İmtihanlardayız

Millet olarak deprem, çığ, sel, fırtına gibi doğal afetler ile imtihan ediliyoruz…

Elazığ-Malatya depreminden sonra Van’daki çığ felâketinde yitirdiğimiz canlar yüreklerimizi dağladı. Ülkemizin çeşitli yörelerindeki küçük ölçekli depremler de, afetlerle imtihanımızı hatırlatıp duruyor. Aktif fay hatları üzerinde bulunan ve gelecekte irili-ufaklı depremlere sahne olması muhtemel görünen ülkemiz, zaman zaman çığ potansiyeli taşıyan kar yağışları ve yine sık sık sel oluşumuna yol açabilen sağanak yağışları ve benzerleri ile imtihanlar yaşamaya devam ediyor.

Rabbimiz deprem, çığ gibi afetlerde ve ayrıca askeri harekâtlarda vefat eden canlarımıza gani gani rahmet, yakınlarına sabr-ı cemîl, milletimize de bu kayıplardan gereği gibi ders ve ibret alma bilinci lütfeylesin. Ve Yüce Rabbimiz bizleri her türlü felaketlerin daha beterlerinden muhafaza buyursun…

Aşağıdaki ayet-i kerime, bu dünyanın bir imtihan dünyası olduğunu ve her an bir musibet veya bela ile imtihan edilebileceğimizi hatırlatarak, bu tür durumlarda sabırlı olmamızı tavsiye buyuruyor:

“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma ile imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele! Onlara bir belâ geldiğinde: ‘Biz Allah’a aitiz ve elbette O’na döneceğiz’ derler. Rablerinin mağfiret ve rahmeti onlaradır. O’nun yolunda olanlar da onlardır.” (Bakara suresi, 2/155-157)

Allah Teâlâ’ya dönmeleri kaçınılmaz son olan fani insanların ölüm korkusunu -bir güzel deyimle “ölmeden önce ölmenin” hakikatini- ve yakınlarını kaybetmenin acısını yaşamaları elbette can yakıcı bir tecrübedir. Bu sebepledir ki her Müslüman, ölüm başta olmak üzere bir musibet veya felaketle karşılaştığında, “innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn: Biz Allah’a aitiz ve elbette O’na döneceğizdiyerek Allah’a istircâ eder yani kulluğunu ve teslimiyetini O’na arz ederek belâlardan Allah’a yönelip sığınır.

Hiç şüphe yok ki, ölüm bize “uyuyup uyanamayacağımız kadar”, hatta “nefes alıp veremeyeceğimiz; nefes verip alamayacağımız kadar” yakındır ve herhangi bir afet veya musibetle karşılaşmamız da ân meselesidir. Üzerinde tepinmekte olduğumuz yerküreden de elbette emin olamayız, özellikle fay hatları üzerinde isek, tezelzülden vareste kalamayız…

Ancak, gerçek şu ki, deprem, çığ, sel vb. gibi afet ya da felaketlerden “insan” olarak –‘nisyan’ ile malul bir varlık olarak- kısa süreli etkilendiğimiz ve bu tür can yakıcı tecrübelerden yeterince ders ve ibret almadığımız, alamadığımız da ortadadır. Sanki hiç ölmeyecekmişiz gibi sorumsuz yaşıyor, başımıza hiçbir musibet gelmeyecekmiş gibi vurdumduymaz davranabiliyor, uzun vadeli düşünemiyoruz… Umarız ki, insan ve Müslüman olarak sorumluluklarımızı üstlenir ve her namazda sıkça okuduğumuz Kureyş suresinde emredildiği üzere, ‘bizi açlıktan kurtarıp doyuran ve her türlü korkudan emin kılan’ Beyt’in (Kâbe’nin) Rabbine gereği gibi kulluk ve ibadet ederiz…

Ancak, ülkemizin çeşitli yörelerinde küçük ölçekli sarsıntılarla sürekli kendisini hatırlatan deprem gerçeği unutulmamalı, keza çığ, sel vb. gerçeği ihmal edilmemelidir. Allah Teâlâ’nın arzın (yerkürenin) doğasına yerleştirdiği sünnetullah (ilahî yasa) gereğince sürekli gerçekleşmesi kaçınılmaz olan depremlerin daha az hasarla atlatılabilmesi için insanımızın depreme uygun konutlar yapma konusunda daha duyarlı olması gerektiği açıktır. Yapılmış olan, yapılmakta ve yapılacak olan inşaatların depreme dayanıklılıkları da süratle ve sıkı şekilde kontrolden geçirilmelidir… Depremlerle yaşamayı öğrenmeli, daha büyük depremlerde yaşanabilecek olan can ve mal kayıplarını azaltmak için gerekli bütün tedbirleri acilen almalıyız. Her deprem sonrasında yapılan analizleri, sorgulama ve yüzleşmeleri, ayak seslerini sürekli işittiğimiz depremler gelmeden önce yapmalıyız.

Depremler ve diğer âfetler aslında bize, kendisinden gaflet ettiğimiz çok yaman bir hakikati hatırlatıp duruyor: Kıyamet Depremi’ni!…

Oysa o “büyük deprem” kesinlikle gelecek ve o gün pişman olup tedbir almak için artık çok geç olacaktır… “Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının! Doğrusu kıyamet gününün depremi büyük şeydir.” (Hac suresi, 22/1)

Dolayısıyla bu dünyada yaşanması kaçınılmaz olan depremler için yerine getirmemiz gereken hazırlıklarımızı ihmal ettiğimizden daha fazla Kıyamet Depremi için hazırlıklarımızı ihmal ediyoruz.

Sürekli imtihan bilinci içinde yaşamak ve Ahiret için azık hazırlamayı ihmal etmemek duasıyla.

Abdullah YILDIZ

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

View Comments

Recent Posts

  • Makale

KUR’AN’I ANLAMAK

İslam dini adına çok şey yazılmaktadır. Özellikle Ramazan ayı geldiği zaman TV kanallarında, camilerde ve…

29 dakika ago
  • Gündem

UZUN ÖMÜR ŞANSLA DEĞİL KADERLEDİR

Liverpool'da 1912 yılında dünyaya gelen ve "en yaşlı erkek" unvanına sahip olan Tinniswood, kendisi kadar…

29 dakika ago
  • Makale

Hukuk Sistemi, Değer ve Geleneklere Aykırı Olmamalı

Hukuk, toplum hayatını düzenleyen bir sistem olarak kabul edilmektedir. Burada hukukun toplum hayatına ve bu…

59 dakika ago
  • Gündem

ERDOĞAN’IN  BİR EKSİKLİĞİ DE SPORA İLGİSİ Mİ?

Muhterem Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan İmam Hatip Lisesi mezunudur. Kendisi İmam hatip mezunlarının en iyi…

59 dakika ago
  • Makale

GAZZE BENDEDİR, BEN GAZZEYİM…

Gazze’ye kadar “ nasıl olsa biz Müslümanız diyor ve kelimeyi tevhidi dilden düşürmüyorduk. Oysa çok…

1 saat ago
  • Makale

ALIN TERİ

Kim bakar emeğe, alın terine Gün gelir kenara atarlar seni Koyarlar vasıfsız şahsı yerine Kıytırık…

1 gün ago