islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5838
EURO
34,7766
ALTIN
2.511,56
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Yağmurlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
22°C

Türk Hukuk Sistemi Mağduriyetleri Gidermekte Aciz

Türk Hukuk Sistemi Mağduriyetleri Gidermekte Aciz

Beraat veya Takipsizlik Kararı Almış Olmak Göreve Geri Dönüşü Sağlamaz mı?

Ankara Bölge İdare Mahkemesi, KHK ile yapılan ihraçlarda, ilgililerin beraat veya takipsizlik almalarının neden geri dönüşü sağlamayacağını açıkladı. İhraçlar sonrası dönüşlere ilk olarak OHAL Komisyonu bakmakta, komisyonun red kararlarına ise Ankara idare mahkemeleri bakmaktadır. İdare mahkemeleri ise genel olarak, OHAL Komisyonu kararlarının iptali istemiyle açılan davalarda red kararı vermektedir. İdare mahkemesi kararlarına ise istinaf olarak Ankara Bölge İdare Mahkemesi bakmaktadır. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 13. İdari Dava Dairesi’nin bir kararına göre, bir kişi “FETÖ üyesi olduğu” suçlamasından adlî yargıda takipsizlik veya beraat kararı alsa dahî bu kişinin terör örgütüne “irtibat” veya “iltisakı” tespit edilirse idari yargıda açılan göreve iade davası reddedilecek.

Türk Hukuk Sistemi Mağduriyetleri Gidermekte Aciz

Bilindiği gibi OHAL döneminde birçok kamu görevlisi, sorgusuz sualsiz KHK ile görevinden ihraç edildi. Bu dönemde kamudan çıkarma sebepleri sadece terör örgütü üyeliği ile sınırlı olmamıştır. Türk Ceza Kanununda yeri olmadığı halde sonradan terör örgütü olarak tanımlaman FETÖ ile geçmişe dönük olarak “irtibat” ve “iltisak” da her nedense ihraç sebebi sayılmıştır. Bu işlem, başta farkına varılmamış olsa da ciddî anlamda mağduriyetlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Örneğin başta “cemaat” olarak bilinen daha sonra melun 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra FETÖ olarak belirlenen bu örgütün MEB’ye bağlı okullarında çocuklarını okutan vatandaşlar da şüpheli sıfatıyla görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Veya Bank Asya’da rutin bir hesabı olanlar dahî iltisaklı olarak görülmüştür. Daha sonra en üst mahkemeler, örgüt talimatıyla Bank Asya’ya para yatırmayanlar, iltisaklı olamayacakları yönünde karar almıştır. Ha keza çocuğunu malum okullarda (faaliyet gösterdikleri dönemlerde legal eğitim kurumları olarak kabul edileceği için) okutan veliler de iltisaklı suçlamasından kurtulmuş oldu. Buna bağlı olarak haklarında suç dosyası açılan kişiler hakkında savcılar takipsizlik kararı vermiştir.

Ancak bunun dışında malum yapının yayın organlarına abone olmak veya bilimsel faaliyetlerine katılmak gibi sebeplerden ötürü savcıların önemli bir kısmı, takipsizlik kararı vermek yerine şüpheliler hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmak”tan dolayı dava açmıştır. Ağır Ceza Mahkemelerinin önemli bir kısmı ise sanıkları suçsuz bularak, Beraat kararı vermiştir. Ancak Beraat kararı alan vatandaşlarımızın hemen hepsi bu kararın karşısında pek sevinememiştir. Neden mi? Çünkü OHAL İnceleme Komisyonu, buna rağmen ihraca uğramış vatandaşların göreve iade taleplerinin büyük bir kısmını reddetmiş ve halen de reddetmektedir. Dolayısıyla hak mücadelesi veren vatandaşlar, OHAL Komisyonunun red kararını, Ankara İdare Mahkemesine Beraat veya Takipsizlik Kararı aldıkları güvencesi ile itiraz etmiştir ve etmektedir. Normal şartlarda bu durumda Ankara İdare Mahkemesi, vatandaşların göreve iadelerine yönelik karar vermesi gerekir. Ne var ki şu anda hâkimlerin ekseriyetinin karar vermekte tereddüt ettikleri ve işlemleri erteledikleri görülmektedir. Sebebi mezkûr haberde gizlidir.

Her Beraat, Beraat Değil Mi Veya Her Beraat Aynı Sonucu Doğurmaz Mı?

Şimdi size Ağır Ceza Mahkemesinden istinaf edilmeden yani kesinleşmiş olarak Beraat almış bir akademisyenin gerekçeli kararından ilgili kısmı aktaracağım: Buna göre “sanığın örgütle yoğunluk, çeşitlilik unsurlarını sağlar vaziyette organik bağ kurduğuna ilişkin somut hiçbir delil edilemediğinden sanık hakkında beraat kararı verilerek, şu şekilde hüküm kurulmuştur: Sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair her türlü kuşkudan uzak mahkûmiyetine yeter derecede kesin ve inandırıcı delil elde edilmediğinden CMK’nun 223/2/e maddesince sanığın Beraatine oybirliği ile” karar verilmiştir.

Ankara Bölge İdare Mahkemesi ise “ilgililer hakkında ceza yargılamasında üyelik suçlamasıyla beraat verilmiş olsa bile idari yargı, irtibat ve iltisak yönünden de ihraç işlemini incelemek zorundadır” diyerek, Beraat kararlarının türünü esas almakta ve özellikle CMK’nun 223/2/e maddesine göre verilen Beraatin “irtibat ve iltisak” şüphesini tamamen ortadan kaldırmadığı gerekçesiyle göreve iade taleplerinin reddedebilirliğine hüküm vermiştir.

CMK’nun 223/2/e maddesi, “Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması, hallerinde Beraat verilir” demektedir. Bu Beraat kararı, sanığın delil yetersizliğinden dolayı yani delil bulunmadığı için verilir. Madem kişinin suç işlediğine dair somut bir delil ortaya konulamadığına göre kişinin göreve iade edilmesi gerekmiyor mu? Normal hukuk sisteminde evet gerekiyor. Ama o da ne… Ankara Bölge İdare Mahkemesine göre bu şart değil çünkü kişinin göreve iade edilebilmesi için, CMK’nun 223/2/b maddesine göre Beraat alması gerekiyormuş. CMK’nun 223/2/b maddesinde “Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması” yönünde bir ifade var. Buna göre hukuk/devlet, kişinin suç işlediğine dair yeterince delil bulamadığı için bu sefer hukuk/devlet, kişiden o suçu işlemediğini delillerle ispatlamasını istiyor. Ancak bu şekilde idarî yönden de gerçek anlamda suçsuz olduğu kesinleşebilir ve görevine iade edilebilirmiş.

Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması, yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması ve yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması (CMK’nun 223/2/e) yetmiyor bir de sanıktan suçu işlemediğine dair ispat etmesi bekleniyor. Bir vatandaş, hakkında aylar/yıllar süren bir araştırma/soruşturmanın sonucunda suça dair somut deliller bulunmadığı halde, işlemediği bir suçu nasıl ispat edebilir ki? Bu bir akıl tutulması değilse kaotik bir hukuk ortamıdır. Beraat almış vatandaşların haklarını ivedilikle iade etmek yerine hukuk kaidelerini anlamsızlaştırıp adaletin tesisini geciktirmek, yeni adaletsizliklerin doğmasına ve sosyal barışın tehlikeye sokulmasına sebebiyet verir.

Ezcümle

Ortalıkta çok bariz olarak bir mağduriyet birikimi var. Türk hukuk sistemi, şu anda bu mağduriyetleri gidermekte aciz bir görüntü vermektedir. İdari Mahkemelerin beraat almış ve görevlerine iade edilmelerini bekleyen vatandaşların lehine çekinmeden karar verebilmeleri için, herhalde Adalet Bakanlığı’nın devreye girmesi veya Danıştay’ın bu yönde bir içtihat kararı alması gerekecektir.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.