Başarılarımız Rabbimizin Lütfu Bilmeliyiz
Kazananlar olarak başarılarımızı Rabbimizin lütfundan bilmeli, yalnızca kendi nefislerimize ve de örgütlerimize bağlamamalıyız. Birinci derecede Rabbimizin bir lütfu olarak görmeliyiz. Başarının bizlere kulluk imtihanı gereği lütfedildiğinin bilincinde olmalıyız. Yani başarılarımızı kendi nefislerimize mâl etmemeliyiz. Kendi nefislerimize mâl edersek büyüklük duygularına kapılabiliriz. Gelecek uyarılara kapalı hale gelebiliriz. Böylece hem dünya hayatımıza hem de ahiret hayatımıza zarar vermiş oluruz. Yüce Rabbimiz bu konuda bizleri örneğin Nahl 53’de şöylece uyarmaktadır:
“Sahip olduğunuz her şey Rabbinizin sizlere olan lütfudur, O’ndandır…”
Kazanma Adaletin ve Erdemlerin Kazanımı Olmalıdır
Seçimlerde başarılı olan insanlar olarak şükretmemiz gerekmektedir. Burada çok çok önemli olan bir noktaya dikkatinizi çekmek isterim:
Seçimleri biz veya birileri kazandığında, bu kazanım İslâmi değerlerin, sosyal adalet ilkelerinin, hukukun, barışın, insani erdemlerin kazanımı anlamına gelmez. Ezilenlerin, hakları çiğnenenlerin, dulların, işsizlerin kazanması manasını taşımaz.
Eğer biz kazanma nimetinin şükrünü yaparak bu yolda gayret eder, örneğin İslâmi değerlerin, sosyal adaletin ve barışın egemenliğini sağlayabilirsek o zaman kazanımlar gerçek kazanımlara dönüşür. Bize düşen görev kazanımlarımızı böylesine şükrederek taçlandırmaktır.