Analiz

EBU ZER/ SİSİFOS /SA’LEBE

Ruhumuz bir kalıba sığmaz olmuş. Aşırı sıkkın bir ruh halidir yaşadığımız. Her şeyin bu kadar anlamsızlaştığı bir ortamda yapmaya çalıştığımız nedir? Bunca çaba, uğraş ne içindir? Anlamsızlık ve olumsuzluk duvarları daha kavi, daha dirençli, daha muhkem bir hale gelerek yükselmeye devam ediyorlar. Onları yıkacak güçlü ordularımız yok. Hatta ordu diye oluşturduğumuz kuvvetler, maalesef bu duvarların güçlendirilmesinde görev almışlar sanki. Hırsız içerden olunca kapı kilit tutmaz, sözünü doğrulayan onlarca belki yüzlerce hareket, tutum ve davranış sergileniyor ama ses çıkaran yok maalesef.  Her şey oluruna bırakılmış gibi.

Bu gidiş nereye?

Anneler, babalar çocuklarının her geçen gün umutlarını kaybetmelerini acı içinde izliyor. ‘’Liyakat’’ sözcüğü neredeyse sözlüklerden de çıkarılacak. İşi ehline veriniz, düsturu unutulalı uzun yıllar olmuş. Herkes sosyal statüsünü yükseltme gayreti içinde. Kanaat etme düşüncesi başkaları için bir öneri olmanın dışında bir anlam taşımıyor artık. ‘’Bütün mallar, mülkler, bol kazançlar benim; sıkıntılara katlanma diğerlerinin olsun’’ görüşü toplumun neredeyse her kesimine sirayet etmiş. ‘’Bir hırka bir lokma’’ felsefesini insanlara öğütleyenler koca koca şirketlerin, holdinglerin sahipleri olmuşlar. Bir cesur yürek de ortaya çıkıp bu değirmenin suyu nereden geliyor, diye sormuyor. Ancak kazara sormaya kalkan olursa onun da başına olmadık işler gelir, diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz doğrusu.

Ey Ebu Zer neredesin?

Edebiyat, düşünce ve siyaset sohbetlerinin bir figürü olmanın ötesinde bir görevin var mı, şimdilerde? Ya da şöyle soralım: Bu ortamlarda dahi adını anan var mı?  Raflarda unutulan kitaplarda geçen tatlı, mutluluk dolu ve gül devrinin muhteşem zamanlarının en enteresan kişilerinden biri olarak biliniyorsun o kadar. Çaban, duruşun, söylemlerinle bir masal kahramanı gibi algılanıyorsun. Oysa sen gerçektin. Büsbütün bir gerçekliktin. Zulmün, haksızlığın karşısında duran bir yiğittin.  Ancak unutuldun evet unutuldun.

Ey Sa’lebe rahatlayabilirsin.

Çağdaş tavırdaşların senden daha fazla bir ahlaki çöküş yaşıyor. Sen koyunlarının aşırı çoğalması sonrasında unuttun, kazandığın her şeyi sana lütfedeni. Bir pişmanlık yaşadın mı bilmeyiz ama savaş açıldıysa sana, o zaman biz çağdaş Sa’lebelere ne demeliyiz, ne yapmalıyız onlara, karar veremiyoruz. Koyunların yerini şimdilerde ‘coin’ler almış.  Kimsenin öteyi düşündüğü yok. Dünya iki kapılı bir han, insan da orada kısa süre konaklayan bir yolcu iken şimdi herkes, bu hana sahip olma derdinde.  Dünyaya bakışı değişti insanların. Biriktir, tüket; biriktir, tüket; biriktir, tüket… Nereye kadar? Sonu yok bu davranışın, sonu kıyamet bu gidişin.

Modern insan, mitolojideki Sisifos’un yeni versiyonu olmuş. Sisifos, bir koca kayayı dağın tepesine yuvarlayarak çıkarmakla cezalandırılmıştı. Uğraşır, didinir taşı tam yukarı çıkarırken taş, tekrar dağın dibine yuvarlanır. Sürekli devam eden bir cezadır bu. Modern insanın cezası da dünyayı kazanmak, dünyalık biriktirmek olmuş sanki. O, sadece biriktirir, biriktirir, biriktirir… Tamamladığını düşündüğü anda ölüm yakalayıverir onu ve onun için her şey sona erer. Bıraktığı dünyalıklar da bütün ışıltısı ve albenisi ile yeni Sisifosların gözlerini kamaştırır. Burada önemli olan ölümden sonrasına inanıp inanmamakta sanırım. Ama inanılsa da inanılmasa da ‘’yerin altına girdiğimizde veya yeri üstümüze çektiğimizde‘’ toprak, bütün gerçekliğiyle bize nereden nereye geldiğimizi hatırlatacaktır nasılsa.

Yanlış anlaşılmasın, bireysel mülkiyete karşı değiliz. Karşı çıktığımız ya da rahatsızlık duyduğumuz durum, kişinin bitmek bilmez hırsıyla çevresini görmemeye başlamasıdır. Yoksa toplumsal sorumluluğunun farkında olan, toplumsal refaha katkı sunanlara bir sözümüz yoktur ve olamaz da. Sözümüz Karunlaşanlara. Sözümüz kendi nefsi dışında kimseyi düşünmeyenlere. Sözümüz, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışıp yine hiç ölmeyecekmiş gibi davrananlara. Ölüm inkâr edilemez bir gerçekliktir oysa. ‘’Öte dünyayı düşünmeyen insan, yaratılış bilgeliğini algılayamayan insan, kendi kendisinin kıyıcısıdır.’’ der Nuri PAKDİL Biat II kitabında. Öyleyse bir karar verelim. Kendimize kıymaya devam mı edeceğiz yoksa kendimize mi geleceğiz.

Her şeye rağmen umudumuzu kaybetmeyelim. Toprağımıza üflenen ruhun bizi karanlıklardan kurtaracak güce sahip olduğunu unutmayalım. İçimizde bir yılan gibi kıvrılan sıkıntıların bu güce dayandığımızda azalacağının inancını taşıyalım. Ey insan senden umut kesmem, diye haykıralım. Haykırışımız yankısını bulmayacak belki. Belki değişen hiçbir şey olmayacak. Ama her şeye rağmen şiirin şemsiyesi altına sığınalım. Bilelim ki şairler ve şiirler ruhumuza serinlik vermeye devam edecek. Son sözü bu kez Erdem BEYAZIT üstadımıza bırakalım:

Bütün bunların üstüne                                                                          

Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim                                             

Vatanım, milletim, tüm insanlar kardeşlerim       

Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna, adın gelmeli                                            

Adın kurtuluştur ama söylememeliyim                                                  

Can kuşum, umudum, canım sevgilim.                                                                               

                                                                                   EYYUP YÜKSEL

View Comments

Recent Posts

  • Ekonomi

Bakanlık Düğmeye Bastı: Tavuk Etine İhracat Sınırlaması Getirildi!

Son zamanlarda artan beyaz et fiyatları nedeniyle Ticaret Bakanlığı harekete geçti. Tavuk eti ihracatı aylık…

1 saat ago
  • Gündem

Columbia Üniversitesi ile Eylemci Öğrenciler Arasında Uzlaşı Sağlanamadı

Columbia Üniversitesi ile eylemci öğrenciler arasında uzlaşı sağlanamadı.. Columbia Üniversitesi'nde Filistin Protestoları: Uzlaşı Sağlanamadı, Öğrencilere…

2 saat ago
  • Gündem

ÜLKEMİZİN İLK VEGAN RESTORANI “TELEZZÜZ” AÇILDI

Medyaya yansıyan 29 Nisan 2024 tarihli günlük haberlerden biri şöyle: Ünlü ‘Koç’lardan merhum Vehbi Koç’un…

3 saat ago
  • Gündem

ERDEMLİLER İTTİFAKI (HİLFÜ’L-FUDUL) HER ZAMAN VE HER YERDE KURULMALIDIR

İslam alimi olan Ali Muhyiddin el-Karadaği Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkanıdır. O, Gazze'deki ve dünyanın…

4 saat ago
  • Makale

Gazze Vicdanı Uyandırıyor Mu?

Vicdan, insanın sahip olduğu ve kendisini insan kılan yegâne özelliğidir. İnsanın yapıp ettiklerini tarafsız bir…

5 saat ago