Âhirete iman dünya hayatını önemsemeyi gerektirir

Âhiret hayatına iman, istisnasız ama istisnasız bütün iradeli sözlerimizden, tüm iradeli davranışlarımız, işlerimiz ve ilişkilerimizden ötürü hayat filmimize göre, bir diğer anlatımla hayat kitabımıza göre yargılanacağımıza imandır.

Bismillahirrahmanirrahim

Sevgili kardeşlerim! İslam dininin özü iman esaslarıdır. Evreni, yer küremizi ve insanı tanıtan, ölümle başlayacak ebedi hayatı bildiren, hayatı konumlandıran, anlamlandıran ve amaçlandıran bu inanç esaslarıdır.

İman Esaslarımız

Klasik literatürümüzde inanç esaslarımız altı başlık altında sunulur.

a. Allah’a, O’nun bütün varlıkların yaratıcısı, tüm yüceliklerle vasıflı, ezeli ve ebedi bir Rab olduğuna inanmak,
b. Evrenle ve biz insanlarla görevli kılınan özel varlıklar olan meleklere iman etmek,
c. İnsanlık tarihinin değişik evrelerinde, farklı dönemlerinde gönderilmiş olup, sonuncusu ve evrenseli Hz. Muhammed olan peygamberlere inanmak,
d. Sonuncusu ve hükümleri yürürlükte olanı Kur’an-ı Kerim olan ilahi kitaplara iman etmek,
e. İnsanlar dâhil, bütün varlıkların hayatı ile ilgili programları içine alan ve Rabbimizin “Biz her şeyi bir plana göre yarattık” anlamındaki Kur’ânî ifadesiyle özetlenebilecek olan kader programına inanmak,
f. Ölümle başlayacak ve Cennet ve Cehennem ile ebediyen devam edecek olan ahiret hayatına inanmak…

Bütün bu esaslara iman, İslam Dininin inanç esaslarını oluşturur.

Kıyamet Olgusuyla Başlayacak Âhiret Hayatı

Sevgili kardeşlerim! Evren düzeninin bozulacağı, yerküresinin bir başka yere göklerin başka göklere dönüşeceği, bedenimizin yeniden diriltilerek ruhlarımızla birleştirileceği Kıyamet olgusuyla başlayacak ahiret hayatına iman, biraz önce değindiğimiz üzere, başlıca iman esaslarımızdan biridir.

Âhiret hayatına iman, istisnasız ama istisnasız bütün iradeli sözlerimizden, tüm iradeli davranışlarımız, işlerimiz ve ilişkilerimizden ötürü hayat filmimize göre, bir diğer anlatımla hayat kitabımıza göre yargılanacağımıza imandır.

Sözlerimiz Kayda, İşlerimiz Filme Alınıyor

Bizimle vazifeli olan melekler irademizle kullandığımız sözlerimizi anında kayda geçiriyor. Vazifeli melekler iradeli tüm davranışlarımız, işlerimiz ve ilişkilerimizi yakın çekimle ama çok yakın çekimle filme alıyor.

Şu anda benim konuşmalarım kayda geçiyor. Şu anda benim görüntüm de, sizin görüntüleriniz de melekler tarafından kayda alınıyor ve her birimizle ilgili vazifeli melekler tarafından hayat filmimiz/ hayat kitabımız için arşivleniyor.

Onun için sakın ha “görülmez bir yerdeyim, yaptığım hatalar, işlediğim suçlar, irtikâp ettiğim günahlar gizli kalıyor” sanmayın. İnsanları yanılgıya düşüren budur. Polis denetiminden uzakta olduğumuzda, kurumların kameraları görüntümüzü almadığında kendimiz özgür, dilediğimizi yapabiliriz sanıyoruz.

Hayır, sevgili kardeşim… Her an gözetim altındayız. Bizi ve gören gözlerimizi Yaradan’ın gözetimi altındayız. Bizim için görevlendirilmiş meleklerin denetimi altındayız. Gizli kalmak mümkün mü?

Hiçbir Şey Allah’a Gizli Kalmaz

Rabbimiz “Göklerde ve yerde hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.”(Al-i İmran 5) buyurmuyor mu?

Âhire Hayatı Soyut Akılla ve Deneysel Yöntemlerle Kavranılamaz

Her bir iradeli sözlerimiz ve işlerimizden sorgulanacağımız âhiret hayatını soyut akılla ve deneysel yöntemlerle kavramamız mümkün değildir. Âhiret hayatı aklın alanı değil. Deneyin konusu değil. Âhiret hayatı Yaradan’ın insanlığa gönderdiği Peygamberlerin bildirebileceği, ilahi kitapların aktarabileceği bir hakikattir. Ebedî hayata iman akıl üstü olmakla birlikte, aklî temelleri olan bir inanç esasıdır. Bunun içindir ki Kur’an-ı Kerim’de âhiret hayatına iman üzerinde çokça durulur ve aklî temellerine işaret edilir.

Sevgili kardeşlerim! Tarihi dönemler boyunca ve devrimizde İslam dininin iman esaslarına inanmayan ve Kur’an ifadesiyle kâfir olan insanların ateizme ve deizme kaymasına, felsefi sistemler içinde boğulmasına ve insanlık değerlerini maddeyle irtibatlandırmasına sebep olan ana inkâr türü, âhiret hayatına inanmamaktır. Vücudumuzun yeniden diriltilerek ruhlarımızda birleştirileceğine, bütün hayatımızdan sorgulanacağımıza, Cennet’le armağanlandırılıp Cehennemle cezalandırılacağımız gerçeğine inançsızlıktır. Tarih boyunca böyleydi. Günümüzde de böyledir. Ahiret hayatına iman söz konusu edildiğinde inkâr gerekçeleri değişmemiştir. Tarihi dönemler boyunca ve de dönemimizde söylenen şudur:

Ölüp de vücudumuz toprağa karıştıktan sonra biz mi yeniden diriltileceğiz? Ne de uzak bir ihtimal.”

Yargı bu. Kur’an-ı Mübin’de bu konu üzerinde çokça duruluyor; âhiret inancı konusunda aklımız hareketlendiriliyor, konu aklî temeller üzerine oturtuluyor ve genelde aklı kullanmanın yolları da açılıyor.

Saffat sûresinden 13 ile 21. âyetlerini seçtim. Bu ayetler gibi onlarca âyet var Kur’an’ımızın değişik surelerinde:

O inkârcı tiplere, öğüt verilip ahiret hayatına imana çağrıldıklarında düşünüp öğüt alarak gerçeği kabullenmezler. Yeniden dirilişine aklî yolar açıldığı, belgeler ortaya konduğu zaman bu inancı alaya alırlar. Bu yeniden dirilişi konu edinen âyetler başlı başına bir sihirdir derler ve ilave ederler: Ölüp de toprağa karıştığımız ve kemikler yığını haline dönüştüğümüzde biz mi yeniden dirileceğiz? Önceden ölenler de mi diriltilecekler?

Ey Peygamber onlara şöyle söyle: Evet, diriliş yasasına boyun eğecek, yeniden diriltileceksiniz. (Toprağa karışan vücut birimlerinizle vücutlarınız yeniden inşa edilecek, zaten ölümsüz olan ruhlarınızla birleştirilecek ve sorguya çekileceksiniz. ) Yeniden diriliş bir kuvvetli sarsılışla vücuda gelecek ve inkârcılar bu ahiret gerçeğini bakıp görür olacaklar ve şöyle diyecekler: Eyvah ki eyvah. İşte bize bildirilen sorgulama, cezalandırılma ve mükâfatlandırılma günü buymuş demek. Ve onlara şöyle denilecek: Evet, yalanlayıp durduğunuz hak ve batılın ortaya çıkacağı, hesapların görüleceği gün, işte bu gündür.”

Sevgili kardeşlerim; zamanımız sınırlı olduğu için inkârcıların dile getirdiği mantığı Saffat sûresinden bir örnekle aktarmaya çalıştım.

Bu inkârın ana sebebi Allah’ın verdiği akılların gereğince kullanılamayışıdır. Aklın prensiplerine göre de hareket edilemeyişidir. Yoksa olgun bir akılla, bilimsel bir yöntemle göklere, yerküresine ve kendi yaratılışımıza bakıldığında âhirete imanın Yaradan’ın verdiği akılla temellendirilebilecek bir iman esası olduğu anlaşılır.

NOT: Ali Rıza Demircan hocamızın şu anda mirathaber.com’da yayınlanmakta olan “Âhirete iman, dünya hayatını önemsemeyi gerektirir” başlıklı Cuma sohbetinden alınmıştır. Tamamının okunmasını tavsiye ederiz.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Recent Posts

  • Gündem

1 MAYIS İŞÇİ VE EMEKÇİLER BAYRAMI

1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, günümüzde tasvip etmediğimiz şekilde siyasal bir kimliğe bürünerek eylemlere…

14 saat ago
  • Gündem

Devlet Bahçeli’den İmamoğlu’na Sert Hamas Cevabı

Devlet Bahçeli'nin Sert Tepkisi: "Hamas'a Terör Örgütü Demek, Siyonizm'in Değirmenine Su Taşımaktır!" Devlet Bahçeli'nin CNN…

15 saat ago
  • Gündem

İslam’ın Emretmiş Olduğu Cihad Şekilleri

İslam’ın emretmiş olduğu Cihad  şekillerini dört ana noktada toplamak mümkündür... 1-Cihadı Ekber: Hiç şüphesiz insan,…

16 saat ago
  • Gündem

Simit Fiyatlarına Bakanlık Denetimi: Onay Zorunluluğu Geldi

Ticaret Bakanlığı, simit fiyat tarifelerine ilişkin önemli bir değişiklik yaptı. Ekmek fiyatlarındaki düzenlemeler benzeri, simit…

17 saat ago
  • Makale

CUMHURBAŞKANIMIZ, BAKANLARIMIZ VE ALİ ERBAŞ İÇİN YABANCI LÜKS ARABA AYIPTIR VE GÜNAHTIR

Tevazu Bilinci Olmayanların İtibarı da Olmaz AHMET HAKAN -ALİ ERBAŞ Bizim müftü çocuğu olup İmam…

18 saat ago
  • Gündem

İSRAF, ALLAH’A İSYAN VE İNSANLARA ZULÜMDÜR I

“İsraf etmeyin” emrinin akabinde Allah'ın israf edicileri sevmediğine vurgu yapılması israfın önemli haramlardan biri olmasına…

18 saat ago