islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3850
EURO
34,5771
ALTIN
2.387,28
BIST
10.045,74
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Çarşamba Az Bulutlu
16°C
Perşembe Az Bulutlu
18°C
Cuma Az Bulutlu
17°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C

‘Çağımızda siyaset ilkeleri’

‘Çağımızda siyaset ilkeleri’

Mutlaka kabullenilmesi gereken önemli nokta, Türkiye’nin ve diğer Müslüman ülkelerin ne kadar kurnaz ne kadar akıllı olursa olsun önünde bir ulus-devlet olarak bu Batılı ülkeler zindanından kurtuluşu bulunmamaktadır. Belki henüz Irak, Suriye gibi ülkelere dönüşmedik ancak Batı ülkeleri ve onun temsilcilerinden omuz atmalar, çelme takmalar giderek sıklaşmaktadır ve bu diz çökmedikçe daha da artacaktır.

Müslüman ülkelerde siyasi hareketler tıkanma noktasına gelmiştir. Bunun nedeni Batı siyasi geleneğini izleyen siyasi akımların Batıdaki zihinsel yavaşlamanın sonucunda kendilerinin de yavaşlaması ve Batıdaki siyasi düşüncenin kendi ülkelerinin içinde bulunduğu sorunlara göre geliştirilmemiş olmasıdır. Müslüman kimliğini esas alan siyasi hareketlerinse kendi kimliklerinden ne kadarını siyasi hareketlerine uygulayabileceklerinde uzlaşma sağlayamaması, net ilkeleri olmayan, daha çok mevcut siyasi baskıları aşmak, yeni-sömürgecilikle ve onun yerel temsilcilerinin yolsuzluğuyla mücadele etmek gibi konularda mücadele vaad eden ancak bunlarda ilerleme sağlanınca ne yapılacağı konusunda programı bulunmaması sorunu vardır.

Türkiye’de kendi içinde net bir dünya modeli olan hareket rahmetli Erbakan’ın Milli Görüş hareketiydi. Bu harekette İslam ülkelerinin gelecekte bir birlik oluşturmasını, faiz, dış borç ve bankaların para yaratma hakkına karşı kendi bağımsız para ve bankacılık sistemi kurmasını, ortak savunma ve teknolojisinin olmasını net bir şekilde ortaya konmuştu. Erbakan’ın başbakan olur olmaz, D-8 birliğini kurmak için 7 ülkeyi ziyaret etmesi ve bu birliğin kuruluş anlaşmasını bir yıl bitmeden imzalatması kuşkusuz kendi programıyla tutarlı ve net bir eylemdi.

Günümüz AK Partisinde de dünyadaki İslam’la uyumlu siyasi akımlarda da bu netliği ve sadeliği göremiyoruz. Bu nedenle giderek kimlik siyasetine ya da lider siyasetine dönüşmekte, polarizasyon yani kendine karşı bir kitle oluşturarak yönetimini zorlaştırmaktadır. Daha da olumsuzu dünyadaki diğer İslam’la uyumlu hareketlerle ortak bir hareket oluşturamamaktadır. Erbakan’ın vizyonu Mısır’da İhvan, Pakistan’da Cemaat İslami tarafından benimsenirken AK Parti vizyonunun böyle bir çekiciliği ya da alıp kullanılabilirliği yoktur. Kısa süren ve trajik biten İhvan iktidarına net bir vizyon paylaşımı olamamıştır.

Mutlaka kabullenilmesi gereken önemli nokta, Türkiye’nin ve diğer Müslüman ülkelerin ne kadar kurnaz ne kadar akıllı olursa olsun önünde bir ulus-devlet olarak bu Batılı ülkeler zindanından kurtuluşu bulunmamaktadır. Belki henüz Irak, Suriye gibi ülkelere dönüşmedik ancak Batı ülkeleri ve onun temsilcilerinden omuz atmalar, çelme takmalar giderek sıklaşmaktadır ve bu diz çökmedikçe daha da artacaktır.

Türkiye için yegâne kurtuluş kendine benzer 30 ülkeyle – ki Müslüman tarihinden gelmesi de gerekmez – işbirliğidir.

Dünyaya hâkim olan güçler bunun iyi bilmektedir. Nitekim 1997 yılında Dolmabahçe’de D-8’e imza atan liderlere bunun ardından operasyonlar düzenlenmiştir. Erbakan’ın partisi kapatılarak siyasetten yasaklanmış, Navaz darbeyle hapse atılmış, Halide Ziya düşürülmüş, Abaça zehirlenmiş, Suharto 30 yıl sonra devrimle indirilmiş, Rafsancani ekibi tasfiye edilmiş ve Mahathir’e sağ kolu tarafından saray darbesi başlatılmıştır. Derin dünya devletinin bu açık baskısına rağmen, bodrumda kaybettiğimiz yüzüğü de evde arayarak, zaman kaybedemeyiz. 

Davutoğlu stratejisi ve Arınç sorumluluğu yıllarında rafta çürümeye terk edilen D-8 ya da onun işlevini üstlenen yeni bir projenin canlandırılması üzerimizdeki baskının dengeli olarak dağılımını sağlayarak nefes almamızı da sağlayacaktır.

Bu nedenle ülkemizdeki ‘muhafazakar demokrat’ kesimin tutarlı, makul, dünyanın 21. Yüzyılda yüzleştiği temel sorunlara bakan net ve kardeş toplumlarca benimsenebilir, Türk toplumunun her kesimince benimsenebilir tutarlı bir ilkeler programı hazırlaması gerekmektedir. Ekonomi alanında, uluslararası birlik ve barış alanında, insan onuru alanında, bilimsel düşünce gelişim alanında ve yaratılışı muhafaza etme alanında net ilkeler ve çözümler koyan bu program, 21. Yüzyılın hâkim küresel akımı olabilir.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.