Makale

Afet  Sosyolojisi Neler Anlatıyor?

Millet olarak, çok büyük bir afet ile karşı karşıya kaldık. Afetlerin bir yönü, irademiz dışında gerçekleşirken, bir bölümünde de bizim eksiklik ve hatalarımızdan kaynaklandığı açık bir gerçek olarak karşımızda duruyor.

 Afetin tabii ve sosyal temelleri:

Ülkemiz, dağlık bir coğrafyada yer aldığından, çok sayıda fay hatlarının üzerinde bulunuyor. Dolayısıyla, depremler; hayatımızın tabii bir parçası olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden, şartlara uygun bir tedbir ve o jeolojik yapıya uyum içerisinde yaşamak gibi bir mecburiyetimiz var. Fakat, her nasılsa, garip bir kaderci anlayış ile, gerekli tedbirleri almamakta direniyoruz. Bu yüzden de, ortaya çıkan olayları, çok anormal gibi görüyor ve büyük psikolojik travmalar içine giriyoruz. Halbuki, karşı karşıya kaldığımız gerçek; bizim sosyolojik sistemleri tam olarak anlayamamızdan kaynaklanıyor. Çünkü sosyal olaylar; çok boyutlu olup, toplum olarak bizim bazı sosyal kanunları dikkate almamızın sonucu olarak karşımıza çıkıyor.

Depremin yerküreyi sarstığını ve bunun sonucunda binaların ve hatta canımızın tehlikeye girdiğini bilmeyen yok. Buna rağmen; sanki bu gerçekleri bilmiyormuşçasına, zemin özelliğini dikkate almadan, binanın sağlamlığına yol açan kaliteli malzemeyi kullanmayıp, bu felakete davet çıkaranların nasıl bir düşünce ve inanç sahibi olduklarını anlamak mümkün değil. Bunun adının, bilerek “insan öldürmek” olduğundan başka bir açıklaması yok.

Bir diğer konu ise; çeşitli ihmal, rüşvet ve sorumsuzluk sebebiyle, binaların kurallara uygun olmayan tutum ve davranışlarda bulunan kamu görevlileri de böyle bir katliama ortak olmamışlar mıdır?

Depremin sosyal organizasyonundaki hatalar:

Deprem, zamanı tam olarak bilinmeyen, fakat belirtileri ile tahminen gerçekleşeceği farkedilen bir olay. Yukarıdaki gerçekler ışığında, depreme hazırlık, bir “yaşama kültürü” olarak benimsenmediğinde, ona yönelik hazırlıkların da gereği gibi yapılamadığını söylemek mümkündür. Son depremle, böyle bir şuurun oluşması gerektiğini, anlamak durumuna ulaştık. Umarız, bu anlayış; herkesçe benimsenmiş olsun.

6 Şubat depremi, gerçekten çok geniş bir coğrafyada gerçekleştiğinden; ilk defa böyle kapsamlı bir felaket ile karşı karşıya kalınmıştır. Depremle mücadele etmenin, “bölge bazlı” yapılması gerektiğini belki de yeni anlama imkanına sahip olduk. Bir diğer konu ise; deprem güvenliği ve depremi istismar eden gruplara yönelik, gerekli anlayışa henüz ulaşmamış olmamızdır. Çünkü; kötü niyetli ve ahlaksız insanlar, böyle bir günde insanları kandırıp, menfaat temin etmenin çabası içine girmişlerdir.

Deprem, uzmanlık isteyen bir kurtarma ve organizasyon çalışmalara ihtiyaç duyulan; çok fonksiyonlu bir mücadele alanı olmaktadır. Gıda, barınma, güvenlik, beslenme, soğuk havalarda ısınma, sağlık tedbirleri gibi temel ihtiyaç alanlarının bir arada karşılanması gerekiyor. Ayrıca, şok içerisine giren insanların sosyolojik ve psikolojik dünyalarına destek verilmesi de, deprem ortamında çok gerekli bir çalışma alanı. Devletin en yüksek kişilerinin bile, toplum sosyolojisini unutup, olayın sadece sonuçları olan psikolojik yönüne temas etmeleri, hayret edici bir bilgisizlik oluyor. Olay; sadece depremin insanlar üzerindeki psikolojik etkisini incelemek olarak anlaşılıyor. Halbuki olay, öncelikle sosyal bir olaydır. Bu durum, Türkiye’de Sosyoloji konusundaki cehaletin ve bilgisizliğin durumunu gösteriyor.

Bir diğer husus ise, depremin siyasi ve ideolojik görüşlere göre, gereksiz ve yanlış birtakım düşünce ve duyguların eşliğinde, tabii mecrasından çıkarılarak, pragmatist arzulara alet edilecek hale gelmesidir. Buna rağmen, halkımızın yüksek ahlak değerlerinin hala güçlü olduğunu ve deprem bölgesinin acılarını bütün şiddetiyle yaşayıp, büyük fedakarlık örneğini bir kere daha ortaya koyduğunu görme imkanı elde ettik.

6 Şubat depremi, bize; bazı konularda daha farklı düşünce ve uygulama çalışmaları içine girmemiz gerektiğini gösteriyor. Gönlü yüce insanımız, aklını ve sistematik düşünce özelliğini toplum ve hükümet olarak gerçekleştirebilirse, daha güvenli ve huzurlu bir geleceğe ulaşabileceğimize inanıyorum.

Prof. Dr. Sami Şener

Recent Posts

  • Ekonomi

BÜYÜK BORÇLAR BIRAKMIŞ BELEDİYELER İNCELENMELİDİR

BÜYÜK BORÇLAR BIRAKMIŞ BELEDİYELER İNCELENMELİDİR AK Parti’nin iktidara geldiği ilk dönemlerde adil ve üretken bir…

1 saat ago
  • Gündem

BEDAVA İNCİL TEHLİKESİ

Bedava İncil Tehlikesi 18 Nisan 2024 tarihinde sitemizde yayınlanan haberimizde, Devlet-i Aliyye Ocakları Bilecik İl…

2 saat ago
  • Gündem

Gazzeli Çocuklar Savaşın Gölgesinde Eğitim Mücadelesi Veriyor

Gazzeli Çocuklar Savaşın Gölgesinde Eğitim Mücadelesi Veriyor Gazze'deki Filistinli Çocuklar Savaşın Gölgesinde Eğitim Mücadelesi Veriyor…

3 saat ago
  • Gündem

Ata Tohumlarıyla Yetiştirilen 350 Bin Sebze Fidesi Dağıtıldı

Ata Tohumlarıyla Yetiştirilen 350 Bin Sebze Fidesi Dağıtıldı. Zonguldak'ın Karadeniz Ereğli ilçesinde, belediyenin başlattığı ata…

4 saat ago
  • Gündem

DUADAN KORKAN KEMALİST NİKAH MEMURU

Duadan Korkan Kemalist Nikah Memuru "Duadan korkulur mu?" demeyin. Kemalist kafalar ve jakoben laiklik ile…

5 saat ago
  • Gündem

İsrail Ordusu, Gazze’nin Refah Bölgesine Kara Saldırısı Başlattı

İsrail Ordusu, Gazze’nin Refah Bölgesine Kara Saldırısı Başlattı İsrail ordusu, Gazze Şeridi'nde gerginliği artıran bir…

6 saat ago