Makale

NEHRİ GEÇMEYENLER

Safların ayrışmasını anlatan güzel bir kıssayı anlamak üzerine…

Bakara suresi 249. ayette Talut ordusunun ahvalinden bahseder rabbimiz… Talut ordusu, Calut ordusu ile savaşmaya giderken yolları bir nehirden geçer… Talut, askerilerine bu nehrin bir sınama aracı olduğunu, Allah’ın kendilerini bu nehirden su içip içmeme konusunda sınayacağını, nehirden su içmeyenlerin kendisinin has erleri olarak kabul göreceklerini ve nehri geçip savaşa katılacaklarını; nehirden kana kana su içenlerin nehrin öbür tarafına geçmeyeceklerini, savaşa katılmayacaklarını; nehirden bir avuç dışında su içmeyenlerin ise kendisiyle birlikte nehri geçeceklerini ve savaşa katılacaklarını söyler…

Az bir kısmı hariç Talut’un ordusundaki askerlerin büyük bir bölümü nehir suyundan kana kana içtiler, Allah’ın emrini dikkate almadılar, nehrin öbür tarafına geçmediler ve savaşa katılmaktan kaçındılar… Tercihlerini savaşa katılmama yönünde kullandılar… Talut’u son anda sattılar… Korkularına yenik düştüler, dünya hayatının cazibesine aldandılar… Yola çıktıkları komutanlarını birkaç samimi erle birlikte ölümün kucağına ittiler…

Aslında sorun nehirden su içip içmemek değildi. Bu sınama samimi olanla olmayanı, söz dinleyenle dinlemeyeni, korkak ile cesuru, savaştan kaçacak olanla savaşta sebat edecek olanı, gözü dünyalıklarda olanla Allah rızasını önceleyenleri ayırt etmek içindi… Safların ayrışması ve netleşmesi gerekiyordu… Savaşa ramak kala nehirle ayrıldı yollar, ayrıştı saflar, netleşti duruşlar…

Unutmamak gerekir ki liderleri, davaları düşmanın çokluğu değil dostun, yandaşın yamukluğu, dönekliği, ihaneti yere serer, yerle bir eder… Bunun için arınmak, nehirden temizlenerek geçmek gerekirdi… Sizinle nehre kadar yol yürüyenler değil ölümüne gelip nehrin öbür tarafına geçenler dosttur, yandaştır, kardaştır… Onun için her davanın arınacağı bir nehri olmalı, iyi ile kötüyü, hain ile samimiyi ayıran bir deneme süreci, bir süzgeci olmalı…

Talut, geriye kalan bir avuç samimi askerle savaş alanına gitmek üzere nehri geçti… Calut ordusuna karşı çok az bir askerle savaşa girmek nehirden sadece bir avuç içenlerin gözünü korkutmuş olmalı ki; “Calut ve koca ordusu ile savaşmaya gücümüz, sayımız yetmez” demeye başladılar… Bunun üzerine Allah’a kavuşmak için can atan, nehirden bir avuç dahi su içmeyen askerler onlara dönüp; “Nice az topluluklar sayı bakımından kendilerinden çok olan toplulukları Allah’ın izni ile yenmişlerdir, Allah direnen ve sebat edenlerle beraberdir” dediler…

Düşmanla karşı karşıya gelince Talut’un ordusu; “Rabbimiz bizlere direnme gücü ver, ayaklarımızı sabit tut ve hakikati inkar eden nankörlere karşı bizlere yardım et” diyerek savaşmaya başladılar ve Allah’ın izni ile filleri yenen ebabiller gibi bir avuç asker koca bir orduyu yendi… Talut’un ordusunda bir nefer olan Hz. Davud, Calut’u yere serdi… Savaşın galibiyeti Talut’u değil Hz. Davud’u yönetime getirdi… Zira dava yolunda lider olmakta asker olmakta aynı şeydi… Önemli olan davanın selameti, hakkın ikamesiydi…

Kıssanın devamında gelen; “Allah insanların bazısını bazısına kırdırtmamış olsaydı yeryüzü bozulup giderdi. Allah güçlü kullarını zalim kullarına musallat etmekle insanlara lütufta bulunmaktadır” ayeti önemlidir… Ayet bizlere “zalimi Allah kahretsin demekle yetinmeyin sizler de zalimin kahrolması için çalışın… Eğer sizler zalimlerin yıkılması için çalışmazsanız zulüm ortadan kalkmaz, aksine fesad hakim olur, yaşadığınız coğrafyalar yaşanmaz hale gelir” mesajını vermektedir… O halde kardeşim sende nehirden su içmeden geç, safını iyi seç…

Unutmayın! İnsanlar üçe ayrılır… Nehirden hiç su içmeyenler/öncüler, nehirden bir avuç su içenler/yönlendirilenler-yönetilenler-takipçiler, nehirden kana kana su içenler/dönekler-menfaatçiler-yamuklar… Nehirden su içmeden geçmek dünyadan bir şey beklememek, dünyalıklara kanmamak, Allah’ın rızasını önde tutmak, ölümü göze almak, korkusuz olmak, adam satmamak, yarı yolda bırakmamak, pazara kadar değil mezara kadar yol yürümek, davanın izzeti için çabalamaktır… Nehirden kana kana su içmek ise zilleti izzete, zulmü adalete, batılı hakka, dünyayı ahirete tercih etmek, zalimlerin zulmüne dolaylı yoldan destek olmaktır…

Bu kıssa bizlere, “Hakiki dost kara günde belli olur… İnsanları zor zamanlarda tanırsınız… Kolay zamanlarda herkes arkadaştır, dosttur; zor döneme girince bir bakarsınız ki etrafınızda kimse yoktur… Ya da çok az kimse kalmıştır… Onun için zor zamanlar için dost biriktirin, sizleri zor zamanlarda sahiplenenleri dost bilin… Dost bildiklerinizi bir nehirden geçirin… Dünyayı, dünyalıkları tercih edenlerden dost, kardaş olunmayacağını bu kıssadan öğrenin…” mesajını vermektedir…

Recent Posts

  • Gündem

”GAZZE’NİN ÇOCUKLARI” ANCAK BU KADAR GÜZEL ANLATILABİLİRDİ

Gökhan Özcan  kardeş 16/05/2024 Perşembe günü Yenişafak’ta  yayımlanan yazısıyla bize Gazze’nin çocuklarını anlattı. Onlar bu…

10 dakika ago
  • Makale

Örtü ve Beden (2)

“Takva elbisesi bağlamında örtü ve beden” konulu yazılarımızın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bir kota olarak cennette…

43 dakika ago
  • Makale

KİTAP YÜKLÜ EŞEKLER

KİTAP YÜKLÜ EŞEKLER Kur’ân Arapça indirildiğinden, içinde Arap dili ve edebiyatının tüm inceliklerini barındırmaktadır. Bu…

51 dakika ago
  • Gündem

28 Şubat Sanıklarına Af Çıktı

28 Şubat Sanıklarına Af: Çevik Bir ve Çetin Doğan 'Yaşlılık ve Hastalık' Nedeniyle Tahliye Edilecek…

58 dakika ago
  • Gündem

Berlin’de Öğrenciler Filistin Destekçilerine Yönelik Baskıları Protesto Etti

Berlin'de Öğrenciler Filistin Destekçilerine Yönelik Baskıları Protesto Etti Üniversite Öğrencilerinden Büyük Tepki Berlin Hür Üniversitesi’nin…

1 saat ago
  • Gündem

Cinsiyet Değiştirenler ‘Akıl Hastası’ Statüsüne Alınacak

Peru Cumhurbaşkanı Dina Boluarte, cinsiyet değiştiren bireyleri "akıl hastası" olarak tanımlama kararı aldıklarını açıkladı... Ülke…

2 saat ago