islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5005
EURO
34,7513
ALTIN
2.483,07
BIST
9.568,91
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
14°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
19°C

MAHMUT EFENDİ İLE İLGİLİ ANILARIM I

MAHMUT EFENDİ İLE İLGİLİ ANILARIM I
24 Haziran 2022 11:00
A+
A-

Vefatı ile mükedder olduğum dostum Mahmut efendiye Allah’tan yüce makamlar dilerim. Vefatı vesilesiyle kendisi ile ilgili  hatıratımda yer alan bölümü sunuyorum.

Allah’ın Vereceği Nimetlere Erişim Kolaylaşır

Yaşımın başıma getirdiği ve benim de Kur’ânî ölçülerle yönlendirdiğim aklımın beni erdirdiği hakikat şudur:

Allah bir insanı örneğin mal varlığı veya ilimle deneyecekse yaratırken bazı yetenekler verir ve sebeplerini de kolaylaştırır. Bu sebeple bir nimet istenildiğinde, zahiren sebep gibi görülen vesilelere yapışmalı ama istenilen sonucu almak için illa da ısrar edilmemelidir. Aksi takdirde netice alamayacağınız gibi çok da yorulursunuz.

Bir de karşılaştığınız herhangi bir olgu âhiret hayatına zarar verici değilse elem çekmeye de değmez. Dokuz çocuk babası, birçok ilmi eserin sahibi ve mal varlığı olan bir insan olarak bu söylediklerimi yaşamış bir insanım. Bedel de ödemişimdir. Bütün nimetler Mevlâmızdandır.

Hayat inişli çıkışlıdır. Sabırlı ve arif olmak gerek. 12 Eylül ihtilalinden sonra ülkemizde ve de camiamızda derin bir sessizlik olduğu için İstanbul’dan Danışma Meclis üyesi olmak için adaylık başvurusunda bulunmuştum. Hatırlayamıyorum ama başvuru öncesinde mutlaka bazı istişarelerde bulunmuşumdur.

Dış görünüşümüze aldanarak su-izanda bulunanlar olabilirse de Âdem gibi adamlara danışmayı ihmal etmem. Allah Peygamberimize istişare etmesini emir buyurmuyor mu?

Nakşi Şeyhi Mahmut Efendiyle Görüşmem

Bir akşam nasıl olduysa İsmailağa’ya gidip dostum olan nakşi şeyhi Mahmut Efendiyle de görüşme gereğini duydum. Allah kendisine şifalar ihsan etsin. Ben 20 yaşlarında Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı Hocamızın müridi olduysam da kimden sadır olursa olsun, Kur’ân ve Sünnet dışılığa taviz vermedim. Mahmut Efendi bana değer verirdi. Ben de ona kıymet verirdim. Mesela, herhangi gibi bir cenazede beraber olsak, Tezkiye konuşmasını bana yaptırırdı. Dahası da var.

Bir Cuma günü İsmailağa camiine ziyaretine gittiğimde Cuma hutbesini okuyup namazı kıldırmamı rica etmişti. Ricasını kabul ettim. Ettim de unutamadığım riskli bir olayı da yaşadım. Getirdikleri şalvarı ve cübbeyi giyip sarığı taktım. Mahmut Efendiyle birlikte camiye girdik. Hocamız ön safa geçerken ben de minberin önüne gelip oturdum. Aradan üç dakika geçmemişti ki 15 yaşlarında bir çocuk yanıma gelip kulağıma yaklaşarak duyabileceğim şekilde şöyle dedi:

– Beni sana gönderdiler. Gönderenler “Sakın ha minbere çıkmasın, çıkarsa sonucu kötü olur,” diyorlar.

İsmailağa Mahmut Efendinin biri damadı, diğeri de baş müridi olmak üzere iki kişinin öldürüldüğü yerdi. Bu tehdidi alıp da tereddüt etmemek mümkün değildi. Ama baskı görünce yüreklenen kişilerdendim. Çıkıp hutbeyi okudum ve namazı da kıldırdım. Namazdan sonra durumu Mahmut

Efendiye anlattım ve “bu başkaldırı bana değildir, sizedir” demeyi de ihmal etmedim.

Biz konumuza dönelim; İsmailağa’ya gittim. Zannederim bir akşam-yatsı arasıydı. Selam verip oturdum ve gerekçelerimi de açıklayarak Danışma Meclisi üyeliği için başvuruda bulunduğumu açıkladım. Açıkça bir talepte bulunmadıysam da en azından yaptığımı işin doğruluğuna onay verilmesini istemiş oldum. Bir şey kader planında varsa sebepler nereden ortaya çıkar bilinmez.

Sohbet meclisinde tanıdığım ve de tanımadığım kişiler vardı. Bazıları dua etti. Tanımadığım ama rahat ve biraz da çevresine hakim bir tavırda oturan kişi söz alarak kendisine güvenen bir eda ile ‘ biz bu işi hallederiz,  çünkü generallerden dostlarımız var,’ deyiverdi.

Biz Safızdır Sorgulamayız

Biz Müslümanlar biraz da saflığımız ve tecrübesizliğimizden olacak sorgulamaz, hemen ümide kapılırız. Mahmut Efendi söz aldı: “Bu zat emekli hakim olan çevresi geniş bir zattır, bu işi halleder,” demez mi? Bir de her ikimize yönelip Süleymaniye Camiinde buluşup bir çalışma başlatın deyip emir/öğüt bağlamında kelam etmez mi?

Namaz kılıp ayrılırken Süleymaniye Camiimizde buluşmak üzere sözleştik. Sözleştik de adamı gözüm tutmamıştı. İsmailağa çevresinin tanıdığı bir kişi de değildi. Generallerle dostluğu olacak bir adama da benzemiyordu. Biz bu işi halleriz dedi de nasıl halledecekti. Böylesine rahat nasıl konuşuyordu? İlk defa gördüğü bir imam hatibe bu fedakârlığı niye yapacaktı? Hulâsa adamı içselleştiremedim. Kendisini sevmek ve saygı duymakla beraber Mahmut Efendinin müridi olmadığım için keramete de yorumlamadım. Nasıl olsa anlayacağız, dedim.

Uygulayacağım Yöntemi Belirledim

Doğrusu geleceğini beklemiyordum. Gelirse de nasıl bir yöntem uygulayacağımı belirledim. Camide nöbette olduğum için erkence geldim. O da ezandan dört beş dakika önce geldi. ’Aman efendim dört gözle bekliyordum ’ deyip kendisinden derin bir beklenti içinde olduğum duygusunu vermedim. Doğal bir tavırla hoş geldiniz deyip namazdan sonra görüşebileceğimizi söyledim.

Benim sorgulamaksızın ümide kapılacak ve maddî imkânlar sunabilecek biri olmadığımı anlamıştı. Namazı kıldırdım. Tesbihat sırasında etrafa bakındığım halde kendisini göremedim. Odama gelirken kendi kendime ‘bu kadar şüpheci olma, belki de katkısı olabilir’ diyordum. Odamda gözlerim kapıda bekledim. Gelen yoktu. ‘Sıkışmış tuvalete gitmiş olabilir ‘deyip bekledimse de gelen giden yoktu. Sömürülecek kişi olmadığımızı anlayınca zaman kaybetmek istememiş olacak ki sırra kadem bastı.

Dolandırıcı Bağıra Bağıra Gelir de…

Genç yaşta basit kayıplarla bir iki kez dolandırıldım. Şimdilerde düşünüyor ve de anlayabiliyorum; Dolandırıcı aslında bağıra bağıra gelir. Eğer kişi arzuladığı sonuca ermek için bilinen sebeplerine yapışmakla yetinmez de aşırı bir istek gösterirse, hırsı onu köreltip sağırlaştırır. Böylece göremez ve işitemez olur da kendisini sömürtür.

İşte böyle aziz okuyucum! Tecrübe, uğranılan zararların toplamıdır, denir. İbret almak gerek. Kur’ân çizgisinde biribirlerimizi  uyarıp hakka, sabra ve merhamete yönlendirmeliyiz ki kayıplar/zararlar tekerrür etmesin.

Ali Rıza Demircan

“Bir Kuşluk Vakti’nde GÜZEL KUL OLMA MÜCADELEM ” Sayfa 332-334

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.