Makale

Sabır ve Namaz

Kur’an’da emredildiği üzere sabırla ve namazla Allah’tan yardım dilemeye her zaman muhtacız.

“Bir de sabırla ve namazla (Allah’tan) yardım dileyin. Şüphesiz bu, (Allah’a) huşû duyan (saygılı olan)lardan başkasına ağır gelir.” “O huşû duyanlar ki, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten O’na döneceklerini bilirler.” (Bakara, 2/45-46)

Sabır, acıya katlanmak, onu geçirmek için dayanmak ve karşı koymaktır ki, her ferahın, her başarının anahtarıdır. Baştaki darlığın, sıkıntının geçmesi için Allah’ın yardımını celbedecek sebeplerin birincisidir. Sabırsız ruhlar her zaman darlık içindedir. Onların, dünyaya ait olaylara hiç dayanıklılıkları yoktur. Her şey ister, her şeyden rahatsız olurlar. Genişlik zamanında eldeki nimetin kıymetini bilmezler, gözleri daima başkasındadır. Az bir yokluk görünce tahammül edemez, hemen mahvolurlar. Oysa, dünyada değişmeyen hiçbir şey yoktur. Bundan dolayı bir darlığa düşmüş olanlar, Allah’a kalbini bağlayarak, bunun da Allah’ın izniyle geçeceğine iman eder ve Allah’ın yardımını, mutluluk ve ferah gününü temiz kalp ve olgun iman içinde beklerse sonuç kurtuluş olur… Bunun için nefisleri sabra alıştırmalı, insan sabrı âdet edinebilmelidir. Bu alışkanlık, acıyı bırakmak için değil, def etmek içindir…

Buradaki sabır, doğrudan doğruya “oruç” ile de tefsir olunabilir ve olunmuştur. Fakat burada aslî kastedilen şey, bizzat sabır manasıdır, oruç bunun bir aracıdır.

Bununla beraber namazın bu konuda dahi büyük önemi ve faydası vardır: İnsan yıkanır, temizlenir. Ayıplarını, ayıp yerlerini kapatır. Bunları yapmak için emek ve mal da sarfeder. Yüzünü kıbleye çevirerek istikametini tayin eder. Kalbini iyi niyetle doldurur. Gönül buhranlarını, şeytan vesveselerini atarak, ruhunun vahdet duruluğunu sağlamlaştırmaya çalışır, bütün organlarıyla ve büyük bir saygı ile tekbirini alır ve ibadete koyulur. Dünyanın acılarını, tatlılarını şöyle bir tarafa atar, Hak Teâlâ’ya dua eder, onunla konuşur. Kur’ân‘ını okur, dinler, onun huzurunda hayatın akışını, başlangıcını, sonucunu arz eder, inceler; dikilip beklemek, eğilmek, defalarca (secdeye) kapanmak, yine kalkıp doğrulmak, nihayet oturup dinlenmek ve sonunda selam ve esenliğe ermek ve o anda gaybdan şehadete/görünürlüğe geçerek, şehadet getirmek gibi ruhî, bedenî büyük bir nizam ve intizam ile bir mirac yapar. Hiç şüphesiz bu ulvî manzaralar içinde nefisler, zahir ve batınlarında kaybetmek üzere bulundukları intizamı yeniden temin ederler. Sabırdaki acılıkları da unutur veya hafifletirler ve bütün bunlar ilâhî yardımın celbine aracı olur. Darlıktan patlayacak dereceye gelen o fena nefisler kuvvetlerini, itimatlarını arttırırlar, sıkıntı zamanlarının kolaylıkla geçmesi için imkân bulurlar ve fazla olarak ayrıca bir saadet zevki, bir bahtiyarlık duyarlar, bir ruh kazanırlar ve bu sayede yalan dolan, karıştırma, hakkı gizleme, aldatmak, aldanmak, düşmanlık, tecavüz gibi zilletlerden, düşüklüklerden kendilerini kurtarırlar ve o yüzden gelecek çirkin menfaatlere tenezzül etmeksizin sonunda ilâhî yardımın büyük tecellilerine ererler. Çünkü bütün dünyadaki beşerî ızdırabın esası, genel ahlâkın düşmesinde ve hak yerine batılın itibar kazanmasındadır. Allah’ın öfkesini celbeden de budur. Yoksa Allah’ın rahmeti âleme şamildir.

Evet ama, bu sabır, bu namaz, böyle yardım dileme kolay mı? ‘Şüphesiz bu da kolay değil, ağır ve büyük bir iştir; ancak hâşiîne, başını öne alıp düşünen saygılı kimselere ağır gelmez, hatta zevk verir, meleke/alışkanlık olur. O saygılı kimseler şunları, şu demleri gözetirler, her halde kendilerinin bir gün olup Rablerine kavuşacaklarını, Rablerinin likasına ereceklerini ve her halde dönüp ona varacaklarını, amellerinin mükafatını alacaklarını sayarlar. İşte bunların her halde olacağını bir galip ve kuvvetli zan ile olsun bilenlere, sabır ve namaz ile yardım dilemek ağır gelmez. Bunlara ağır gelmezse, hiç şüphesiz yakîn sahibi olan iman ehline hiç ağır gelmez.’ “Zann” bazen ilmi yakîn mânâsına gelir… Dolayısıyla, sabır ve namaz, galib zan ile hareket edildiği takdirde bile, insana ağır gelemeyeceği açıklanınca, bunun yakîn ve iman ile hareket edildiği takdirde hiç ağır gelmeyeceği ve hatta katıksız zevk olacağı öncelikle anlaşılır…

(Hak Dini Kur’ân Dili’nden özetle.)

Abdullah Yıldız

Recent Posts

  • Gündem

Balığı Uçmaya Kuşu Yüzmeye Zorlamayacak Bir Eğitim Sistemi…

Balığı Uçmaya Kuşu Yüzmeye Zorlamayacak Bir Eğitim Sistemi lazım. İlkönce haberimizi okuyalım: CHP'li Milletvekilleri, MEB…

4 saat ago
  • Gündem

ERDOĞAN – ÖZGÜR GÖRÜŞTÜ MÜ GÖRÜŞTÜRÜLDÜ MÜ?

Türkiye Cumhuriyeti, anayasası ile kendisini tanımlamıştır ve ülkemizde bütün yapılanmalar anayasaya göredir. Bu yapıyı bir…

5 saat ago
  • Gündem

ABD Polisi UCLA Kampüsünde Filistin Dayanışma Kampını Dağıttı

ABD Polisi UCLA Kampüsünde Filistin Dayanışma Kampını Dağıttı ABD'nin Los Angeles kentinde bulunan California Üniversitesi'nde…

6 saat ago
  • Gündem

“KURBAN KARDEŞLİKTİR”

“KURBAN KARDEŞLİKTİR” ARDEV olarak kurbanlarınızı bu yıl Tanzanya’da ki kardeşlerimize ulaştırıyoruz. Ayrıca kurbanınızın kesim vidosunu…

7 saat ago
  • Gündem

İrlanda’da da Eurovision Şarkı Yarışması’na Katılan İsrail’e Protesto

İrlanda'da Eurovision Şarkı Yarışması'na Katılan İsrail'e Protesto İrlanda'nın başkenti Dublin'de, İsrail'in Eurovision Şarkı Yarışması'na katılması…

8 saat ago
  • Gündem

Türkiye, İsrail ile Tüm Ticaret İlişkilerini Durdurdu!

Türkiye'nin İsrail ile ticareti durdurma kararı, son dönemdeki diplomatik gelişmelerin en çarpıcı ve önemli adımlarından…

9 saat ago