Makale

EN MAKBUL HÜNER

Yeni eğitim öğretim yılı ilk ve orta eğitimde başladı. Yükseköğretimde ise ekim ayında başlayacak. Hayırlı uğurlu olsun, sağlıklı ve başarılı geçsin. Çok ciddi emekler var. Çok ciddi bir ekonomi dönüyor eğitim sektöründe. Paydaşların hangisinin ağzını açsak şikâyetler ardı ardına sıralanıyor.  Nasrettin Hoca gibi herkese ‘sen de haklısın’ demek zorunda kalıyoruz, bütün bunları dinlerken. Eğitimin sorunları tartışılırken bütüncül bir yaklaşımdan ziyade görme engellilerin fili tarif ettiği gibi herkes bir yönüyle mevzuya bakıyor ve öyle açıklıyor sorunları ve çözüm önerilerini. Ancak bütün yönleriyle ele alınan eğitim, sağlam bir zemine oturtulur ve belki o zaman eğitimde karşılaşılan sıkıntılar bir çözüme kavuşturulur.

Bu konu üzerinde ciddi bir şekilde kafa yoran, araştırma yapan, sahada sıkı bir şekilde çalışan, bu işi kendine dert edinen gönüllü pek çok insanımız var. Onların çığlıkları maalesef pek duyulmuyor. Sonra da nesil bozuluyor,  gençleri anlayamıyoruz, böyle giderse sorumsuz bir toplum olmayı en derin şekilde yaşarız; şeklinde serzenişleri dile getirir, sitemler ederiz. Eğer hâlâ bütün bir toplumu ilgilendiren deprem, sel, göçük, yangın gibi felaketlerde koşturan gençlerimizi görüyorsak bu çok önemli bir gösterge olur umudumuzun devam ettiğine dair. Bu umudu yaşatan gençlere ve eğitmenlerine de şükranlarımızı sunuyoruz.

Umut ile ilgili temennilerimizi, dileklerimizi bir yana bırakıp sorumsuz ve sorunlu bir toplum olmaya doğru hızla sürüklenirken neler yapılabileceği konusunda biz de birkaç kelam edelim.  Yukarıda belirttiğimiz fili tarif etme cihetinden olacak belki ama meramımızı bir yaraya merhem olur kabilinden izah etmek isteriz.. Dünyanın eğitim modellerinden, üzerinde en çok konuşulan ve beğenilen model olan’ Finlandiya modeli’ ya da’ Kore ve Japonya modelleri’ bizim toplumsal genlerimize ne kadar uyumlu acaba? Ya da ‘dışarıdan ‘ bir modele ihtiyacımız var mı? Özümüze değerlerimize uygun bir modelimiz yok mu? Mevcut eğitim modeli de devşirme bir model değil mi? Kardeşim, insan her yerde insandır; dünyanın neresinde doğmuş olursa olsun aynı eğitim modelini onlara uygularsak aynı sonucu alırız; diyerek kültürü, inancı, toplumsal genleri bir tarafa mı bırakalım? Sorular uzar gider.

Modernlerden çok ciddi bir linç yemeyi de göze alarak şu soruları sormak isteriz: İbni Sina, Mimar Sinan, Birunî, El Cezerî, İbni Batuta, Aziz Sancar, Gazi Yaşargil  ve daha nice bilim insanını yetiştiren model(ler)den örnekler almak mümkün değil mi? Bu modellerin ders müfredat programları bize bir ışık veremez mi? Bu modeller gereğince ve yeterince incelenmiş mi? Belki doğru soru şu olur: Bilim tek başına bizi doğru insan, iyi insan hatta kısaca ve sadece insan yapar mı? Bilimi bir kutsal inek olarak görmeye devam mı edelim yoksa hayatımızı kolaylaştıran bir araç olduğunu mu düşünelim?  Bu sorular da burada kayıtlı dursun.

Yeniden ve sağlıklı bir şekilde toplum içinde saygı ve sevginin egemen olduğu bir iklimin inşası için acil adımlar atılmalı. Her yıl eğitim ve öğretimin ilk haftaları büyüklere karşı davranışlarımız, küçüklere karşı sorumluluklarımız, yaşlılarla ilişkilerimiz, doğaya ve doğada yaşayan diğer canlılara karşı görevlerimiz, toplumsal ahlak kuralları, adabı muaşeret kuralları, belagat, hitabet, sofra adabı, temizlik kuralları ve trafik kuralları gibi pek çok konu en ince detayına kadar anlatılmalı, gösterilmeli. Bütün bunlardan daha da önemlisi kural ihlali söz konusu olduğunda kimsenin gözünün yaşına bakılmamalı. Herkes için aynı kurallar ve cezalar geçerli olmalı. Yasalar kişiye göre esnetilmemeli.  ‘’Vallahi hırsızlık yapan kişi, Muhammed’in kızı Fatıma dahi olsa onun elini keserim!’’ şeklindeki evrensel kuralı ortaya koyan muhteşem örneğimiz ve önderimiz varken ‘ adamına göre muamele’ anlayışı acaba hangi zaman diliminde hayatımızın orta yerine yerleşti?

Yukarıda sıraladığımız kurallar, görev ve sorumluluklar yazılı metinler olarak kalmamalı; hem teoride hem pratikte karşılığını bulmalı. O zaman olduğu gibi görünen ya da göründüğü gibi olan emin bireyler yetiştirebiliriz. O zaman imrenilen, hatta üzerinde ütopik eserler yazılan sağlıklı ve muhteşem bir toplumun temelleri de atılmış olur. O zaman solmaz pörsümez yeni hayatımızın her zerresinde kendini hissettirir. O zaman Fırat’ın kıyısında bir kurt ile kuzu birlikte yaşamını güven içinde sürdürebilir ütopyası bir gerçeğe dönüşebilir. Hülasa; edep, yukarıda zikrettiklerimizin gerçekleşmesi için öncelikle her işimizin başlangıcı olmalı. En geçerli hasletin edep olduğunu şair ne güzel dile getirmiş:

‘’Ehl-i diller arasında aradım kıldım talep/ Her hüner makbul imiş illa edep illa edep.’’                                                                        

Yeni eğitim öğretim yılımız, özellikle eğitimin öne alındığı yeni başlangıçları da beraberinde getirsin.                                 

EYYUP YÜKSEL

View Comments

Recent Posts

  • Gündem

15 Mayıs Nakba: Büyük Felaketin 76. Yıldönümü

15 Mayıs Nakba: Büyük Felaketin 76. Yıldönümü Nakba Nedir? Filistinliler, 15 Mayıs 1948’i "en-Nakba" olarak…

2 saat ago
  • Gündem

”GAZZE’NİN ÇOCUKLARI” ANCAK BU KADAR GÜZEL ANLATILABİLİRDİ

Gökhan Özcan  kardeş 16/05/2024 Perşembe günü Yenişafak’ta  yayımlanan yazısıyla bize Gazze’nin çocuklarını anlattı. Onlar bu…

2 saat ago
  • Makale

Örtü ve Beden (2)

“Takva elbisesi bağlamında örtü ve beden” konulu yazılarımızın sonuna gelmiş bulunuyoruz. Bir kota olarak cennette…

3 saat ago
  • Makale

KİTAP YÜKLÜ EŞEKLER

KİTAP YÜKLÜ EŞEKLER Kur’ân Arapça indirildiğinden, içinde Arap dili ve edebiyatının tüm inceliklerini barındırmaktadır. Bu…

3 saat ago
  • Gündem

28 Şubat Sanıklarına Af Çıktı

28 Şubat Sanıklarına Af: Çevik Bir ve Çetin Doğan 'Yaşlılık ve Hastalık' Nedeniyle Tahliye Edilecek…

3 saat ago
  • Gündem

Berlin’de Öğrenciler Filistin Destekçilerine Yönelik Baskıları Protesto Etti

Berlin'de Öğrenciler Filistin Destekçilerine Yönelik Baskıları Protesto Etti Üniversite Öğrencilerinden Büyük Tepki Berlin Hür Üniversitesi’nin…

3 saat ago