Batı düşünürlerine ait vecizeler ne kadar doğru?

Prof. Dr. Ali Seyyar

Gerçek düşünürler, sanatçılar, şairler, yazarlar, ister itiraf etsinler veya etmesinler, doğruyu bulmak ve hakikati öğrenmek için, bilinmeyene doğru bir yolculuğa çıkar. Bu tefekkür yolculuğunda eksik de olsa bazen yüksek bir gerçeği yansıtan hikmetli sözlerin de sahibi olabilmektedir. Bu sözleri, eserlerinde yakalamak mümkündür. 

Mesela İngiliz Rönesans’ının olağanüstü şair ve oyun yazarı, trajedi ve komedi ustası William Shakespeare’nin (1564-1616) hayata dair tespiti şu şekildedir: “Bu dünya bir sahne; kadın erkek herkes birer oyuncu.” Evet, anlamlı bir söz ama yine de yetersiz. Belki de doğrusu bu dünyada herkesin aslında kaderin mahkûmu olduğudur. Kadere iman çerçevesinde insan iradesi de tabiî ki söz konusudur. Ancak bütün hata ve kusurların insan iradesinden çıktığını da unutmamak gerekir. Yani “iyilik ve güzellikleri Allah’tan, hata ve kusurları kendinden bilmek”, bilinçli Müslümanın kulluğunun bir şiarıdır. Yoksa inançlı bir insan, her şeyi kadere atıp kulluk ve sorumluluktan kaçmaz.

Shakespeare’nin şu sözü de düşündürücüdür: “Hayat dediğin ne ki: Yürüyen bir gölge, bir zavallı oyuncu bu sahnede. Bir saat boy gösterip, boyun kırıp gidecek…” O halde akıllı bir insan, boyun bükmeden bu fani hayattan nasıl ayrılmalıdır? Belki de en doğrusu ömür dakikalarını ebedî saadetini kazanmak için, fani ömrünü fani şeylere sarf etmemeli, ahirete manevî yönden hazırlıklı olmalı ve imanıyla alnı ak olarak C. Hakkın huzuruna varmalıdır. 

Hayata dair enteresan bir tasvirde bulunana modern İsveç edebiyatının babası olarak anılan August Strindberg (1849-1912) de şu sözü ile ün kazanmıştır: “Dünya, hayat ve insanlar bir yanılsamadan, bir hayalden, düşsel bir görüntüden ibarettir.” O halde şu dünya misafirhanesini bir uykuya benzetebiliriz. Zaten dünya hayatı da bir hayal gibi gelip geçiyor. Bediüzzaman Said Nursî’nin ifadesiyle “Şu temelsiz ömür dahî bir rüzgâr gibi uçar gider.”

İbni Arabi Hazretleri de Fütûhât-ı Mekkiyye adlı kitabında “İnsan, dünya hayatında bir rüyadadır” der ve sonra konuya şöyle derin bir açıklama kazandırır: “Rüya, bazen insanlar uykudayken de uykuda tabir edilebilir. Öldüklerinde uyanırlar. Peygamberin dili ile duyu “hayal” olarak ifade edilmişken duyulur olan tahayyül edilen diye ifade edilmiştir. Böyleyken neye güvenilecek? Kesin hüküm veren akıl ve bilgi sahibi, uyanıkken duyu ve duyuları idrak ettiğini söyler; uyuduğunda ise hayal ve tahayyül sahibi olduğunu belirtir. Kendisinden saadet yolunu öğrendiğin kimse, yani Hz. Peygamber ise uyanık ve şuurlu zannettiğin esnada da uyuduğunu beyan buyurdu. Dünyada uyanıkken de uyku halinde isen, o zaman içinde bulunduğun her şey hayaldir. Başka bir ifade ile her durumun başka bir manaya sahiptir ve (tabir ile bu anlamın bulunması gerekir). Her şey gördüğünden başkadır. Sahih uyanıklığın ile hayalin bulunmadığı sahih duyu ancak ahiret hayatında olabilir. Bunu öğrendiğinde, kerametlerin bakanların gözündeki hayaller olduklarını ileri sürme, sakın! Bilmelisin ki, iş gözle gördüğün şekildedir. Bu itibarla gözün gördüğünün bir batını yoktur, gördüğündür. Bunu anlamalısın! Doğru yol Allah’a ulaşır.”

Dinine bağlı bir Presbiteryen, yazar, gazeteci, devlet casusu, makale yazarı olan İngiliz Daniel Defoe (1660-1731) da ilginç sözler sarf etmiş insana dair. “Doğası gereği insanın kanında vardır, elinden gelse her insan zorba olurdu.” sözüne bir açıklık getirmezsek ifade etmek istediği havada kalabilir. Doğadan kasıt herhalde insanın nebatî, hayvanî ve şeytanî istek ve aruzlarının merkezi olan nefs-i emmare olmalıdır. Dinimize göre insanın nefs-i emmaresi, insana kötülüğü emreder ve insanın manevî gelişimine engel olur. Hakikaten insan, haricî denetim altında değilse ve nefsini terbiye etmeyip ona mağlup olursa, hem zorba, hem de zalim olur. Çare, şeytanın telkin ve talimatı ile hareket eden nefse, güçlü bir iman ve vicdan duygusu hâkim olmaktır. İşte o zaman insan, kâmil insan vasfını taşır. 

Alman edebiyatının büyük üstadı Wolfgang von Goethe’nin (1749-1832) de insana dair şöyle bir tespiti vardır. Ona göre “Davranış, her insanın kendi gerçek yüzünü gösterdiği aynadır.” Bu söze nasıl bir eleştiri getirebiliriz ki? Kur’ân-ı Kerim’de bu bağlamda çok manalı bir âyet vardır: “Elbette (kurbanların) ne etleri, ne kanları Allah’a erişir. (Allah katında makbul olmaz). Fakat Allah’a sizden ancak takva (hâlis ibadetler, güzel davranışlar) ulaşır.” (Hac Sûresi: 37). Bediüzzaman bu âyeti “batın-ı kalp ayine-i Sameddir” sözüyle açıklıyor. Yani kalbin içi, Allah’ın nazar kıldığı ayna gibidir. Kalbin içi manen temiz olursa insanın sadece davranışı değil sureti de güzel olur.

Dinî ve ahlâkî meseleleri psikolojik ve felsefî derinlikle mercek altına alan ünlü Rus yazar Fyodor Dostoyevski’nin (1821-1881) mutluluğa dair şu sözü beni epey düşündürdü: “Gerçeği bilip mutsuz olmak, bir hayal âleminde mutlu olmaktan iyidir.” Doğrudur, sanal bir dünyanın sağlayacağı mutluluk, genelde sahtedir, sağlıklı ve kalıcı da değildir. Ancak çoğu zaman mutsuzluk geçicidir. Üstelik olumsuzlukları yansıtan bir gerçeği öğrenmek, insana her ne kadar acı ve üzüntü veriyorsa da bu ruh hâli sayesinde insan, hayata ve kadere bakışı da olumlu yönde değişebilmektedir. Ve nihayetinde gerçekleri görmek ve perde arkasındaki hikmeti idrak etmek, insan ruhuna hem şifadır, hem de insana rehberdir. 

Velhâsıl, hangi kültür coğrafyasından gelirlerse gelsinler, gerçek düşünürlerin hakikat payı içeren sözlerinden ilham alıp, bunları kendi medeniyet anlayışımıza uygun bir şekilde daha da zenginleştirebiliriz. Çünkü iyi bir söz, anlamlı bir şiir, duaya benzer. İnsanın ruhunu doyurur ve bizi kat kat aşan büyük hakikate yaklaşmamıza manen yardımcı olur. 

Recent Posts

  • Gündem

Simit Fiyatlarına Bakanlık Denetimi: Onay Zorunluluğu Geldi

Ticaret Bakanlığı, simit fiyat tarifelerine ilişkin önemli bir değişiklik yaptı. Ekmek fiyatlarındaki düzenlemeler benzeri, simit…

10 dakika ago
  • Makale

CUMHURBAŞKANIMIZ, BAKANLARIMIZ VE ALİ ERBAŞ İÇİN YABANCI LÜKS ARABA AYIPTIR VE GÜNAHTIR

Tevazu Bilinci Olmayanların İtibarı da Olmaz AHMET HAKAN -ALİ ERBAŞ Bizim müftü çocuğu olup İmam…

1 saat ago
  • Gündem

İSRAF, ALLAH’A İSYAN VE İNSANLARA ZULÜMDÜR I

“İsraf etmeyin” emrinin akabinde Allah'ın israf edicileri sevmediğine vurgu yapılması israfın önemli haramlardan biri olmasına…

1 saat ago
  • Makale

HÜKÜMDAR EBEVEYNLİKTEN KÖLE EBEVEYNLİĞE

Bir veli öğretmene şiddet uygulamış, gerekçesi de öğretmenin zorbalık yapan oğlunu uyarması. Çocuk babayı arayıp…

2 saat ago
  • Makale

AHDE VEFÂ KONUSUNDA ÖRNEKLER

-Rasûlüllah’ın vefâsı Rasûlüllah (sav) verdiği sözde duran, yaptığı anlaşmaya bağlı kalan en büyük önder insandır.…

2 saat ago