz. Sevdiğimiz sokaklarda, bir ormanda veya deniz kıyısında yürüyüş yapmak da hem ruhen hem fiziken bize iyi gelecek seçenekler arasında… Dikkatimizi canımızı sıkacak şeylere değil de oluşturduğumuz yeni ve hoş gündemlere yoğunlaştırabiliriz. Böylece sabrımızı geçmiş ve geleceğe dağıtmaktan kurtulur, yaşadığımız an için yeterli olan sabır gücümüzü korumuş oluruz.

Dr. Nurdan MENDEŞ

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar
  1. Harika Cengiz dedi ki:

    Doğru söze ne denir hocam selam aleyke Sizi seviyorum