Millete Oynanan Tiyatro

Türkiye’de Tiyatro sanatının yegane işlevi islamsızlaştırma aracı olmaktır. Bunu dışında sanatsal bir yeri bulunmamakta, propaganda olarak kullanılmaktadır. Toplumun İslam’dan uzaklaştırılmasında sinemadan daha yakın bir etki bırakmak suretiyle önemli tahribatı olan, hemen her oyunda doğrudan din karşıtlığının işlendiği Türk tiyatrosunun bir güzel sanat olarak baştan yapılanması gerekiyor.

Bir süre önce bir üniversitenin sonradan televizyonlara çok çıkan medyatik bir sözde tiyatro koordinatörü tarafından organize edilmiş bir oyunu seyrediyordum. Oyun ayetleri alaya alan bir dille “de ki” diyerek Kuran’la alay ederek başladı. Pisliği görünce ayrılmak istedim ama dar oturma bölgesi tamamen tutulmuştu. Dizilerde meşhur olan bir oyuncu bağırmakla karışık bir oyunda dinle alay ederken, bunu komik bulan salondaki din karşıtları, ya da anlamadan akılsızca buna katılanlar kahkahalarla gülüyordu. O salondan oyuncusu ve seyircisiyle normal bir insanın çıkması, dine küfretmeyen, vatanına ihanet etmeyen bir insanın türemesi mümkün görünmüyordu. O oyunu, ya da benzer oyunları seyredip dine devam eden kimse olmayacağı gibi, mevcut dindışı insanların da nefreti ve cesareti artmaktadır.

Ancak bu istisna değil kaideydi. İster eski zamanlardaki Zeki-Metin oyunları, İster müzikaller, isterse oyun adıyla sahnelenen stand-up komedyenler olsun, tiyatro endüstrisi sanat ve eğlence adı altında tamamen de-silamizasyona, dindışılaşmaya hizmet eden birer ideolojik araç olmaya devam etmektedir.

Üstelik tiyatro eserlerimiz, yönetmenliğimiz, sahnelememiz ve oyunculuğumuz da feci bir seviyededir. Türkiye’de oyunculuk ancak dizilerin yabancı pazara açılması sonucu talebin artması sonucunda gelişmeye başladı. Ondan evvel dik durarak bağırma yeteneğine oyunculuk deniyordu.

Türkiye’de modern tiyatronun Şinasi ve Abdül Hak Hamid’den bu yana bir buçuk asra varan bir geçmişi vardır.

Osmanlı döneminde tiyatro, büyük şehir halkının bir eğlence vesilesi olmuş, siyasete ve toplumsal dönüşüme de hizmet etmiştir. Müslüman kadınların oyunculuğuna izin verilmese de Müslümanlar da tiyatro kumpanyalarında yer almıştır. 19. Yüzyılda bütün gece kesintisiz süren Ramazan gecelerinde müzikli tiyatrolar halkın zaman öldürdüğü bir yer olmuştur.

Cumhuriyetle birlikte tiyatroya ideolojik yönden bir önem verilmiş, rejimin programı yerli ve yabancı oyunlarla aktarılmaya başlamıştır. Cumhuriyetin hem sinema yapımlarının hem de sinema yapımlarının diktatörü olan Muhsin Ertuğrul, tiyatronun kendine bağlı olarak ve kendi düşünceleri altında gelişmesini sağlamıştır.

Fakat Muhsin Ertuğrul sineması da tiyatrosu da yeni cumhuriyetin bürokratik bir departman olmaktan öteye gitmemiştir. Vazifesi de aynı olmuştur, toplumun değerlerin dönüştürmek. Dostu ve senaristi Nazım Hikmet de bu amaca benzer ancak Stalin ve Sovyetler Birliği altında hizmet etmiştir.

1950’li yıllardan sonra yeni bir sinema ve tiyatro belirmiştir. Sinema bir göreve hizmet zihniyetini ilerleyen yıllarda üzerinden atmıştır. Ancak yedinci sanatta farklı düşünceler ve yöntemler çoğulculuğu kısmen görülebilse de tiyatro, toplumu İslam’dan uzaklaştırma vazifesine daha da sarılmıştır.

Viski Marksistleri de denen özellikle Robert Kolej kökenliler ve İstanbul’un hali vakti yerinde gençlerinin mevcut rejimde yeterince temsil edilmemeleri sonucu buraya yönelen iyi dil bilen, Amerika’da bulunmuş ve 1950’lerde üniversitelerdeki Marksist havayı alarak Türkiye’de yansıtmaya çalışan, hemen her oyunlarında veya oyunculuklarında klasik din karşıtı temaları aktaran yorumlar sunmuşlardır. Ankara ekolü de biraz daha devlet yanlısı olmakla birlikte, klasik propaganda yöntemlerine farklı değildir.

Haldun Taner, Engin Cezzar, Haldun Dormen, Cüneyt Gökçer liderliği ve onların sevip piyasaya sürdüğü genç ekipler devam ettiler. Dizilerde de Bizimkiler dizisinden başlayarak toplumu dönüştürücü yöntemler aramalarına ve uygulamalarına karşın, diziler ve sinema daha geniş bir kitleye ulaştığı, tiyatroyaysa istisnalar dışında kendilerince gezici yani insan ırkının üyesi görülen dindışı kesim geldiğinden bu yüzyüze ortamda dozu artırmaktadırlar.

Tabii gerek araçlar, yönetim, devlet tiyatroları, kent tiyatroları, televizyon kendi ellerinde olmasına karşın ne bunları adam gibi davranmaya yöneltebilecek kadrolar gelişmiştir ne de dindarların bir tiyatro ortamı oluşmuştur. Oluşma emaresi de bulunmamaktadır.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Recent Posts

  • Makale

PROFESYONEL ELEŞTİRMENİN SONU (RUSYA’DAN SEVGİLERLE)

PROFESYONEL ELEŞTİRMENİN SONU (RUSYA’DAN SEVGİLERLE) Rusya’da, gerçek anlamda ülke muhalefetine yeni anlamlar yükleyen batı güdümlü…

32 dakika ago
  • Gündem

SULTAN VAHDETTİN HAİN DEĞİLDİR! (I)

Gelin bugün tarihin tozlu rafları arasında küçük bir gezinti yapalım… İdeoloji simsarlığı yapmadan… İşin gerçeği,…

10 saat ago
  • Makale

İSLAM GENÇLİĞİ TEBLİĞ VE MUSAB BİN UMEYR ÖRNEĞİ

Hucurat Suresinin on beşinci âyetinde işaret buyurulduğu üzere Müslüman için hayat, iman ve cihad’dır. Cihadın…

10 saat ago
  • Gündem

BAŞÖRTÜSÜNDEN VAZ GEÇME DENEYİMİ

Ayşe Böhürler  Yenişafak’ta yayınladığı” Başörtüsünden Vaz Geçme Deneyimi “ başlıklı yazısının son bölümünde  şöyle diyor:…

11 saat ago
  • Gündem

İKÇÜ’deki Gazze Çadırı İkinci Haftasını Tamamladı

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) öğrencileri, Gazze’de İsrail’in sivillere karşı sürdürdüğü ölümcül saldırılara karşı bir…

12 saat ago
  • Makale

İNSAN MİDESİYLE DÜZELTİLEMEZ!

İNSAN MİDESİYLE DÜZELTİLEMEZ! Kamu Yararına çalışan “Fakir ve Muhtaçlara Yardım Derneği”ni zaman zaman ziyarete giderim.…

12 saat ago