islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5615
EURO
34,9979
ALTIN
2.435,97
BIST
9.778,64
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Az Bulutlu
19°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
16°C
Pazar Az Bulutlu
16°C
Pazartesi Az Bulutlu
18°C

Endonezya: 17 bin adalı dev

270 milyon nüfus, 17 bin ada, 700 farklı dil, binlerce etnik grup ve 25 milyonluk bir başkentten oluşan dünyanın en büyük ve en uzak Müslüman ülkesi Endonezya, milli hâsıla sıralamasında Türkiye’nin önünde 16., satınalma gücüne göre dünyadaki 7. büyük ekonomi. İsrail’i tanımıyor ve Müslüman kimliğinde de ısrarlı.

Endonezya: 17 bin adalı dev

270 milyon nüfus, 17 bin ada, 700 farklı dil, binlerce etnik grup ve 25 milyonluk bir başkentten oluşan dünyanın en büyük ve en uzak Müslüman ülkesi Endonezya, milli hâsıla sıralamasında Türkiye’nin önünde 16., satınalma gücüne göre dünyadaki 7. büyük ekonomi. İsrail’i tanımıyor ve Müslüman kimliğinde de ısrarlı.

Kutluk Özgüven

Endonezya, Güneydoğu Asya’nın Okyanusya’yla birleştiği denizler üzerinde yer alan İslam coğrafyasının en doğu ucunu oluşturan bir adalar ülkesi. İrili ufaklı 17 binden fazla adayı içeren bu ülkede üç büyük ada olan Java, Sumatra, Sulavesi’nin yanısıra, bölünmüş iki büyük ada olan Borneo ve Yeni Gine de bu Müslüman ülkenin parçaları. Ülke nüfusunun çoğunluğu bu 17 bin adadan sadece birinde, Cava adasında yoğunlaşmış. Başkent Java adasındaki Cakarta. Çevresiyle beraber Cakarta 36 milyon nüfusuyla dünyanın Tokyo’dan sonra ikinci en büyük kenti ve iç göç kaynaklı hızlı büyüme hızıyla yakında birinci olacak görünüyor.

Uzak suların hakimi 13. yüzyıl Macapahit deniz imparatorluğu döneminden bu yana 600 yıldır bilinen üstü kırmızı altı beyaz parçadan oluşan bayrağıyla Endonezya 270 milyon nüfustan oluşuyor ve bunun 230 milyonu — 2 milyon Şii ve 200 bin Kadiyani’nin dışında –tamamen Şafii Sünni Müslüman olan  Endonezya yerli halkı. 25 milyon kadar Hristiyan adada yüzyıllarca süren misyonerlik ve sömürgecilik faaliyetlerinden yadigar Katolik ve Protestan Hristiyan mezheplerinden. Bunların dışında ülkenin eski dini olan Hinduluk, Çinli göçleriyle gelen Konfüçyüs ve Budizm dinleri devam ediyor. Endonezya’da en ilginç konulardan biri ana dil olan ve Malezya’da konuşulan dille hemen hemen aynı olan Bahasa Endonezya (Malay dili) dışında 700 farklı yerel dilin de konuşulması. Bunlar arasında en yaygın olanı Cava dili.

Ülkenin pek çok sosyal ve ekonomik sıkıntısı olmasına rağmen küresel gelişim uzmanları tarafından bu yüzyıl içinde dünyanın en büyük beş ekonomisinden biri haline gelmesine muhakkak gözüyle bakılıyor. Bütün bu özellikleriyle Endonezya, çok özel ve önemli bir Müslüman devlet.

Kayıp dünya

Sadece Asya ve Okyanusya kıtalarını değil, Pasifik ve Hint Okyanusu denizlerinin de birleştiği noktada yer alan Endonezya, hala balta girmemiş ormanları, daha keşfedilmemiş canlı türleri, inanılmaz insan tarihi kalıntılarıyla akla hayale sığmayan fantastik bir belde. 17 bin ada, 700 farklı dil, binlerce etnik grup, 6 din, yüzlerce mezhep, binlerce cemaatten oluşan bu yer, kendimizi anlamak için de farklı bir konuma sahip.

Ülkedeki Cava, Sumatra, Sarawak, Borneo, Yeni Gine, Bali, Nusa Tenggara takımadaları, Maliku takımadaları, Timor, Flores gibi sayısız adanın hepsinde çok farklı bir dünya, farklı canlılar bulunmakta. Binlerce adada volkanik faaliyetler devam etmekte. Ülkede yüzlerce aktif yanardağ var. Bunlar zaman zaman infilak ederek lavlarını yerleşim yerlerine akıtıyorlar. Depremler çok sık görülmekte. Bunlar yokmuş gibi bir de kıtaların ve okyanusların buluşma yeri olması nedeniyle tayfunlar, kasırgalar, hortumlar sıkça görülmekte. Denizde metrelerce yüksek dalgalardan meydana gelen tsunamiler de zaman zaman kıyı yerleşimlerini alıp götürmekte.

Ana ada olan Cava’da gerek başkent Cakarta gerekse tarihi ve kültürel başkent Yogyakarta kentleri yer almaktadır. Küçük bir adada 150 milyona yakın nüfusla dünyanın en yüksek nüfus yoğunluklu bölgelerinden biridir. Bunu hemen doğusunda yer alan ve plajlarıyla dünyada bilinen Bali adası, hala devam eden Hindu nüfusu ve turizm endüstrisiyle farklı kültürel özellikler içermekte. Doğuya doğru devam eden Nusa Tenggara takımadaları geniş bir alanda yayılarak, farklı bir doğa sergilemekte. Doğuda devam eden ada olan Timor’un bir ucu Portekiz sömürgesinde Cizvit misyonerleri tarafından Katolik Hristiyan yapıldı. Adanın Hristiyan Doğu kısmı Avrupa Birliği’nin de desteğiyle uzun bir iç savaştan sonra bağımsızlığını elde etti ve Doğu Timor adıyla Endonezya’nın ortasında ayrı bir devlet  oldu.

Devam eden bölgede en uzak uç olan dünyanın en büyük adalarından Yeni Gine’nin Batı bölümü de dev ülkeye ait. Yeni Gine’nın özelliği binlerce farklı orman kabilesinin birbirinden farklı yüzlerce dil konuşması, ormanların dünyanın diğer bölgelerinden çok farklı bir hayvan ve bitki özelliği göstermesi. Adeta kayıp kıta macera filmlerindeki gibi uygarlıktan çok uzak bölgeleri bulunması.

İnsanoğlunun en eski kalıntıları arasında bilinen, bugün ayrı bir tür değil normal insanla aynı özelliklere sahip bir ırk olarak bildiğimiz Cava Adamı, yani Latince adıyla Homo Erektus insanı ilk kez burada bulundu. Çok farklı hayvan türleriyle bilinen Flores adasındaysa 1 metre boyunda, taş işçiliğinde gelişmiş eski insan ırkının kalıntıları bulundu. Bunlar, insanın geçmişini anlamamızı ve Evrim Teorisi’nde iddia edilen “maymun adam” saçmalığının da, beyin büyüklüğüyle zekayı ilişkilendiren yanlış yaklaşımların da geçersiz kılınmasına neden çalışmalara zemin hazırladı. Bugün geçmişte yaşamış olsun, bugün yaşamış olsun bütün insanlığın bir olduğunu, insanlığın eşit olduğu DNA çalışmalarıyla net olarak anladık.

İslamiyet’in yayılması

Kuzeybatı’da yer alan,  kaplanıyla ünlü Sumatra adası, Aceh bölgesini ve adanın Müslümanlaşmasında ana rol oynayan Acehlileri de içermesi açısından farklı konuma sahip. Acehliler taviz vermez, savaşçı karakterli Müslümanlar. Laikliği reddederek hükümetle uzun süren bir çekişmenin ardından Şeriat hukukunun yeniden tesis edilmesini sağladılar. Acehliler aynı zamanda koyu İslam Birliği yanlısı insanlar. Hatta 16. Yüzyılda Piri Reis’in Hint Okyanusu’nu bir Osmanlı gölü haline getirme projesinde Kanuni Sultan Süleyman’a mektup yollayarak kendi istekleriyle Osmanlı Hilafetinin bir vilayeti olmayı kabul ettiler. Bu nedenle dünyanın öbür ucundaki Endonezya’nın kısmen eski Osmanlı toprağı olduğunu söyleyebiliriz.

Adalarda İslamiyet kılıç zoruyla yayılmadı. İslamiyet denizciler, tacirler, kültürel etkileşimler, sufi dervişler, iyi örnekler ve hidayete eren toplulukların mutluluk haberlerinin yayılmasıyla gerçekleşti. Kaynakları bol ada halklarına özgü bir şekilde Endonezyalılar rahat, huzurlu, şiddetten hoşlanmayan, uzlaşmacı insanlar. Ekonomik sıkıntılara ve geçmişteki sömürünün günümüzde de farklı kanallardan devam etmesine rağmen mutlular. Ülkede tasavvufa dayalı cemaatler de medreseye dayalı cemaatler de etkin. Dinlerine, kültürlerine bağlı bir toplum.

Sömürgeci Avrupa

Endonezya 13 ve 15. Yüzyıllar arasında bölge denizlerinde hüküm süren Macapahit adlı Hindu ağırlıklı bir imparatorluktan sonra Avrupalılarla Osmanlılar arasında dünya hakimiyeti mücadelesine sahne oldu. Osmanlıların Hint Okyanusu’nda hâkimiyet projesinin ve muazzam donanmasının en sonunda Portekizliler önünde yenilgiye uğramasının ardından bölgede Avrupa ağırlığı arttı. Portekiz ve İspanyollar bölgede koloniler kurmaya başladılar ve ticareti tekelleri altına aldılar. Yerli güçlerle işbirliklerine, komisyon vermeye, böl yönete başvurdular.

Bunların ardından Hollanda bölgede bir ticari tekel kurdu. Bu tekel 1 Ocak 1800’de resmen siyasi hakimiyete ve sömürgeye dönüştü, kesintisiz devam ederek 1949 aralığının sonunda da sona erdi. Küçücük Hollanda’nın 150 yıllık sömürüsü, boyu  binlerce adadaki büyük zenginlikleri çalmasının sonucunda Batı Avrupa’daki bu Protestan Avrupa krallığı müthiş zenginleşip bu günkü refah düzeyine erişirken, yerli halk da fakirleşmeye maruz kaldı. Eğitim ve kültürel dönüşüm sonunda bütün sömürgelerdeki gibi kendi kanını emenlere hayranlık duyan, her cümlede onlara methiyeler düzen insanlar, Batıyataparlar türedi. Bazıları din değiştirip Hristiyan oldu. Bazılarıysa hala Hollanda sömürüsüne övgüler düzüyor.

Endonezya yüzyıllar boyunca, Çin’den kaçan veya sürülenlere de vatan oldu. Bu nedenle ülkede kalabalık Çinli nüfus da özellikle kentlerde yer almakta. Bunlar arasında da Hristiyanlık yaygın ve Batı ile ilişkilerde, uluslararası ticarette etkinler.

Japonya İmparatorluğu İkinci Dünya Savaşı’nda bütün Uzak Doğu’ya hakim olurken Endonezya’yı da topraklarına katmıştı ancak bu uzun sürmedi. Savaştan sonra Hollanda’nın burayı artık yönetemeyecek duruma gelmesi ve Amerika’nın geleneksel Avrupa sömürgeciliğinin yeni bir tarza dönüşmesini istemesi sonucu Amsterdam hükümeti ülkeden çekildi.

Zengin kaynaklar

Endonezya’da pek çok doğal kaynak var. Ülke kuşkusuz zengin balıkçılık bölgesinde bulunuyor ve ağı attığınızda boş dönmüyor. Tarımsal topraklar da bol ve verimli. Ülke dünyanın önemli gıda üreticilerinden. Türkiye’de hızla yayılan hazır erişte paketleri buradan gelme. Bunun dışında kauçuk ve özellikle palmiye yağı geleneksel ürünlerden. Orman bolluğu nedeniyle kereste ve ağaç sanayii var.

Ülkenin pek çok maden ve mineral kaynağı var. Son dönemde bulunan petrol yataklarıyla bir enerji üreticisi de oldu. Dünyadaki 9. büyük enerji üreticisi olarak 22 milyar varillik petrol ve doğal gaz kaynakları bulunuyor.

Endonezya’da sanayii hızla gelişmekte. Gıda, tekstil, orman ürünleri fabrikalarının yayında teknoloji ve ağır sanayii de de ilerleme kaydedildi. Otomotiv sanayiinde, savunma-havacılık alanında, uçak teknolojisinde ilerlemeler kaydetti. Kendi uçakların uzun süredir üretebiliyor, Boeing ve Airbus’a da parça tedarik ediyor. Kendi 5. Nesil uçağını da Güney Kore ile ortaklaşa geliştiren Güneydoğu Asya ülkesi uzay alanında da ilk uydusunu 1970’li yıllarda yörüngeye yerleştirerek uzayda uydusu dolaşan ilk Müslüman ülke olmuştu. Havacılık ve uzay sanayiinin arkasında olan ve sonradan cumhurbaşkanlığı da yapan Bahareddin Yusuf Habibi, Necmettin Erbakan’ın dostu olarak D-8’ler hareketindeki ana projelerden Airbus ve Boeing ile rekabet edecek Büyük Gövdeli Uçak projesinin lideri olacaktı. Ancak D-8’ler 1997’den sonra çeşitli küresel baskılar ve oyunlar sonucu rafa kaldırıldı.

Dünya yıllık milli hâsıla sıralamasında Türkiye’nin önünde, 16. sırada yer alarak G-20 ülkeleri arasında olan Endonezya,  satınalma gücüne göre hesaplandığında ise dünyadaki 7. büyük ekonomi.

Sorunlar, çekişmeler

Bütün bunlara karşı ülkenin bazı uluslararası sorunları da bulunuyor. Uzun süredir devam eden Doğu Timor’daki iç savaşı sonucunda bu bölgenin bağımsızlığını elde etmesi başka yerlerde örneğin Yeni Gine’dede ayrılıkçı hareketleri güçlendirirken, geniş tropik ormanlarda palmiye yağı üretimi sonucunda çevresel felaketlere zemin hazırlanması da bu ayrılıkçı hareketi daha da güçlendirmekte.

Diğer yandan Endonezya ve Avustralya birbirlerine rakip komşular. Avustralya kıtasının kuzey bölgelerinde, Darwin kenti bölgesinde Endonezya hak iddiaları atılmıştı.

Ülkenin sahibi olarak kendini gören laik ordu, klasik sömürgecilik sonrası Batı’nın uzaktan yönetim aracı gibi. Sumatra adasında dindar Aceh halkı ile sorunlar, bölgeye şeriat özerkliği verilmesine rağmen devam etmekte. Ordu diğer yandan her an darbe yapabilir görünümü vermekte, bu şekilde ülkede istediklerini yaptırmakta. Korona kapanmasında ordunun kullanılması bile, bir ara darbe korkusu yaşattı.

Bir başka sorun da giderek artan Çin etkisi. Çin, donanması büyüdükçe Güney Çin denizi adı verilen sularda güç gösterisi yapmakta ve balıkçılık ve ticaret alanında Endonezya’yı sıkıştırmakta. Ancak adalar ülkesinde Çin’le zıtlaşma, meydan okuma isteği yok. Dolayısıyla genelde sorun çıktığında alttan alınıyor.

İslamiyet mi küreselleşme mi?

Devlet,  Hollanda sömürgesinden bu yana süren Laiklik politikasına bağlı kalırken, bir yandan da rejimle uyumlu bir Müslüman kimliği de desteklemekte. Bu, başta Sosyalist Sukarno’yu devirerek gelen General Suharto döneminde kurulan komünizmle mücadele dernekleriyle başlayan rejim denetiminde kültürel dindarlaşma günümüzde de devam etmekte. Bunda genelde görüntüde, merasimlerde, toplu Cuma namazlarında, Bayramlarda dini görüntü verilmekte, bazı devlete yakın karizmatik ilahiyatçılar televizyonlara çıkarılmakta, dış görünüşte İslami bir motif kullanılmakta. Bunun iktisadi uygulamaları da ön planda. Biri Helal sertifika politikası, diğeri de ‘İslami Bankacılık’ politikası. Ancak her iki politika da ülkeyi küresel sermaye sistemine daha fazla tabi kılmakta.

Helal sertifikalar bölgede sadece yiyeceklerde değil, giyimden mobilyaya kadar her konuda istenmekte. Bunlar da devlete bağlı Diyanet teşkilatının Helal Sertifika müdürlüğünce yapılmakta. Ancak bu sertifikalar uzun bir süreç ve çok para gerektiriyor. Küçük üreticiler bunda zorlanıyor. Bu da zengin Çinli Hristiyan sermayeye, çokuluslu yabancı firmalara, borç alan kuruluşlara yarıyor. Yerli üretici darbe yiyor.

Diğer görüntüde İslami uygulama da adına İslami denen katılım bankaları. Bunlar murâbaha, müşâreke ve mudârebe yöntemlerini uygulasa, bunlar için de fetva almış olsa da aslında yaptığı normal faizli bankacılığın, tefeciliğin, ribanın aynısı. Verdiği faiz oranı aynı, güvenceler aynı, sahipler yurtdışı sermaye, dönen para küresel finans sistemi içinde. Haram para sistemine Helal sertifikası bu şekilde verilmiş oluyor, normalde asla sisteme girmeyecek olan yüzmilyonlarca Müslüman bu sayede faiz sistemi içine katılmış oluyor.

İslamiyet adı kullanılarak yapılan bütün bu iktisadi faaliyetler ülkedeki gelir dengesizliğini daha da artırarak, sistemi ne pahasına olursa olsun savunan bir elit kesimle giderek hayatını zorlukla devam ettiren bir fakir kesim oluşturuyor. Bu da aslında dünyadaki bütün Müslüman ülkelerde devam eden bir süreç.

İslam birliği

Daha önce bahsettiğimiz gibi Endonezya, teknolojisi ve ekonomik büyüklüğüyle bir İslam birliğinde kilit rol oynayabilecek ülkelerden. Bu nedenle de Türkiye’de 57. Hükümet kurulur kurulmaz Prof. Dr. Necmettin Erbakan Endonezya’yı ziyaret etmiş ve ortak projeler için Habibi ve Suharto ile görüşmüş, onların girişime imzasını temin etmişti. Ancak bu olaydan kısa süre sonra ülkede çeyrek asırdır Batı desteğiyle iktidarda olan Başkan Suharto, tıpkı diğer D-8 imzacısı liderler gibi bir darbeyle koltuğundan indirildi.

Endonezya, İsrail devletini asla tanımayan az sayıda Müslüman ülkeden biri. Mescid-i Aksa saldırısında da en sert şekilde kınayan ilk ülkelerden biri olmuştu. Bu açılardan ülkedeki idarenin de halkın da dünya üzerindeki İslam Birliği konularına hassas olduğu açık.

Türkiye’nin de diğer merkezdeki Müslüman ülkelerin de Endonezya ile ilişkilerini güçlendirmeleri ve bir İslami işbirliği için ortak para ve ekonomik sistem, teknolojik projeler, değer paylaşımına gitmeleri zorunlu görünüyor.

İnşaAllah yakında bu gelişmeler gelecektir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.