islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5028
EURO
34,7753
ALTIN
2.488,33
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
14°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
19°C

TOPLUMUMUZDAN SOSYAL ÇÜRÜME MANZARALARI

TOPLUMUMUZDAN SOSYAL ÇÜRÜME MANZARALARI

Gün geçmiyor ki, toplumumuzda bir sosyal yara, bir huzursuzluk ve ızdırap ile karşılaşmayalım.
Aile. gençlik, hukuk, siyaset ve ahlaki alanda akıl almaz uygunsuzluk, düzensizlik ve istismar olmasın.

Bütün bunların yanında toplumda bir vurdumduymazlık, kanıksama ve ilgisizlik var.
Sanki, idrakini kaybetmiş, hayal dünyasında yaşayan ve duyguları kaybolmuş bir kaosu yaşıyoruz.


Medya, bizi gerçek dünyadan alıp, hayal ve zaaflarla dolu bir dünyaya çekmekle meşgul. Hatta, bunun da ötesinde; duygu, düşünce ve yaşayış olarak bizleri sanal alemde, düşünce ve idrakimizin dışına sürüklüyor.


Siyasiler, yeni bir kültür ve ahlak sistemi oluşturmak ve   toplumsal gücü güçlendirmek yerine, kendi kişi ve grup başarılarına yol açacak parlak vaadlerle  bizleri  çatışan “taraftar”lar haline getirmeye çalışıyor.


Aileler, lüks ve aşırı tüketimin cenderesinde, gereksiz masraf ve harcamaların getirdiği zorlu bir hayatın ihtiyaçlarıyla boğuşuyor.

Büyük şehirlerde, koşuşturan ve çevresindeki olayları bile gereği gibi inceleyemeden dar ölçekli ve sathi yaşama hedefleri içine sıkışmış, şuursuzca dolaşan insan kalabalıkları ile karşı karşıya kalıyoruz.


Büyük sanayi işletmeleri içinde, tv ve radyonun empoze ettiği küçük mutluluklarla mutlu olmaya çalışan ve yığın haline gelmiş işçi kitleleri, büyük toplumsal hedeflerden uzak yaşıyor.
Üniversiteye okumak için gidip, kafelerde kızlı- erkekli gruplar içinde hayatı bir eğlenceden ibaret görüp, kitap okumaktan sıkılıp, kolay yoldan mezun olup, kendilerini büyük iş  ve yüksek statülere layık gören vasıfsız ve hayalperest büyük öğrenci kitleleri ile yüzyüzeyiz.


Birbirlerini sevdiğini zannedip, sadece  fiziki ve cinsi  arayış ve beklentiler ile  yuva kurup, daha sonra basit konulardan dolayı birbirleriyle şiddetli geçimsizlik yaşayarak boşanan genç evliler görüyoruz.

Aşk hayatı yaşayarak, kuralsız ve ölçüsüz beklenti ve istekleri sebebiyle birbirlerini yıpratan ve karşı cinse düşman haline gelen modern (!) arkadaşlıklar!..
İnternet, sosyal medya ve cep telefonunun kurgulanmış oyun ve eğlenceler ile, gerçek hayatın zevk ve bilgilerinden uzaklaşan, “dijital dünya hapishanesi”ne  kendilerini atan yığınlarca gençliğimiz, ipnotize edilmiş bir şekilde yaşıyor.

Bütün bu manzaralar, toplumda bir sapma ve çürümeyi gösteren örneklerden birkaçı.
Örnekler hayata mana katacak ve yönlendirecek değerler ve dolayısıyla kimlik, kişilik kaybından ve normlardan uzaklaşma ile açıklanabilecek çözülme hikayelerine yol açıyor.


Şu soruyu sormak durumundayım. Varolan bir değerler ve kültür sisteminden fayda görmediğimizden ml, bu yozlaşmaya uğradık? Yoksa, zevk ve ihtiraslarımızın kölesi olduğumuz için mi, kendi hayat anlayışı ve değerler sistemimizden koptuk?
Bu sorunun doğru cevabı, bizim asıl yönelmemiz gereken dünyayı bize gösterecektir.
Aşırı hürriyet isteyenler, değer ve kurallı bir hayatı sürdüremez ve belirsizliğin girdabında kaybolurlar.


Toplumdaki çürüme olayı, fiziki ve organik değil, manevi ve bilgi kaynaklıdır. Fakat etkileri, fiziki, iktisadi ve sosyal hayatta da kendisini göstermektedir.
Öncelikle değerlerin bilgisi ve bilgiyle uyumlu yaşama felsefesi, bizi şuurlu ve ölçülü bir hayat anlayışına kavuşturacaktır.


Şu anki durumumuz, ölçüsüzlük ve belirsizliktir. Şuur ve manadan uzak, yönlendirilmiş ve saptırılmış arzu ve düşüncelerin anaforu içindeyiz. Kendi varlık gerçeğimizi, sosyal ihtiyaçlarımızı ve dini misyonumuzu bilerek davranış ve yaşayış hedefimizi bu bilgi ile belirleyerek yaşama, sosyal çürümeyi durduracak yegane çözüm yoludur. Çünkü, bunalımın kaynağı da ahlaki ve sosyal temellidir.

Prof. Dr. Sami ŞENER

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.