AMERİKA’DAKİ MÜSLÜMANLAR: UNUTULMUŞ BİR TARİH-2

Kıyafetleriyle Farklı Olmaları

İslam’ın ilkelerine saygı göstermekle beraber Müslümanlar imkân bulduklarında giyim şekilleriyle de farklılıklarını gösterdiler. Georgia’da erkekler Türk fesi ya da beyaz sarık takarken bazı kadınlar peçe giyiyorlardı.

1859 tarihli bir makale her sabah Ömer ibni Said’in nasıl uzun, beyaz bir pamuk şeridinin bir ucunu ağaca çivilerken diğer ucunu tuttuğunu, onu başının etrafına sararak bir sarık oluşturduğunu anlatıyordu. Dagerreyotipleri (bir çeşit fotoğraf) onu başının etrafındaki baskılı kumaş ya da bir yün şakayla gösteriyor. 1819 yılında Charles W Peale tarafından boyanmış portresinde Mamout Ömer’in giydiği şapkayla aynı tür bir şapkayı takıyordu.

1733 yılında Senegalli Ayuba Suleyman Diallo “ülkesine özgü kıyafetlerle” beyaz bir sarık ve elbiseyle ölümsüzleştirilmesi konusunda ısrar etti. Benzer şekilde Trinidad, Brezilya ve Küba’daki bazı Müslümanların cübbe, takke ve geniş pantolonlar giydiği belirtildi.

Bunu yapabilen Müslümanlar kaba, alçaltıcı köle kıyafetlerinin önüne geçerek, kendi bedenlerine biraz da olsa sahip çıkabiliyor, aynı zamanda dinlerine bağlılıklarını ifade ediyorlardı.

Merak ve Okuryazarlık

Görünür olmanın yanı sıra, müminlerin Kuran okuması İslami bir gereklilik olduğundan Müslümanlar okuryazarlıkları nedeniyle çok fazla merak uyandırdılar.

Bu okuryazarlık okullarda ve en eğitimli olanlar için yerel veya yabancı yükseköğretim kurumlarında edinildi. Bu da onları gayrimüslim Afrikalılardan veya köle ya da özgür, okuma yazması olmayan Amerikalılardan ayırıyordu.

30 yaşında yeni gelen birini arayan bir köle sahibi, 1805 tarihli bir kaçak ihbarında yalnızca bir özellik yazdı, köle “Arapça yazan, ciddi bir çehreye sahip” bir adamdı.

İki yıl sonra, bir doktor ve arazi araştırmacısı olan Ira P. Nash -üç mektup ve bir toplantı ile- iki Müslümanın sıkıntılarını Thomas Jefferson’ın dikkatine sundu. Kentucky’de yakalanıp Tennessee’ye kaçarak orada hapse girmiş ve iki kez daha kaçmışlardı. Jefferson’a onların Arapça yazdıkları iki sayfayı verdi. Onlar kendi durumlarına da uyan ve Allah’a sığınmaktan ve kötülükten bahseden Kuran’ın son suresi olan Nas Suresini de eklemişlerdi.

Bir çeviri arayan Jefferson kağıtları akademisyen ve kölelik karşıtı Robert Peterson’a gönderdi. O yazıların adamların “kendilerinin ifade ettiği bir tarih” ile ilgili olduğunu düşündü.  

Muhtemelen, bu hikayenin ortaya çıkaracağı şeye dayanarak başkan “uygun olursa adamların serbest bırakılmasını sağlamak” istiyordu. Fakat o müdahale etmeden önce adamların izleri kayboldu.

Müslüman Kardeşleri İçin Yazmaları

Bugün Brezilya ve Panama’dan Bahamalar, Trinidad ve Haiti’ye kadar elyazmaları halen mevcuttur. Bir kısmı bilinmeyen bir kaçı da tanınan Müslümanlar tarafından yazılmış olup Müslümanların İslam’a sadık kalmaları için Kuran’ın bazı sureleri, dualar, tılsımlar, zikirler ve nasihatleri kapsıyordu. Bunların çoğu 1835’te Bahia’daki Müslümanların ayaklanmasıyla bağlantılıdır.

 1777de Timbuktu yolundayken yakalanıp Jamaika’ya gönderilen Muhammed Kaba Saghanughu, Yaklaşık 1823 yılında Arapça 50 sayfalık bir belge yazdı. “Müslüman kadın ve erkek topluluğuna” hitap eden bu kitap namaz kılma, evlilik ve abdest hakkında bir el kitabıdır, aynı zamanda klasik İslami kitaplara referanslar ve şerhler içermektedir.

Olaudah Equiano gibi Afrikalılar da dâhil olmak üzere daha önceden köleleştirilmiş insanların otobiyografilerinin aksine Müslümanlar batılı okurlar için değil de kendi toplumları için yazıyorlardı.

Amerika’da Bilali Tunuslu Ebu Zeyd el-Kayravani’nin 10. yüzyıldaki çalışmasının bir kısmından oluşan 13 sayfalık bir yazı yazdı. O Kuzey Afrika pazarı için İtalya’da üretilen bir kağıt üzerine yazılmıştı, bu da onun nasıl bu kağıdı elde ettiğine dair merak uyandırıcı soruları arttırdı.

Salih Bilali’nin sahibinin yazdığına göre “Arapça okurdu ve bu dilde bir Kuranı (fakat ben görmedim) vardı, fakat Arapça yazmıyordu.”Benzer şekilde tüm ziraat işlerini Arapça tutan Bilali… Kuranı ve üzerinde namaz kıldığı koyun derisiyle birlikte gömüldü.

Uzaktaki tarlalardaki Kuranlardan bu şekilde bahsedilmesi onların nereden Kuran aldığı sorusunu akla getiriyor. Belki de diğer Kuran hafızlarının Amerika’da Kuran’ı yazmaları gibi onlar da kendileri Kuran’ı yazdılar.  

Meşhur olan Müslümanlar bir avuç olsa da diğer pek çoğu başarılı olduğu halde isimsiz kaldı.

Kuzey Afrika’da görev yapan eski bir diplomat ve bir köle sahibi olan William Brown Hodgson, 1857de şunu ifade etmişti “Amerika’ya gönderilen birkaç eğitimli Muhammedi köle var.”

1845te o Fransız Société d’ethnologie yi bilgilendirdi, “Ömer isimli bir Fulani prensi şu anda Amerika’da bir köledir ve kendi ulusu hakkında ayrıntılı bir şekilde değerli bilgiler sağlayabilecektir.”

Hodgson -muhtemelen aynı nedenden dolayı- Müslümanlardan bilgi almaya çalışmıştı fakat köle sahiplerinin düşmanlıkları nedeniyle durmak zorunda kaldı.

Benzer şekilde, American Ethnological Societynin (Amerika Etnoloji Derneği) sekreteri Theodore Dwight 1871’de ülkenin farklı kesimlerindeki birkaç Afrikalının okuryazar olduğunu ve “onların bazılarından bazı bilgiler edindiğini” gözlemledi.

Ne yazık ki o da “kölelerin ülkelerinde efendilerin kıskançlığından ve diğer nedenlerden kaynaklanan aşılmaz zorluklarla” karşılaştı.

Devam edecek…

Çeviri: Zehra Kaya

Recent Posts

  • Gündem

DİYENET DUYURDU! KURBAN KESİM BEDELLERİ AÇIKLANDI

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, 2024 yılı vekalet yoluyla kurban kesim bedelinin yurt…

2 dakika ago
  • Gündem

Kariye Camii, Ayasofya Modeliyle Yeniden Açılıyor

Kariye Camii, Ayasofya Modeliyle Yeniden Açılıyor İstanbul'un tarihi sembollerinden biri olan Kariye Camii, 79 yıl…

1 saat ago
  • VİDEOLAR

BİR AYET BİR HADİS “Adaletli Olun!”

MİRATYOUTUBE MİRATHABER.COM

1 saat ago
  • Makale

KUR’AN’I ANLAMAK

İslam dini adına çok şey yazılmaktadır. Özellikle Ramazan ayı geldiği zaman TV kanallarında, camilerde ve…

2 saat ago
  • Gündem

UZUN ÖMÜR ŞANSLA DEĞİL KADERLEDİR

Liverpool'da 1912 yılında dünyaya gelen ve "en yaşlı erkek" unvanına sahip olan Tinniswood, kendisi kadar…

2 saat ago
  • Makale

Hukuk Sistemi, Değer ve Geleneklere Aykırı Olmamalı

Hukuk, toplum hayatını düzenleyen bir sistem olarak kabul edilmektedir. Burada hukukun toplum hayatına ve bu…

2 saat ago