Analiz

Müslümanların Gündemine Taşınan Konuların Mahiyeti…

Bir dini, bir düşünceyi, bir felsefi bakışı kendi bağlamının dışına çıkarmak isteyenler, onları kendi bağlamlarının dışında konumlandırarak ve başka yöntemler üzerinden onları yorumlayarak, biraz da yanıltmayı da kullanarak, yani onlara ait düşünceleri ve yaklaşım biçimlerini çarpıtarak eleştiriye konu edinirler ve kendi haklılıklarını üst perdeden dillendirirler. Tarih boyunca bu böyle uygulana gelmiştir. Her Peygamber gönderildikten sonra, kısa bir süre içinde o Peygamberin getirdiklerini, farklılaştırarak başka alanlarda kullanıma dâhil ederek o gönderilmiş bilgiyi kendisine yabancılaştırarak yozlaşmaya kapı aralanmıştır. Bu, herhangi bir düşünce biçimi içinde geçerlidir. Farklı kültürlerde bulunan farklı yaklaşım biçimlerini salt masumane bir girişim olarak yorumlamak fazlaca safça duracaktır. Art niyetli yaklaşımlar her zaman değer görebilmek için mevcut reel durumu istismar ederek eleştiriye konu edinir ve bugüne kadar çözüme neden olan sistemin yetersizliğini ilan eder. Gerçek ise her zaman başkadır.

İslam düşüncesi bağlamında da mesele biraz böyle işlemektedir. Siyasal arayışlar, iktidar çatışmaları, güç devşirmeler, mevcut durumu kendisi için olumsuz görerek kendi gücünü devşireceği yeni sistem arayışları, hep sorun çözücü sistemi devre dışı bırakacak görüşler, bakışlar, yöntemler üretmekte bir beis görmemektedirler. Örneğin; felsefenin İslam dünyasına girişi ile birlikte meydana gelen tartışmaların saf bir hakikat arayışından çok yeni dini düşünceye cepheden karşı çıkmanın imkânsızlığı ile birlikte başka yan yollar ve kendini gizleyecek zeminler bulma adına hareket edilmiş ve etkililiğini de göstermiştir. Tabi ki meseleye bir hakikat arayışı çerçevesinde bakanlarda olacaktır, olmuştur da… Ancak, bir düşüncenin kendi sistematiğini tam anlamadan o sistematiği farklı bir sistematik üzerinden okumak ve eleştiriye konu edinmenin kendisi de eleştiriye açık olmalıydı.

Tarihte din, akıl, felsefe tartışmalarını kendi bağlamları içinde konuşmak ve onları kendi otantik yapıları içinde anlamlı bir konuma tevdi etmek yerine birbirinin karşıtı gibi algılayan yaklaşımlar ile tartışmanın getirdiği sorunların oluşturduğu tahribatı bugünde gözlemleyebiliyoruz. Modern düşünce ve onun getirdiği epistemik sistem içinde tarihsel müktesebatın yeniden düzenlenmesi, tarihsel müktesebata dair akıl, felsefe ve din üzerinden elde edilen bütün kavramsal hiyerarşiyi reddederken, kendi sistematiğini dayatmakta bir beis görmemektedir. Her şeyi bilgiye indirgeyen bakış ile her şeyde varlığın izini arayan bakış arasındaki derin uçurumu görmeden eleştirinin neye tekabül edeceğini düşünmek yanlış sonuçlar doğurur ki bugün bu yanlış sonuçların etken olduğu olay, olgu ve durumları yaşıyoruz.

Uzun dönemler hadis üzerine tartışmalar yaşandı. Tarihte tartışılmış ve bir sonuca bağlanmış, kendi yöntemi içinde de bu tür sorunlara ve sorulara cevaplar verilmişken, yepyeni bir yöntem ve bakış üzerinden geçmişi, hadis külliyatını, çoğu kez de yanlış anlamalara dayalı olarak hükümler ortaya konmaktadır. Oryantalist yaklaşımın ilahiyatlarda makes bularak benzer eleştirileri içerden yapmaya başlaması ayrı bir garabet… Hâlbuki konu edindikleri meseleleri, hadis ilmi ve usulü çerçevesinde tarihte bir çözüme kavuşturulmuştu. Ama amaç faklıydı. Hadis üzerinden bir tartışma çıkararak Sünnetin güvenilirliğini zedelemek ve böylece dinin uygulamadaki en önemli zeminini bulandırarak Müslüman zihni şüpheye düşürerek onu ibadetlerden alı koymaktı. Bunu da başardıklarını söylemek mümkün. Ama burada durmayacaktı arayış… Daha derinde dinin temel dayanağı olan Kuran’a yönelik de eleştiriler baş gösterecekti. Zaten son iki yüzyıldır Müslümanlar bilgi düzeyleri gerilemişti. İktidarlar seküler eğitime geçivermişler, ciddi bir açıklama yapmadan… Biraz zoraki, insanlar çocuklarını göndermediklerinde mahrum bırakılmışlar. Bu durum, cehaleti koyulaştırmıştır. İşte bu zeminden hareketle, hadis ve sünnet meselesini dile dolandırarak Müslümanlığı saflığa irca edecek arayışlar bağlamında konu istismara açık hale getirilmiş ve sorun katmerleşerek devam ettirilmiştir.

Klasik bilgi sistemi eleştiriye tabi kılınarak modern eğitim desteklenmiş ve modern eğitimden geçenlere imkânlar sunularak klasik eğitim gözden düşürülmeye çalışılmıştır. İktidarını kaybeden Müslümanlar kendi eğitim sistemlerini kuracak bir güce erişemedikleri için korsan eğitimler üzerinden ise yanlışa kapı aralamışlar. Bir müfredat üzerinden eğitim görmeyen bir zihin, karışıklığa açık bir yapı arz eder. Zaten modern eğitim, modern epistemeyi öğretmektedir. Zihin modernleşince dine ve dini düşünceye yönelik eleştiriye de açık bir zihin olduğu için kabul görmekten imtina edilememektedir.

Bu alanda yeterli hasılatı topladılar ki bu sefer Kuran üzerine tartışmalar başlatıldı. İş Kuranın Allah’ın kitabı olup olmadığına kadar yükseltildi. Meselenin ilmi ve yöntemsel bir mesele olmadığı aşikâr aslında… Asıl mesele içeriden veya dışarıdan Müslümanların sekülerleştirilerek deist hale getirilmesidir. Bu yüzden önce Hadis ve Sünnet tartışmaları, sonra Kuran tartışmaları kafaları bulandırmak için gerekli vasatı oluşturdu. Bu işe kapılanların kendini açık bir şekilde deşifre ederek konuşmaya başlamaları bu meselede de önemli bir yol kat ettiklerini gösteriyor. Maalesef durum bu… Ve hala kahır ekseriyet bu durumun ehemmiyetini fark edemiyor.

Kuran’a tarihsel bakış üzerinden hükümlerin değeri ile yorum üzerinden oynamalar, modern düşüncenin ürettiği sorunlara ayetlerden hareketle yorum üzerinden cevaplar üretme kendi içinde sorunlu bir bakışı da ortaya çıkarmaktadır. Kuran’ın bir kısım ayetlerinin bugüne hitap etmediği gibi yargılar, tarihsel dönem içinde meydana gelen düşünce geleneğine yönelik eleştiriler üzerinden yorum ve anlamın farkını kaybetmeleri…  Tarihsel düşünce sistematiğini ve yöntemini tamamen devre dışı tutarak bugüne, bugünün bilgi yöntemi üzerinden ayetlerden yorumlar yaparak çözüm arayışları, dinin kendi bütünlüğünü idrak etme yerine parçalar üzerinden hareket etme ile bizatihi dinin doğasına yönelik şüpheleri de beraberinde taşımaktadır.

Şimdi ise deist tartışmalarla bu deist oluşu perçinlemek ve onu bir norm haline dönüştürmenin imkânlarını yokluyorlar. Gençler deist oluyor haberleri, yorumları, tartışmaları, meşrulaştırmaya matuf arayışlara sadece destek olmaktadır. Eğer bu konuda samimi olanlar varsa bıraksınlar başka değirmenlere su taşımayı…

Deizm, bir seküler kültür projesidir. Sekülerliğin anlaşılmadığı bir zeminde deizmin anlaşılması beklenemez… O yüzden uyanık olunmalı ve dikkati Müslümanlara yönelik yapılan taktik ve stratejilere yöneltmeliyiz…

Müslümanların kendilerine ait bir düşünceye sahip olmaları, tarihsel sürekliliği içinde oluşan düşüncenin kendi sistematiğini ve yöntemini doğru bir şekilde öğrenerek, farklı bir dünya görüşü içerdiğini görmeleri ve bu dünya görüşüne ait bir bilgi sisteminin varlığını kabul ederek başlamaları üzerine sağlanabilir…

Abdulaziz Tantik

 

Recent Posts

  • Gündem

İstanbul’da 1 Mayıs Düzenlemeleri: Alternatif Güzergahlar Açıklandı

İstanbul Valiliği, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü dolayısıyla kapsamlı trafik düzenlemeleri açıkladı. Kararlar, şehrin…

23 dakika ago
  • Gündem

DÜNYADA ŞERİATLA YÖNETİLEN TEK ÜLKE İSRAİL’DİR!

Dünyada  Şeriatla Yönetilen Tek  Ülke İsrail'dir.. Yeryüzünde dini yönetim, diğer adıyla şeriatla yönetilen tek devlet…

2 saat ago
  • Ekonomi

Bakanlık Düğmeye Bastı: Tavuk Etine İhracat Sınırlaması Getirildi!

Son zamanlarda artan beyaz et fiyatları nedeniyle Ticaret Bakanlığı harekete geçti. Tavuk eti ihracatı aylık…

3 saat ago
  • Gündem

Columbia Üniversitesi ile Eylemci Öğrenciler Arasında Uzlaşı Sağlanamadı

Columbia Üniversitesi ile eylemci öğrenciler arasında uzlaşı sağlanamadı.. Columbia Üniversitesi'nde Filistin Protestoları: Uzlaşı Sağlanamadı, Öğrencilere…

4 saat ago
  • Gündem

ÜLKEMİZİN İLK VEGAN RESTORANI “TELEZZÜZ” AÇILDI

Medyaya yansıyan 29 Nisan 2024 tarihli günlük haberlerden biri şöyle: Ünlü ‘Koç’lardan merhum Vehbi Koç’un…

5 saat ago