islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3307
EURO
35,0310
ALTIN
2.282,61
BIST
8.974,69
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
20°C
İstanbul
20°C
Açık
Cuma Az Bulutlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
21°C
Pazar Parçalı Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
23°C

Faizsiz Finans Yaklaşımı

Faizsiz Finans Yaklaşımı
24 Temmuz 2019 11:21
A+
A-

Geçtiğimiz günlerde ekonomide çok önemli iki konu gündeme geldi. Bunlardan birisi 11. Kalkınma Planı diğeri ise Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun kamuoyunda bilinen adı ile Torba Yasa.

11. Kalkınma Planı incelendiğinde içinde faizsiz finans sistemi ile ilgili birçok maddenin olduğu görünüyor. Torba Yasa’nın içinde ise reel sektörün borç sorunun çözümü için bazı adımlar atılacağını anlıyoruz.

Bu yazımda bu iki konuyu birlikte değerlendirmek istiyorum.

”Reel Sektörü Kemiren Virüs : Faiz” başlıklı makalemde resmi rakamlara göre 2019 yılı Mart ayı itibarı ile takipteki kredilerin 100 milyar TL’yi aştığını ancak hesaplamalarıma göre bunun çok daha fazla olduğunu düşündüğümü söylemiştim.Nitekim gelinen noktada çözülmesi gereken problemin büyüklüğünün 400 milyar TL olduğu açıklandı.

BDDK verilerine göre takipteki krediler (batık krediler) 116 milyar TL. Bunun dışında sorunlu olarak sınıflandırılan  krediler ise 280 milyar TL.

Türkiye’nin en büyük 500 sanayi şirketinin işlerini yüzde 33 öz sermaye yüzde 67 faizli borç ile yürüttüğünü ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak faaliyet karlarının yüzde 89’unu finansman giderine gittiğini biliyoruz.Bu iki veriyi beraber değerlendirdiğimiz zaman ortaya çıkan 400 milyar TL’lik çözülmesi gereken problemin kaynaklarının başında faizli borç sistemi olduğu net bir şekilde ortaya çıkıyor.

Türkiye’nin en büyük ikinci 500 sanayi şirketine baktığımız zaman çarkların bu gurupta yine faize çalıştığını görebiliriz. Nitekim bu guruptaki şirketlerin her 100 TL’lik faaliyet karının 52.6 TL’si finansman giderlerine gitmiş.

Bu konuda İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’a kulak verelim : ”Ne yazık ki bu noktada artan kur ve faizlerin etkisiyle İSO İkinci 500 şirketlerimiz için de finansman giderlerinin şiştiğini ve bunun kârlılığı önemli ölçüde sınırladığını görüyoruz”.

Daha önce yapılan açıklamalardan gayrimenkul ve enerji şirketlerinin sorunlu kredi sorunlarının çözümünde yeni kurulacak girişim sermayesi fonlarının devreye gireceğini biliyoruz.

Girişim sermayesi fonu ile sorunlu krediler problemini faizsiz bir şekilde çözmek mümkün mü?

Çok fazla detaya girmeden ana hatları ile anlatmaya çalışacağım.

Yola çıkış noktası bahsi geçen fonlara söz konusu şirketlerin borçlarının değil hisselerinin devri. Bu hisseler şirketlerin borçlarını kapatılarak fonlara devredilmeli.

Son dönemde bankaların tahsili gecikmiş alacaklarını yüzde 2.5 gibi bir oranla varlık şirketlerine sattıklarını yapılan açıklamalardan biliyoruz. Örneğin 100 TL’lik tahsili gecikmiş kredi varlık şirketlerine 2.5 TL’ye satıldı. Bir diğer örnek ise iflasını açıklamış olan bir traktör şirketinin ekspertiz değeri 1 milyar TL olan arazisini üzerindeki ekspertiz değeri  450 milyon TL olan bina ve iş makineleri ile birlikte 223 milyon TL’ye yine bir varlık şirketine satılması.

Bu örneklerden yola çıkarak bu şirketlerin bankalara olan borçları çok önemli indirimler ile kapatılabilir. Bu borç kapama operasyonu sonucunda şirketlerin hisseleri örneğin Türkiye Varlık Fonu ya da Kalkınma Bankası bünyesinde kurulacak fonlara devredilebilir. Böylece kurulacak bu fonlar şirketlerin yeni ortakları olur.

Ancak bu işlemler yapılırken çok titiz bir şekilde şirketlerin ve bu şirketlerin içinde bulunduğu sektörlerin araştırılması gerekiyor. Bu araştırmanın sonucunda şirketleri kurtarmaya değer veya değmez olarak ikiye ayırmak mümkün. Bu çalışma netice itibarı ile bir sosyal yardım projesi değil. Borçlu şirketleri kurtarmanın yolu onlara yeni borçlar vererek borçlarını döndürmek değil kurtarılmaya değer şirketlerin borçlarını ödeyerek onlara ortak olmaktır. Bu yolla bu şirketlerin sermayeleri güçlenir.Doğada her gün gerçekleşen doğal seleksiyon güçlülerin yola devam etmesi ile sonuçlanır.

Kurtarılmaya değmeyecek şirketler tasfiye sürecine girecekler ve bunun sonucu olarak bir çok çalışan işsiz kalacak. İnsanlar işsiz kalır ama sosyal devlet onları aç bırakmaz. Bu geçiş sürecinde bu insanlara iş bulunana kadar devlet işsizlik fonu vasıtası ile destek olur.Netice bu insanlara fonlar üzerinden verilecek olan desteğin maliyeti şirketler batmasın diye verilip sonrada dönmeyecek olan krediden daha az olacaktır.

Hangi şirketlerin kurtarılmaya değeceği  (örneğin) SPK denetiminde bağımsız ekspertiz şirketlerinin yapacağı çalışmalar neticesinde ortaya rahatlıkla çıkartılabilir.

Peki bu fonu kurduk, kurtarılmaya değecek şirketleri belirledik,bu şirketlerin bankalara olan borçları kayda değer indirimlerle ödedik ve tüm bu işlemleri daha cazip bir hale getirmek için bazı vergi avantajları sağladık.Şimdi tüm bu işlemler için gerekli fon nasıl temin edilecek?

Buna bir sürü yol bulunabilir ama çok basit bir yol var. Bu işi Hazine, Merkez Bankası ve Varlık Fonu aralarında paslaşarak yapabilirler.

Hazine Varlık Fonu bünyesinde kurulacak girişim sermayesi fonunu sıfır kupon sonsuz vade tahvillerle sermayelendirebilir. Sonra fon  bu tahvilleri Kamu Bankaları vasıtası ile Merkez Bankasına satıp söz konusu kötü kredileri ödeyebilir.Böylece fon şirketlerin borcunu ödemiş ve ortağı olmuş olur.

Bir diğer soru ise bu operasyonun neticesinde ortaya çıkacak olan para enflasyon yaratır mı?

Enflasyonu paranın bankalar vasıtası ile kredi olarak kullandırılıp halka dağıtılması yaratır. Bir düzenleme ile bankaların bu işlemlerin sonucunda eline geçecek parayı bu operasyon özelinde kredi olarak dağıtmalarının önüne geçilebilir.

Son aşamada bahsettiğimiz Girişim Sermayesi Yatırım Fonu ; BES Fonları,İşsizlik Fonu,halka arz gibi yöntemlerle likit hale getirilebilir.Yüzde 55 gibi yüksek bir oranla döviz mevduatında park etmiş,yastık altına ya da yurt dışına kaçmış birikimler ekonomiye kazandırılabilir.Vatandaşların paralarının sadece yüzde 4 gibi oranı borsada.Faizsiz finansın istenilen seviyelere ulaşabilmesinin olmazsa olmazı sermaye piyasalarının canlanmasıdır.Bunu temin edebilmek için bazı düzenlemelere ihtiyaç olduğu yadsınamaz bir gerçek.

Bu tür arzlarla likit hale gelecek fon yeni yatırımlar için finansman imkanına kavuşmuş olacak.

Borsada işlem görebilecek bu fon ise vatandaşların isteği gibi aralarında alım satım yapmalarına imkan sağlayacak.

Böyle bir işlemin gerçekleme şartlarını, faydalarını ve işleyişini bir makaleye sığdırmak mümkün değil. Tüm detaylar tarafımızda saklı olmak kaydı ile elimizden geldiğince anlatmaya çalıştım.Umarım 11. Kalkınma Planı’nda bahsedildiği gibi bir an önce faizsiz finansa gereken önem verilir.

Ömer Mahmut KUZANLI

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.