Makale

TAKVA ELBİSESİ VE BEDEN ( 2 )

TAKVA ELBİSESİ VE BEDEN ( 2 )

Hars ve tağaşşi

Vıcık vıcık cinselliğin sinema ve televizyonlarda sergilendiği toplum haya ve iffetini kaybeder. Cinsellik bu gezegendeki neslimizin devamı için gereklidir. Fakihler bundan hareketle cinselliği “haciyat” yani temel ihtiyaçlar arasında saymışlardır. Lakin bu sufli düzeyde mübtezel bir dil ve görsellikle sergilenmesi cinsel hayatı asli ve meşru maksadından saptırır. Şehvetin itidal çizgisi iffettir, iffetin gözetilmediği cinsellik, “haddini aşan zıttına döner” fehvasınca türümüze fayda değil zarar getirir.
Kur’an bize cinsel hayatla ilgili konuları nasıl ele almamız, nasıl bir dil kullanmamız gerektiğini gösterir. Konuyla ikinci yazımızda “hars” ve “tağaşşi” terimlerini ele almaya çalışacağız.

4. Hars/tarla

“Kadınlarınız sizin tarlanızdır (hars’un lekum); tarlanıza dilediğiniz gibi varın.” (Hars) (2/Bakara, 223.)
Yahudiler karı koca ilişkilerini sınırlayan birçok yasak koymuşlardı. Bu âyet 222. âyetle belirtilenler dışındaki yasakları reddeder. Yahudilerin Medineliler arasında yaydığı bir inanca göre, hanımıyla arka tarafından olmak üzere ön cinsel organına (vajina) yaklaşırsa, bu birleşmeden doğacak çocuklar şaşı olur. Ayet bu boş inancın herhangi bir gerçeklik temeli olmadığını belirtmekte, ancak yukarıdaki ayeti açıklar nitelikte, Allahlın emrettiği yerin yani meşru cinsel birleşmenin ancak öncinsel organ esas alınarak yapılacağı düzenlemesini pekiştirmektedir.
Burada Hars (tarla/ekin) kelimesinin kullanılması dikkat çekicidir. Kadınlar, tohum atılıp ürün alınabilen bereketli topraklara benzetilmiştir. Bu edebi bir benzetmedir. Ama elbette bunu kadınları
zatı/kişilikleri itibariyle ekilen tarla şeklinde anlamamak lazımdır. Çünkü tarlada biten ürün (kız veya erkek çocuğu) her iki cins için söz konusudur. Tarla, tohumun ekildiği yer yani bedenin küçük/belli bir organıdır, bedenin bütününü ifade etmez. Burada tarla olarak işaret edilen üreme organıdır. Kadının üreme organı tarlaya, erkeğin spermleri tohuma, kadın-erkek ilişkisi insan-toprak
ilişkisine benzetilmiştir. Tarlaya dilediğiniz gibi varın demek erkeğin eşine ister önden ister arkadan olsun, sadece öncinsel organını (vajina) esas alarak yaklaşmasını ifade eder ki, erkek ve kadın bu konuda muhayyerdirler.

Önden, arkadan, ayakta, yatarken, yandan, oturarak, gece-gündüz, günün şu veya bu saati vs… Bunların hiçbirinde sakınca yoktur. Hükmün bu şekilde anlaşılmasını sağlayan, daha doğrusu zorunlu kılan bir husus da Hz. Peygamber (s.a.)in konuyla ilgili buyurduklarıdır: Sakın kadınlarınıza arkadan (makat) yaklaşmayınız. (Tirmizi, Taharet, 102).

Hadis metninde cinsel organı ifade etmek üzere üç terim kullanılmıştır:

a)Harbe: Dağarcığın ağzı;

b) Hurze: Ayakkabıcının deride veya ayakkabıda açtığı delik;

c) Husfa: Ayakkabıcının ayakkabıya delik açtığı sırada kullanılan bir kelimedir.

Hars (tarla/ekin) ile bir arada
düşünüldüğünde Kuran ve Hz. Peygamber (s.a.) in ne kadar nezih, ince ve anlam yüklü benzetmeler yoluyla anlatım yolunu seçtikleri görülür.
Hars kelimesinin seçilmiş olması, meşru birleşmenin önden cinsel organla olebileceğine ilişkin en önemli kanıttır. Zira açık ki, sadece önden cinsel organla birleşme (cima) sağlandığı takdirde
döllenme vuku bulur, üreme sağlanır. Arkadan (anal sex yoluyla) üreme olmaz. Bu da gösteriyor ki, Allahlın emrettiği cinsel birleşme olarak ifade edilen öncinsel organla (vajina) yapılandır.

İddia edildiğinin aksine Şii-Ca’feri mezhebinde de anal sex tecviz edilmemiş, en hafif tabiriyle
tahrimen mekruh sayılmıştır. (Bkz. Tabatabi, Mizan, ilgili ayetin tefsiri.)

5. Tağaşşi

O, sizi tek bir nefisten yarattı ve kendisiyle durulup-yatışması için ondan eşini var etti. Onu (eşini) örtüp-bürüyünce, o da bir yük yüklendi de bununla (bir süre) gezindi. Nitekim
ağırlaşınca, ikisi Rableri olan Allaha duâ ettiler: Eğer bize salih (bir çocuk) verirsen, andolsun şükredenlerden olacağız.(Tağaşşeyha)  (7/A’raf, 189).
Yüce Allah, erkeği ve kadını tek bir nefisten (Nefs-i vahide) yaratmış bulunmaktadır (4/Nisa, 1)..
Erkek ve kadın aynı insanlık cevherinin, yaratılışta kullanılan mayanın eseridirler, yani ontolojik/varlık yapıları farklı değildir, her ikisi insan/beşer adını verdiğimiz özel türü oluştururlar.
Varlık yapısındaki eşitlik, türün iki üyesi, yani erkek ile kadın arasında varolan fıtri farklılığa mani değildir. Nitekim buna vurgu olmak üzere, erkeğin kadında veya kadın sayesinde sükûn bulduğu
belirtilmektedir. Erkek, sürekli çağlayan, hırçınca akıp giden bir nehir gibidir, kadın ulaşıp kendisinde yatıştığı deniz veya açık sularda fırtınalara yakalanmış bir gemi, kadın kendisine sığındığı liman
gibidir. Ne liman olmaksızın geminin bir anlamı vardır ne gemi olmaksızın limanın. Yaratan her iki cinsi, biri diğerini tamamlayan eşi olarak yaratmıştır. Bu harikulade yaratılış düzeninde erkek kadının,
kadın erkeğin öteki benidir (Bkz. 30/Rum, 21 ve 16/Nahl, 72)

Neslin devamı için ikisi arasında Allah muazzam bir çekim gücü yaratmıştır.

Erkek eşine yaklaşıp da üstünü örtünce –ayet eşini örtüp bürümesi fiilini cinsel birleşmeden kinaye olarak kullanmıştır ki,
bundan daha zarif ve yüksek düzeyde edebi bir ifade olamaz ve bu mü’minlerin konuyla ilgili kullanacakları dil için referans alınması gereken örnektir- kadın erkeğinden hamile kalır.Başlangıçta kadının yükü hafiftir, henüz zigot olarak teşekkül etmiş bir cenindir. Haftalar geçtikçe ağırlaşır, onu karnında bir ağırlık olarak hissetmeye başlar. Bu, artık düşük tehlikesinin geçtiği ve çocuğu doğuracağı meselesinin de iyice anlaşıldığı dönemdir. İşte bu aşamada anne baba doğacak çocuklarının kusursuz, düzgün yani sağlıklı –veya ahlaken salih, iyi insan- olması için dua ederler.
Sağlıklı ve düzgün bir çocukları olursa Yüce Yaratan’a şükredecek, minnettarlıklarını ifade edecekler. Gebelikle ilahi kudret arasında belli bir ilişki vardır. Bir kadın hamile kaldığında görünmez âlemden
bir çocuk doğacağı, yeryüzü gezegenine yeni bir misafir geleceği anlaşılır ve bu insanda ilahi irade ve kudrete bir yönelimin belirmesini sağlar. Hangi inançta olursa olsun, anne baba ruhlarında uyanan
aşkın iradeden belli belirsiz bebeklerinin kusursuz, sağlıklı, şanslı, iyi olmasını talep ederler, bunu açıkça telaffuz etmeseler bile, içlerinden belirgin bir biçimde bir temenni olarak geçirirler. Aslında bu
duygu, onları sahih bir inanca yönlendirmesi gerekirken, çoğu zaman aksi olur. Diledikleri gibi çocukları doğmuş olmasına rağmen, uyanan duyguları küllenir, söner, Allah’ın iradesine aykırı hayat
tuttururlar veya zaten öyle idilerki eski hayatlarına devam ederler. Doğum gibi harikulade, her aşaması mucizevi olan bir olay onların doğru yolu bulmalarını sağlamıyor. Oysa doğumu kendi ilmi, iradesi ve
kudretinin eseri olarak gerçekleştiren Allah, onların hakkında düşündüklerinden, yakıştırmalarından yücedir.

Ali Nalbantoğlu

 

MİRATHABER.COM – YOUTUBE

Recent Posts

  • Gündem

İngiliz Cerrah: “Gazze Halkına Yardım Etmek İçin Bir Şeyler Yapın”

İngiliz Cerrah Muhammed Tahir: "Gazze Halkına Yardım Etmek İçin Bir Şeyler Yapın" İngiliz cerrah Muhammed…

9 saat ago
  • Gündem

15 Mayıs Nakba: Büyük Felaketin 76. Yıldönümü

15 Mayıs Nakba: Büyük Felaketin 76. Yıldönümü Nakba Nedir? Filistinliler, 15 Mayıs 1948’i "en-Nakba" olarak…

12 saat ago
  • Gündem

”GAZZE’NİN ÇOCUKLARI” ANCAK BU KADAR GÜZEL ANLATILABİLİRDİ

Gökhan Özcan  kardeş 16/05/2024 Perşembe günü Yenişafak’ta  yayımlanan yazısıyla bize Gazze’nin çocuklarını anlattı. Onlar bu…

12 saat ago
  • Makale

Örtü ve Beden (2)

“Takva elbisesi bağlamında örtü ve beden” konulu yazılarımızın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bir kota olarak cennette…

13 saat ago
  • Makale

KİTAP YÜKLÜ EŞEKLER

KİTAP YÜKLÜ EŞEKLER Kur’ân Arapça indirildiğinden, içinde Arap dili ve edebiyatının tüm inceliklerini barındırmaktadır. Bu…

13 saat ago
  • Gündem

28 Şubat Sanıklarına Af Çıktı

28 Şubat Sanıklarına Af: Çevik Bir ve Çetin Doğan 'Yaşlılık ve Hastalık' Nedeniyle Tahliye Edilecek…

13 saat ago