Kur’an’ın Allah’ın Kitabı Olduğunun Delili Yine Kur’an’ın Kendisidir III

Aslında eğer Kur’an Allah’ın kitabı değilse elimizde Muhammed Aleyhisselamın elçi olduğuna dair de hiçbir kanıt yok demektir. Dolayısıyla tam manasıyla “eşhedü” yani “görüyorum” diyebilmemiz mümkün değildir. Kur’an’ın Allah’ın kitabı olduğu kesin olarak anlaşılacak ki ondaki ayetler gereğince Muhammed Aleyhisselamın elçiliğine şahitlik edebilelim. Zira Allah mutlak gerçek dışında bir şey söylemez:

Muhammed içinizden her hangi bir erkeğin babası değildir, ama Allah’ın elçisi ve nebîlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilir.(Ahzab 33/40)

Bütün bunların yanısıra, Allah’ın dininin hiçbir şekilde dogmatik bir imana bırakılamayacağını da pek çok ayetten görebiliriz. Rabbimiz inancın delile dayanması gerektiğini çok sayıda ayette dile getirmektedir:

Yaratmayı başlatan, sonra bir kere daha yaratacak olan kim; size gökten ve yerden rızık veren kim? Allah ile birlikte başka bir ilah mı var? De ki: “Eğer doğru kimselerseniz delilinizi getirin.”(Neml 27/64)

Yine de Allah’tan önce bir takım ilahlara mı tutundular? De ki “Delilinizi getirin. Benimle birlikte olanların Kitabı budur. Bu, benden öncekilerin de kitabıdır.” Onların çoğu, bu gerçeği bilmez de onun için yüz çevirirler. (Enbiya 21/24)

Son olarak şunu da belirtmek gerekir ki Türkçemizde elçi kelimesi ile karşılanan rasul, kendisini gönderenin mesajını taşıyan kişiye denir. Bir kişi bize başka birisinin elçisi olduğunu söylüyorsa artık bizim için önemli olan elçinin şahsı değil, taşıdığı mesajdır. Elçinin kişiliği ve kimliği ile olan ilişkimiz, yakınlığımız, güvenimiz, saygımız getirdiği mesajla ilgisi olmayan apayrı konulardır. Rasulullah’ın örnekliği ise yine Kur’an’ı nasıl yaşadığı ve ondaki hikmet metodunu nasıl uyguladığı ile ilgili olmak zorundadır. Çünkü ilgili ayette[1]nebînin değil, rasulün örnekliğinden bahsedilmektedir.

Ayrıca rasul kelimesinin Kur’an’da Kitap anlamında kullanıldığını da görebiliriz ki bu da son derece doğaldır. Aşağıdaki iki ayette birebir aynı ifadeler kullanılmakta, fakat birinde geçen rasul kelimesinin yerini diğerinde kitap kelimesi almaktadır. Bu durum bu iki kavramın gerektiğinde birbirlerinin yerine kullanılacak kadar iç içe olduklarını gösterir:

Allah katından, yanlarında olanı onaylayan “kitap” gelince, önceleri kâfirlere karşı önlerinin bu Kitapla açılmasını bekliyorlardı. Ama tanıdıkları Kitap gelince onu görmezlikten geldiler. Allah’ın laneti (dışlaması) böylesi kâfirleredir.(Bakara 2/89)

Allah katından, yanlarındakini onaylayan bir “elçi (rasul)” gelince, Kitap verilenlerden bir kısmı Allah’ın Kitabını, sanki hiç bilmiyorlarmış gibi kulak ardı ettiler.(Bakara 2/101)

Görüldüğü gibi rasul ve kitap kelimeleri birbirlerinin yerine kullanılarak, iki kavram arasındaki kitabın içeriğini anlatma bakımından eşdeğerliğe dikkat çekilmiştir. Bu sebeple Lisan’ul Arab adlı meşhur Arapça lugatte rasul kelimesinin karşılığı verilirken şu ifade kullanılmıştır:وسُمِّي الرَّسول رسولاً لأَنه ذو رَسُول أَي ذو رِسالة “Rasul’ün rasul olarak isimlendirilmesi, rasul sahibi yani risalet sahibi olduğu içindir.”[2]Görüldüğü üzere “rasul” ile “risalet” yani “elçi” ile “iletmekle yükümlü olduğu mesaj” birbiriyle özdeştir. Bu yüzden rasul ve kitap kavramları birbirlerinin yerine kullanılabilmektedir.

Yazımızın konusu olmadığı için sadece değinerek geçeceğimiz bir durum da yukarıdaki ayetlerde nebî değil rasul kavramının kullanılmış olmasıdır. Bunun sebebi de bahsettiğimiz gibi rasul kelimesinin risalete yani getirilen mesajın içeriğine vurgu yapmasıdır. Oysa nebîlik, rasullük görevini yapan kişinin ünvanıdır. Bu sebeple her nebînin görevi rasullük yapmaktır. Ancak her rasul nebîlik makamında oturup bu ünvanı taşımaz. Ayrıca nebîlik bitmiştir.[3]Artık rasullüğü yapılacak olan “Kitap” tastamam elimizdedir. Kimseye vahiyle yeni bir kitap gelmeyecektir ama mevcut Kitap herkese ulaştırılmak zorundadır.

Sonuç olarak; gökyüzünün Allah’ın bir ayeti olduğunu görmemiz için yine gökyüzüne bakmamız yeterlidir, başkasının sözüne ihtiyacımız yoktur. Tıpkı bunun gibi her insan Kur’an’ı okuyarak onun Allah’tan geldiğini rahatça görebilir. Bunu görebilmek için illâ Kur’an üzerinde derinlemesine araştırma yapmaya da gerek yoktur. Tıpkı gökyüzüne bakınca onun Allah’ın bir ayeti olduğunu anlayabilmek için astronom olmaya gerek olmadığı gibi. Fatiha Suresini doğru bir biçimde anlayarak okuyan bir kişi de onu Allah’ın indirdiğini hiçbir şüpheye yer kalmayacak şekilde görebilir.

Kısacası, bir kitabın Allah’a ait olması konusunda Nebî de dahil, bir insanın sözü delil sayılıyorsa, o kitabın Allah’a ait olmadığının delile ihtiyacı yoktur.


Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Recent Posts

  • Gündem

Almanya’da Filistin Destekçisi Yasemin Acar’ın Dramı

Almanya'da Filistin Destekçisi Yasemin Acar'ın Dramı: Polisin Şiddeti ve Haksızlık Almanya'nın başkenti Berlin'de, Filistin'e destek…

6 saat ago
  • Gündem

Namaz Kılan Öğrencilerin Etrafında Etten Duvar Ördüler

Namaz Kılan Öğrencilerin Etrafında Etten Duvar Ördüler Gazze Protestolarında Birleşen Kalpler ABD'deki üniversitelerde, Gazze'deki zulme…

7 saat ago
  • Gündem

Yahudi Öğrenciler Filistin İçin Dua Etti

Yahudi Öğrenciler Filistin İçin Dua Etti İnsanlık İçin Birleşen Sesler Washington, ABD - George Washington…

8 saat ago
  • Gündem

İsrailli Bakandan Erdoğan’a Hadsiz Paylaşım

İsrailli Bakandan Erdoğan'a hadsiz paylaşım İsrailli Bakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Karşı Skandal İfadeler Kullandı: Türkiye'den Sert…

9 saat ago
  • Gündem

Lokanta ve Kafeler İçin Yeni KDV Düzenlemesi Resmen Yürürlükte

Lokanta ve kafelere yönelik KDV düzenlemesi, Resmi Gazete'de yayımlanan kararla yürürlüğe girdi. Bu karar sektördeki…

10 saat ago
  • Makale

“BİR SOYKIRIM GÖRDÜM”

Operatör Doktor Taner Kamacı'nın Gazze şahitliği: ‘’Bir soykırım gördüm.'' Gençlik ve Spor Bakanlığı, Adana Gençlik…

10 saat ago