ALLAH’A DUA EDERKEN, PROTOKOL UYGULANIR MI?

Bütün Peygamberlerin verdiği mücadelenin adı “Tevhid Mücadelesi”dir. Yani İlah olarak Allah inancını kalplere kazımaktır. Yaratan, öldüren, rızık veren, gökten yağmur indiren, yerden nebat bitiren, yedi kat semanın, arzın ve Arş’ın Rabbinin Allah olduğu konusunda, tarihi süreç içerisinde pek problem olmamıştır.

Geçmişte dehriyyun denilen materyalistler, günümüzde de ateist ve pozitivist denilenler dışında salt olarak, kozmik manada Allah’ı inkâr edenler yoktur. Rab olarakAllah’ı kabul ederler. Fakat İlaholarak Allah’a yönelişlerde hep problemler olmuştur. Onun için Peygamberler لا رب الا اللهAllah’tan başka Rab yoktur” mücadelesi değil,  لا اله الا الله Allah’tan başka ilah yoktur” mücadelesini vermişlerdir. İşte buna da “Tevhid Mücadelesi” denir. Öyleyse Tevhid “Rubûbiyet Tevhidi” ve “Ulûhiyet Tevhidi”, yani Rab olarak Allah’ı kabuletmek ve İlah olarak Allah’ı kabul etmekolmak üzere ikiye ayrılır. İkisi birden olmadan tevhid gerçekleşmez.

Allah’ı İlah olarak kabul etmenin anlamı; ibadette, boyun eğmede, kesin itaatte, ne yerde, ne de gökte tek ve ortağı olmayan Allah’ı birlemektir. Rububiyyet tevhidine, uluhiyyet tevhidi eklenmeden, kesinlikle “Tevhid” gerçekleşmez. Müşrik Araplar da rububiyeti/Rab olarak Allah’ı kabul ediyorlardı. Bununla birlikte, Allah’a ortak koştuklarından dolayı bu onları, İslâm’a sokmadı. Allah ile birlikte başka ilahlar edindiler. Bu sahte ilahların, kendilerini Allah’a daha fazla yaklaştıracağını, Allah katında onlara şefaat edeceğini sanıyorlardı. (Bak: Zümer:39/3) 

Hıristiyanlar, Allah’ın göklerin ve yerin Rabbi olduğunu inkâr etmediler. Ancak, Hz. İsa’yı sevmede o kadar ileri gittiler ki Allah’a, Hz. İsa’yı ortak koştular. O’nu, Allah’tan başka ilah edindiler. Kur’an onların kendilerine cennetin haram ve cehenneme girecek kâfirler olduğunu haber vermiştir.

O halde sadece Allah’a yapılan ibadetin anlamı nedir?

İbadet, birbirine girmiş iki anlamı ifade eden bir kelimedir. Bir vaziyet alışı tasvir eder. Bu, sonsuz bir sevgi ile sonsuz bir tevazudur. Kamil bir sevgiyle bütünleşen kâmil bir tevazudur. İşte ibadet budur. Tevazusuz sevgi, ya da sevgisiz tevazu ibadetin anlamını gerçekleştirmez. Bir parça tevazu ile bir parça sevgi de ibadeti gerçekleştirmez. Bütün bir tevazu ve bütün bir sevgi zorunludur.

Birçok kişinin sandığı gibi, ibadetin bir tek şekli yoktur. Tersine çeşitli tür ve şekilleri vardır:

1) Dua:Allah’a, faydalı bir şey istemek ya da zararlı bir şeyden uzaklaştırması, koruması, belanın yok olması ya da düşmana karşı zafer elde etmek v.b. şeyler elde etmek için yönelmektir. Kalpten gelen bir istekle, Allah’a yönelme, ibadetin özü ve ruhudur. Rasulullah da (sav), Tirmizi’nin naklettiği bir hadislerinde duanın ibadet olduğunu, hatta ibadetin iliği/omurgası olduğunu belirtir. (Tirmizi, Da’avat 1).Muvahhid müminler, duayı yalnız Allah’a yaparlar.

2) Dinî yükümlülükleri yerine getirme:Namaz, oruç, sadaka, hac, adak, kurban gibi. Bu ibadetlerin Allah’tan başkası için yapılması caiz değildir. Allah’tan başkasına, ne namaz kılınır, ne oruç tutulur, ne sadaka verilir, ne adakta bulunulur, ne kurban kesilir, ne de başka bir ibadet yapılır.

3) Allah’ın hüküm olarak koyduğunu kabul etme, teslim olma:Helali helal, haramı haram, hadleri ve dünya işlerini düzenleyen hükümleri olduğu gibi kabul etmek. Allah’a Rab olarak iman eden birisi için, insanlardan, boyun eğdiği, hayatını düzenlediği hüküm, değer ve kanunları alması caiz değildir. Bu da ibadetten bir türdür. (Bak: Tevhidin Hakikati, Yusuf el-Karadâvî, Allah’a İman Bütün İnancın Temelidir bölümü).

Evet, dua “İbadetin omurgası” olduğuna göre ellerimizi açıp araya hiç kimseyi sokmadan direk Allah’a dileklerimizi sunsak, içimizi döksek, tevbemizi sadece O’na arz etsek, yani protokol uygulamadan, bir sürü mevta ismi sıralamadan sadece O’na yakarsak olmaz mı?

Dini yalnızca O’na has kılarak ve Hanifler olarak Allah’a kulluk etmeleri, namaz kılmaları, zekât vermeleri ancak onlara Müslüman olmaları emrolundu. İşte sağlam din budur.” (Beyyine:98/5);

Kullarım sana beni sorduklarında de ki ben çok yakınım; bana dua ettiğinde, dua edenin isteğine karşılık veririm. O halde, benim davetime uysunlar ve bana güvensinler ki doğru yolu bulabilsinler.” (Bakara:2/1866);

Allah’ın kulları, Allah ile beraber başka bir ilaha dua etmezler(Furkan:25/68)ayetleri gereğince İman iddiasında bulunan bir Müslüman, her gün beş vakit namazında “اياك نعبد واياك نستعين” “Ancak sana ibadet eder, ancak senden yardım isteriz” diye Rabbine söz vermektedir. Namazında okuduğu Fatiha’da böyle söz verip de “tevessül” adı altında ölü veya diri, şeyh, üstad, hoca, gavs, kutub, aktab, veliyyullah…gibi adlandırdığı fânilerden istimdat edenler/yardım isteyenler, Ulûhiyet tevhidinin neresindedir?Namazda başka, namaz dışında başka bir yönelişle ikiyüzlü tipler olmuyorlar mı? Namazda “Ancak senden yardım isteriz” deyip de, uçakta giderken “Uçak bir sallandı, yetiş ya Abdülkadir Geylanî dedim, uçak eski haline geldi” diyen sarıklı-cübbelileri nereye koyacağız? Bunları söylediğimizde “sen hâlâ اياك نستعين’e takılıp kalmışsın. Onu aşamamışsın” cevabını alıyoruz. “Aracısız, şeyhsiz, tevessülsüz, gavssız din mi olur?” diyerek suçlanıyoruz. Biz böyle dinden Allah’a sığınırız.

Bizim inandığımız dinde, fakih âlimlerimizin ittifakıyla şu üç maddenin dışında tevessül caiz değildir, duada protokol uygulanmaz:

1-Salih amelle tevessül. Mağarada mahzur kalan üç kişinin salih amelleri ile Allah’a duaları örneğinde olduğu gibi. (Bak: Buhâri, Enbiya 50; Müslim, Zikir 100 (2743); Ebû Dâvud, Büyü 28, h.3387)

            2-Esma-i Hüsna ile tevessül, “Şâfi isminle şifa ver ya Rabbî” diye dua etmek gibi.

            3-Dirilerin duası ile tevessül.Salih bir kula “Benim için Allah’a dua eder misin” demek gibi.

El-Hidaye kitabının “Kitabu’l Kerâhiyye” bölümünün sonunda aynen şöyle der: “Bir kimsenin dua esnasında; Yarabbi! Filanın hakkı için veya nebi ve rasullerin hakkı için Yani onların yüzü suyu hürmetine şu işimi gör, beni bağışla demesi mekruhtur.” Bu ifade, Hanefi fıkıh kitaplarının tamamının mekârih bölümlerinde yer alır.

İmam Muhammed’e göre burada kerâhet, haram olmak; mekruh da haram manasına gelir. Buna göre kime ait olursa olsun, ölülerin ruhlarından yardım istemek, onlardan medet beklemek, şefaatlarını ummak ve aracı olacaklarını beklemek yani istiâne, istimdat, istişfa ve tevessül caiz değildir. Bu maksatla kabir ve türbeler ziyaret edilmez. Allah’tan istenmesi gerekenler kullarından istenmez.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Recent Posts

  • Gündem

Balığı Uçmaya Kuşu Yüzmeye Zorlamayacak Bir Eğitim Sistemi…

Balığı Uçmaya Kuşu Yüzmeye Zorlamayacak Bir Eğitim Sistemi lazım. İlkönce haberimizi okuyalım: CHP'li Milletvekilleri, MEB…

10 saat ago
  • Gündem

ERDOĞAN – ÖZGÜR GÖRÜŞTÜ MÜ GÖRÜŞTÜRÜLDÜ MÜ?

Türkiye Cumhuriyeti, anayasası ile kendisini tanımlamıştır ve ülkemizde bütün yapılanmalar anayasaya göredir. Bu yapıyı bir…

10 saat ago
  • Gündem

ABD Polisi UCLA Kampüsünde Filistin Dayanışma Kampını Dağıttı

ABD Polisi UCLA Kampüsünde Filistin Dayanışma Kampını Dağıttı ABD'nin Los Angeles kentinde bulunan California Üniversitesi'nde…

11 saat ago
  • Gündem

“KURBAN KARDEŞLİKTİR”

“KURBAN KARDEŞLİKTİR” ARDEV olarak kurbanlarınızı bu yıl Tanzanya’da ki kardeşlerimize ulaştırıyoruz. Ayrıca kurbanınızın kesim vidosunu…

12 saat ago
  • Gündem

İrlanda’da da Eurovision Şarkı Yarışması’na Katılan İsrail’e Protesto

İrlanda'da Eurovision Şarkı Yarışması'na Katılan İsrail'e Protesto İrlanda'nın başkenti Dublin'de, İsrail'in Eurovision Şarkı Yarışması'na katılması…

13 saat ago
  • Gündem

Türkiye, İsrail ile Tüm Ticaret İlişkilerini Durdurdu!

Türkiye'nin İsrail ile ticareti durdurma kararı, son dönemdeki diplomatik gelişmelerin en çarpıcı ve önemli adımlarından…

14 saat ago