islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5885
EURO
34,8412
ALTIN
2.508,17
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Yağmurlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C
Salı Az Bulutlu
22°C

Türkiye’de Hukuk İhlalleri Artıyor mu?

Türkiye’de Hukuk İhlalleri Artıyor mu?

Davutoğlu: Adalete Güven Kalmadı

Yeni bir parti kuracağı konuşulan eski Başbakan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu, Elazığ’da yaptığı konuşmada Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) politikalarını eleştirdi. Ahmet Davutoğlu ve eşi Sera Davutoğlu ile birlikte yeğeninin düğününe ve Gönül Dostları Platformunun toplantısına katılmak üzere Elazığ’a gelmişti. Davutoğlu, burada yaptığı konuşmada son dönemde adalete, hukuka olan güvenin sarsıldığını, sabah tutuklanıp akşam serbest bırakılan, gece bir daha tutuklanıp sabah yine bırakılan insanlardan örnek gösterdikten sonra şöyle dedi: “FETÖ suçlamalarıyla sıradan bir memurun dayısının oğlunun, amcasının oğlunun tutuklandığı bir Türkiye’de, FETÖ darbesinin baş sorumlusu olanların kardeşlerinin, akrabalarının en yüksek makamları işgal ettiği görülürse orada adalete güven kalmaz.”

Türkiye’de Hukuk İhlalleri Artıyor mu?

Bendeniz eski Başbakanlarımızdan olan Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun yeni siyasî açılımına yönelik şu veya bu şekilde yorum yapmak yerine özellikle adaletin sarsıldığına dair açıklamalarına verdiği FETÖ örneğinden yola çıkarak, Türkiye’nin hukuk ile verdiği imtihanına yönelik birkaç tespitte bulunmak istiyorum.

Bilindiği gibi her demokratik ülkede geçerli olan temel esas, kaba kuvvetin ve keyfiliğin değil, her alanda hakkın üstün tutulmasıdır. Hukukun üstünlüğünü temel esas olarak kabul eden bir devlette adalet var diyebiliriz. Adalete dayanan hukuk kuralları tüm erkleri kullananları bağlar. Bu kuralların başında hukukun herkese eşit ve âdil bir şekilde uygulanması gelmektedir.

Daha birkaç yıl önce T.C. Devletinde Başbakanlık makamına kadar gelebilmiş bir bilim insanı bile ülkemizde „Hukuk Devleti’ anlayışının ve uygulayışının sorunlu olduğunu ifade ediyorsa burada başta hükümet ve yargı olmak üzere derin derin düşünmemiz lazım. Her zaman ki gibi gerçek bir hukuk devleti oluşturulması için, her zaman başta Anayasa olmak üzere, kanunlarda ve uygulamalarda bazı düzenlemelere ihtiyaç var diyebiliriz. Ama bununla birlikte yanlış uygulamalar karşısında gerekli merciler susuyor, hükümet tepki göstermiyor ve duyarlı insanlar, kötü gidişatı uyardığı halde yine de herhangi bir müdahale, düzeltme yapılmıyorsa burada asıl sorunun, kamusal alanda vicdanî ve ahlâkî erozyonun kronikleşmesi değil midir?

En kötüsü de hukuk ihlallerin varlığını reddeden yaklaşım ve anlayıştır. İşte size bir Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyesinden son aylarda meydana gelen hukuk ihlallerine bağlı olarak meydana gelen feci olaylarla ilgili bazı kaygı verici somut örnekler:

1-) CEZAEVLERİ, TUTUKLULARIN RUH VE BEDEN SAĞLIĞINI BOZUYOR:

  • Cezaevinde tutuklu ve Hipertroid hastası Muzaffer Özcengiz’e gerekli ilaçlar verilmediği için, hücrede çırpına çırpına can vermiştir. Tutuklu yakınları, ayrıca işkence ve falaka iddialarını gündeme getirmiş ve Adalet Bakanlığı’na bir araştırma dilekçesi vermiş ama cevap alamamış. Aslında rehabilite edilmesi gereken birçok tutuklu insan, hapishane şartlarının kötü olduğundan dolayı psikolojik, fizyolojik sıkıntılar yaşadığı için, her gün stres ve depresyona girmekte ve ölüme ter edilmektedir.
  • Elde edilen bilgilere göre, “İskenderun M Tipi Cezaevinde falaka, işkence olduğunu anneler ağlayarak anlatıyor. Oradaki büyük topluluk bu dayak ve işkence konusunda müttefiktir.” Bu konuyu araştıran milletvekili, soru önergesi vermesine rağmen Adalet Bakanlığından tek bir açıklama gelmemiştir.
  • Keskin T Tipi Kapalı Cezaevi’nde bir kaç aydır sıcak su verilmiyor. Birkaç gündür bir-iki saati içinde sıcak su verilip tekrar kesiliyor. Koğuşlar da kalan tutukluların kendi paraları ile aldıkları nevresim takımları, battaniyeler ve seccadeler fazlalık diye zorla toplanıyor. Ayrıca tutukluların hesaplarında ne kadar para kaldığı kendilerine bildirilmiyor. Kantin alışverişi yapıldığında ise ne kadar harcama yapıldığı ve ürünlerin ücretleri hakkında bilgi verilmiyor.
  • 8 aydır Bolu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan 25 yaşındaki öğretmen Harun Karateke, cezaevi yönetimi tarafından 20 Mayıs 2019 pazartesi günü Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ne götürüldü. Hastanede yer olmadığı için, aynı gün akşam cezaevine geri getirildi. Bakırköy’e sevk edilmesi beklenen gencecik öğretmen, sağlık durumu ortadayken, tahliye edilmek yerine, iki yıldır cezaevi aracının içinde oradan oraya dolaştırılıyor.
  • İzmir Menemen R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kalan mahpus;  Göğsünden aşağısının komple felç kaldığını, sırtındaki bütün kemiklerin çıktığını, kemikler için platin takılması gerektiğini yoksa hayati tehlikesinin bulunduğunu, yatak yaralarının olduğunu, akciğerinden üç defa ameliyat olduğunu ve nefes alamadığını, Adli Tıp Raporu olduğunu ve buna rağmen bir yıldır hastaneye sevk edilmediğini belirtiyor.
  • Sakarya’da genç üniversite öğrencileri tutuklu,çok basit gerekçelerle,yok işte arkadaşlarıyla iftar yaptın,sen onlarla örgüt kuruyorsun herhalde falan gibi gerekçelerle bu genç öğrenciler tutuklu ve 7 kisilik kogusta 28 kişi kalıyorlar, adli mahkumların hücre cezaları da aynı koğuşta çekiliyor.Yani bunlar nasıl bir zulümdur bunlar,ben Adalet Bakanlığı’na soruyorum,her zaman olduğu gibi bunu da sessizlikle geçiştireceksiniz bir açıklama yapın.7 kişilik koğuşta 28 kişi nasıl kalıyor,gencecik üniversite öğrencileri değerli arkadaşlar.

2-) KHK MAĞDURİYETLERİ KEYFİ OLARAK DEVAM EDİYOR:

  • Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile öğretmenlikten, akademisyenlikten ve değişik kamu görevlerinden ihraç edilen yüzlerce KHK mağduru, takipsizlik kararı veya beraat aldığı halde yurt dışına çıkamıyor, aslî görevlerine dönemiyor.
  • İşine geri dönemeyen KHK mağduru akademisyenlerimiz ve öğretmenlerimiz merdiven temizliği, gece bekçiliği, kapıcılık, bahçıvanlık, pazarcılık yapıyor, tarlada çalışıyor. Deneyimli insan kaynağı böyle zayi ediliyor. Binlerce böyle örnek var.
  • Sigortalı iş bulamadıkları için, kaçak ve tehlikeli işlerde çalışmak zorunda olan birçok KHK mağduru, bu gibi zor işlerde çalışırken, tecrübesizliklerinden dolayı kaza geçirip ya sakatlanmakta, ya da hayatını kaybetmektedir. İnşaatta çalışıp da kaza sonucu ölen KHK mağduru birçok öğretmen var.
  • Depresyona ve ruhî bunalıma giren çocuk sahibi birçok KHK mağduru baba veya anne bu yüzden intihar ediyor. Mesela Denizli Merkezefendi ilçesinde meydana gelen bir olayda 40 yaşındaki 2 çocuk annesi KHK mağduru Canan Ş. kendini asarak hayatına son vermiştir. İntihar eden kadının eşinin FETÖ’den dolayı hapiste olduğu, kendisinin de öğretmenlik mesleğinden ihraç edildiği tespit edildi.
  • Eşinin KHK ile ilgili bir davası var diye 1000’e yakın eczacının sözleşmesi tamamen keyfi nedenlerle önceden haber verilmeksizin SGK tarafından birden iptal edildi. Burada suçun şahsiliği prensibinin yanında masumiyet karinesi de bizzat devlet kurumu tarafından ihlal edilmektedir. 1000’e yakın eczacı şu anda yüzbinlerce liralık borçla perişan durumda, çünkü 2 veya 3 ay öncesinden verdikleri ilacın ödemesi yapılmıyor.

Böyle birçok örnek gösterebiliriz. Geçen günlerde Mirat-Haber’de de bununla ilgili olarak değerli hocamız Ali Rıza Demircan, bir KHK mağduru vatandaşımızın içler acısı durumunu dile getiren mektubunu yayınlayarak, mazlumların derdine ortak olmuş ve acilen çözüm üretilmesi gerektiğinin altını çizmiştir.

https://www.mirathaber.com/toplumun-vicdani-olmaya-mecburuz/

Toplum olarak yanlış ve eksik besleniyoruz, çevre kirliliği, stres ortamları ve insanî ilişkilerdeki bozulmalar da sağlığımızı gittikçe bozmaktadır. Bunlar yetmiyormuşçasına bir de adaleti gözetmeyerek, hukuk ihlalleri işleyerek veya bunlara göz yumarak, suçlu veya suçsuz, hükümlü veya şüpheli, tutuklu veya tutuksuz birçok vatandaşımızın beden ve ruh sağlığını da sarsmaktayız. Artık birbirimizi fazla üzmeyelim, zulmetmeyelim. Tez yeniden hukuk devletine dönelim ve adaleti gözümüz gibi koruyalım.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar
  1. Salim Alver dedi ki:

    Bu ne
    Vicdansızlık bunun hesabı nasıl verilir ,firavun bile bu kadar zulmetmedi,hastaların gerekli bakımı yapılmalı,zulmetmemeli,işkence asla olmamalı,Allah’tan korkulmalı