Biyo-teknoloji Ve İnsanın Uzaktan Yönetileceği İddiaları

Son yıllarda bilgi teknolojisinin gelişimi ve bio-teknoloji alanında meydana gelen değişmeler ile insanın kendi kendini yönetmesinin sona ereceğine ve bioteknoloj’iye hakim olan küçük bir grubun insanlığı yönetecek bir sistem geliştirerek dünyayı kontrol altına alacağı yönünde görüşler var. Hatta bu konunun İsviçre’deki Davos toplantısında yapılan bir sunuma dayanılarak, şimdiden insan beyninin çalışma sisteminin kopyalanarak beşeri karar sistemleri üzerine etki edebilecek bir mekanizma geliştirilmekte olduğu ile ilgili dikkati çeken iddialar ortaya atılmaktadır.

Bu tür korku ve dehşet senaryolarının eskiden beli Batı dünyasında dile getirildiğini hatırlıyor ve bunların bir nevi “resulca kehanet” olarak bir kurtuluş bekleme halinin batı’nın önemli medeniyet tarihçileri tarafından öne sürüldüğünü biliyoruz. Bununla, bir yerde insan zeka ve dehasının, hayata hakim olabileceğini ve insan dışı güçlerin ve özellikle de, Allah’ın iradesi dışında bir hayat düzeni inşa etme çabalarının güçlendirilmeye çalışıldığını anlıyoruz.

Aslında böyle bir zihni yöneliş ile dini, Rönesanstan beri hayatından kovan batı düşünce anlayışının, insan kaderi üzerinde ilahi takdirin hala geçerli olduğuna dair zimni bir kabulün de ortaya çıktığı hayretle görülmektedir. 1600’lü yıllardan beri, ilahi ve ahlaki olan bütün güç ve değerleri hayatından kovan batı medeniyeti, bu haliyle farklı bir dönüşüm mü yaşayacak, bunu yakında göreceğiz.

Öncelikle şunu açıkça bilmek gerekir ki, insanın yaratılışında teknik ve mekanik özellikler bulunmamakta, bio-teknoloji gibi bir dış gücün etkinliğinin insan genetiği ve ruhi yönü üzerinde de ciddi ve köklü etkisinin olabileceği, imkan dışı bir teorik görüştür.

Çeşitli elektronik dalgaların insan biyolojisi ve organizması üzerinde bozucu ve engelleyici etkisi bulunmakla birlikte, insan zihnini düzenleyici rolü, şimdiye kadar kurgu roman ve filmler dışında gerçekleşmiş değildir.

Ayrıca, insan beyninin kopyalanması ve böylece, insanın istek ve iradesinin kontrol altına alınması konusu, ancak insan davranışlarının “mekanist teori” çerçevesinde ele alınmasıdır ki, bu teorinin ruh gerçeğini dikkate almadığını ve meseleyi makinanın işleyişi ile açıklamaya çalıştığını konu ile ilgili olanlar bilmektedir. İnsan davranışları, niyet ve değerler çerçevesinde gerçekleştiği müddetçe, beynin fonksiyonu sadece düzenleyici ve emri yerine getirici seviyede kalmaktadır. Bu yüzden, herşeyi beynin fonksiyonu olarak açıklamak, insanı ve onun davranış sisteminin varlığını eksik kavramaktır.

Fakat şöyle bir insani ve kültürel seviye düşüklüğü sonucunda, insanın belli ölçüde mekanik bir yapıya dönüşebile ve ruhi, ahlaki yönünün belli bir seviyede etkisiz hale geleceği, yaşadığımız hayatın izlenmesinden de anlaşılmaktadır. Ahlaki, dini ve sosyal yönü gelişmeyen bir kişinin veya toplumun, giderek duygusuz, merhametsiz ve samimiyetsiz bir noktaya ulaştığı bilinen bir gerçektir. Böyle bir “seviye kaybı” na uğrayan bu tür kişiler, sadece hayatın dış uyaran olan elektro-biyolojik veya fiziki etkilere değil, mekanik ve materyalist tutumlara da müsait ve açık hale gelmektedirler.

Günümüzde ahlaki, ruhi ve sosyal değerler ile techiz edilmiş olan insan, bazı fıtri özellikler ile yaratılmıştır. Bu fıtri özelliklerin değişmesi son derece zordur. Çünkü, bu özellikler onun hayatta sosyal ve medeni olarak gerçekleştireceği hayatın yürütülmesi için gereklidir. Ayrıca bu fıtri özelliklere karşı geliştirilen metot ve sistemler, insanı hayatta dengesiz ve olumsuz tutumlara yöneltebilmektedirler. Günümüzde, özellikle batı’daki iktisadi ve teknolojik sistemin gelişmesi, konuya getirilebilecek en iyi örnektir.

Batı’ının ideolojik ve ekonomik mantığı, “ mekanikleştirme be eşyalaştırma” operasyonları ile, insanı sadece fiziki, cinsi ve maddi alanlarda kendini fonksiyonel hale getirme yönünde etkili ve yönlendirici olmaktadır. Bu demek değildir ki, insan, tabii olarak kendiliğinde mekanikleşmekte ve maddeci bir mantığa yönelmektedir.

Kendi varlığını ve sorumluluğunu Allahın kulu olarak sürdüren birinin, iradesini, inancını ve fikrini tabii haliyle muhafaza edip, iradesi doğrultusunda yaşadığı müddetçe bio-teknolojik etki alanına büyük ölçüde girmeyeceğini ve uzaktan kumanda edilemeyeceğini düşünüyorum. Yukarıda da belirttiğim gibi; Allah inancı ve sosyal olma özelliğinin hayatı ve hadiseleri belirleyici olduğunu bilmeyen veya uygun görmeyen zihniyetlerin yöneldiği bu mekanik sistem, bir manada insanın manevi değerlerini ve iradi yapısını iptal ederek, insanlığı kolayca yönetme isteğinden başka bir amaç gütmediği kanaatindeyim.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Recent Posts

  • Gündem

İsrail’in Saldırıları Nedeniyle Gazze’de Eğitim Sistemi Durdu

İsrail'in Saldırıları Nedeniyle Gazze'de Eğitim Sistemi Durdu İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırıları sonucunda, Gazze Şeridi'nde eğitim…

9 dakika ago
  • Gündem

Denizlerin Bir Sonraki Süper Gücü Türkiye mi?

Denizlerin Bir Sonraki Süper gücü Türkiye mi? TCG Anadolu'nun uzunluğu 231 metre, genişliği 32 metre ve…

60 dakika ago
  • Gündem

Hamas’tan İsrail’e “Kırmızı Çizgimiz” Mesajı

Hamas'tan İsrail'e "Kırmızı Çizgimiz" Mesajı Son günlerde İsrail ve Hamas arasındaki gerginlik tırmanırken, Hamas yetkilileri…

2 saat ago
  • Ekonomi

Yeni Otomobil Düzenlemesi: Araç Bayilerde Zamlanmayacak

"Araç bayilerde zamlanmayacak" düzenlemesi, otomobil satış süreçlerindeki fiyat istikrarını sağlamak amacıyla hayata geçiriliyor. Ticaret Bakanlığı'nın…

3 saat ago
  • Gündem

Avrupa’da Son Üç Yılda 51 Bin Göçmen Çocuk Kayboldu

Avrupa'da Son Üç Yılda 51 Bin Göçmen Çocuk Kayboldu... Kayıp Göçmen Çocuklar: Avrupa'da Artan Bir…

4 saat ago