Makale

FİRAVUN, KARUN, HAMAN VE BEL’AM DÖRTLÜSÜ

Firavun, eski Mısır krallarının unvanıdır. Eski Mısır inancında firavun, hem kral hem de tanrının oğlu ve dolayısıyla tanrıdır. Yeryüzündeki düzenin muhafaza ve devamından sorumlu olduğu gibi dini hayatın da en önemli ve yetkili kişisiydi. Ülkenin bütün mabetlerinde ibadet onun adına yapılıyordu.

Kur’an-ı Kerim’de firavun kelimesi sadece Hz. Musa (a.s) dönemindeki Mısır kralını ifade etmektedir. Kur’an’da yetmiş dört yerde geçen firavun, Hz. Musa (a.s)’ın karşısında yer alan, büyüklük taslayan, böbürlenen, ilahlık iddiasında bulunacak kadar kendini beğenen, Hz. Musa (a.s)’ın ilahına ulaşmak için kuleler yaptıracak kadar taşkınlık gösteren, halkını küçümseyip zayıfları ezen, gerçeklere sırt çeviren bir kral olarak tasvir edilmektedir. Bazı ayetlerin, firavunu fert olarak ele almaktan çok onu erkânıyla birlikte zikretmesi dikkat çekicidir. Firavunun ailesi, kavmi ve askeriyle birlikte anılması, onun tek bir kişi olmaktan ziyade bir sembol olarak da takdim edildiğini söyleyebiliriz. Hz. Musa (a.s) ulu’l-azm bir Peygamber olarak insanlık tarihinde hak, adalet ve sağduyuyu temsil eden nübüvvet zincirinin bir halkasını oluştururken Firavun, Karun, Haman ve Bel’am taraftarları bunun karşısında yer alan bir zihniyeti temsil etmektedirler.

Karun, Kur’an’da Karun adıyla kıssası nakledilen/anlatılan, zenginliği ile tanınan ve Hz. Musa (a.s) ve Hz. Harun (a.s)’ın şahsında Allah’ın emirlerine karşı çıktığı için cezalandırılan kişidir. Kur’an’ın Kasas suresinde1 Karun, Hz. Musa (a.s)’ın kavminden, hazinelerinin anahtarlarını ancak güçlü bir topluluğun taşıyabildiği, zenginliğiyle mağrur bir kişi olarak takdim edilir. Karun gösterişi sevmekte, kavminin arasında ihtişamla dolaşmakta, bu ise bazılarının hayranlığını celbetmekteydi. Kavminin, servetiyle böbürlenmemesi gerektiği yönündeki uyarılarına karşı Karun, bu serveti kendi bilgisi sayesinde yaptığını/kazandığını ileri sürüyordu. Nihayet kendisi ve evi yerin dibine geçirilmiş, bu akıbetten ne kendini kurtarabilmiş ne de onu kurtaracak bir topluluk çıkmıştır. Diğer ayetlerde de Hz. Musa (a.s)’ın apaçık delillerle Firavun, Hâmân ve Karun’a gönderildiği, fakat onların Hz. Musa (a.s)’yı yalancı bir sihirbaz olarak niteledikleri, ona karşı çıktıkları, yeryüzünde büyüklük tasladıkları, sonuçta her birinin farklı şekillerde cezalandırıldığı belirtilir.2

Haman, Kur’an’da adı geçen, Hz. Musa (a.s)’ın muhatap olup mücadele ettiği Firavun’un veziri veya onun sarayındaki önemli şahsiyetlerden biridir. Kur’an-ı Kerimde, ayet-i kerimelerde: “Firavun: “Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka bir ilâh tanımıyorum. Ey Hâmân, haydi benim için çamur üzerine ateş yak (ve tuğla imal et), bana bir kule yap ki, Musa’nın ilâhına çıkayım; ama sanıyorum, o mutlaka yalan söyleyenlerdendir. Dedi”.3Diğer ayetlerde: “Karun’u, Firavun’u ve Hâmân’ı da (helak ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Hâlbuki (azabımızı aşıp ) geçebilecek değillerdi”, “Nitekim onlardan her birini günahları sebebiyle suçüstü yakaladık: Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine yazık ediyorlardı”.4Şeklinde zikredilmektedir.

Bel’am, İslami kaynaklarda, önceleri iyi bir mümin iken daha sonra Hz. Musa (a.s) ve kavmi aleyhine hile tertiplediği için cezalandırıldığı rivayet edilen kişi olarak bilinir. Müfessirlerin çoğunluğuna göre Kur’an-ı Kerim’de ismi zikredilmeksizin, Ayet-i celilede: “Onlara şu adamın kıssasını anlat: Ona ayetlerimiz hakkında bilgiler verdik ve o -bunlara önce uyduğu halde- daha sonra bunlardan tamamen sıyrılıp uzaklaştı; şeytan onu peşine taktı ve bu suretle azgınlardan biri haline geldi. Biz dileseydik o kişiyi ayetlerimizle yüceltirdik; fakat o dünyaya sımsıkı sarıldı, ihtiraslarına uydu. -Allah’ın ayetleriyle bilgilendirdiği, fakat tabiatının kötülüğü yüzünden bu bilgileri daima dünya menfaatlerine âlet eden- bu adamın durumu, kovsan da kendi haline bıraksan da dilini sarkıtıp durmadan soluyan köpeğin durumuna benzer. İşte ayetlerimizi yalanlayanların hali budur. Bu kıssayı anlat, belki düşünür, öğüt alırlar.” 5Kendisinden söz edilen kişinin Bel’am b. Baura olduğu rivayet edilir.

İslami kaynaklarda Bel’am b. Baura ile ilgili çeşitli rivayetler yer almaktadır. Bu rivayetlerden birine göre Hz. Musa (a.s)’ın, Kur’an-ı Kerim’de “cebbar bir kavim” şeklinde nitelendirilen bir toplulukla savaşmak için hazırlanması üzerine, Bel’am’ın kavmi ona durumu anlatarak Hz. Musa (a.s)’ın etkisiz kılınması için dua etmesini isterler. Ancak Musa (a.s)’ın Peygamberliğine inanan ve iyi bir mümin olan Bel’am bu isteği reddeder; Allah’ın kendisine Hz. Musa (a.s)’ya beddua konusunda izin vermediğini belirterek öteki isteklerini de geri çevirirse de kavmi onu hediyelerle kandırıp beddua etmesini sağlarlar. Ancak Allah bu bedduayı onun kavmine çevirir; Bel’am’ın da Allah tarafından bir ceza olmak üzere dili göğsüne doğru sarkar. Artık dünya ve ahiretinin yıkıldığını düşünen Bel’am, hiç olmazsa kavmini kurtarmak için onlara Hz. Musa (a.s) ve İsrailoğulları’na karşı kullanılmak üzere bir hile öğretir. Buna göre bu kavim kadınları süsleyerek Hz. Musa (a.s)’ın sefer halinde olan askerleri arasına gönderecek ve bu kadınlar onları baştan çıkaracaktır. Gerçekten Şimeoniler’in reisi Zimri, Sur kızı Kozbi ile zina etmiş ve bu yüzden ilahi bir ceza olmak üzere baş gösteren veba salgınında 70.000 kişi ölmüştür.6

Zulüm üreten zalim sistemleri dört ayaklı bir masaya benzetecek olursak, bunun üç ayağını Firavun, Haman ve Karun oluşturmaktadır. Dördüncü ve son ayağını ise Bel’am oluşturmaktadır. Bel’am, diğer üç unsurun meşruiyet kaynağıdır. Denilebilir ki; Bel’am olmadan Firavun, Haman ve Karun’un ayakta kalması mümkün değildir.

Bel’aml’a ilgili geçen ayetin köpek ile birlikte anılması gerçekten dikkate şayan bir olgudur. Köpek sahibine yaranmak için kendisine kemik atılsa da atılmasa da soluyan bir varlıktır. Bel’am sıfatlı ilim/filim adamları da hakikatleri gizleyerek, güç sahiplerine karşı sürekli solur. Önüne kemik atılıp atılmamasının fazla bir önemi yoktur. Burada özellikle dikkat edilecek husus; Bel’amlığın bir isimden çok onun gibi davranan herkese yakışacak bir sıfat oluşudur.

Bel’amların insanlık tarihi boyunca sabit olan vasıfları, Allah katından gelen vahyi/dini tahrif etmeye çalışmalarıdır. İslam’ın hükümlerini idarecilerin keyiflerine uygun şekilde yorumlamaları genel ahlaklarıdır. Zalim sistemleri din adına tezkiye/temizlemek veya temiz göstermek asli görevleridir. Bu görevi yaparken illa da bir menfaatleri olması da gerekmez. Onlar her halükarda güçlünün safında bulunurlar. Bel’am, zalim sistemin önemli bir faktörü haline gelirken, egemen güce bağlılığını her fırsatta yineleyen, açıklayan ve sisteme karşı çıkanları dindışı ilan eden, yani kraldan daha çok kralcı bir şahsiyet haline gelmiştir. Bel’am, heva ve hevesinin peşinden gitmiş, nefsinin arzuları ilah edinmeye başlamış, ilmini önceleri Allah için kullanırken, gücün/sistemin çarkına dahil olduktan sonra ilmini, zorbaların, mütekebbirlerin hizmetine sunmuş karaktersiz bir şahsiyettir.

Diğer bir ifadeyle Firavun, hakkı-hakikati kabul etmeyen hatta ulûhiyet iddia edecek kadar ileri giden-azgınlaşan her zalim, sapkın ve mütekebbir kişi olmakla birlikte, ayrıca egemen gücü temsil eden bir mekanizmadır. Karun, maddi çıkarı uğruna, elindeki servetini kaybetmemek için batılı hakka tercih etmiş, haksız kazancının devam edebilmesi için Firavun’un maddi destekçisi ve onu ayakta tutan bir kapitalist sistemin mal ve para gücünü temsil eden bir işleyiştir. Haman, Firavun’un veziri, destekçisi, sarayındaki önemli bir şahsiyet olmakla birlikte, bayındırlıktan sorumlu isimdi.7 Bel’am isimli kişi Hz. Musa (a.s) zamanında yaşamış, Hz. Musa (a.s)’a iman etmiş ama daha sonraları tercihini Firavun’un iktidarından yana kullanarak Hz. Musa (a.s)’a cephe almış ve Firavun’un dinsel anlamda dayanağı, sözde din adamı ya da sistemin inançsal boyutunu yani halkın inançları üzerinde tahakküm sağlayan, onları yönlendiren, insanların dini inançlarını pasifize eden veya başka alanlara kanalize eden kişi veya mekanizmayı temsil eder.

Bu tipler ve tanımlamalar sadece Mısıra özgü, Mısırda yaşanmış tarihsel bir olayın figüranları değil, tarih boyunca devam eden hak ve batıl savaşının olduğu her yerde hakkın karşısına çıkan tiplerdir. Çağlar değişir ama Firavun, Karun, Haman ve Bel’am dörtlüsünün, hakka/hakikate karşı çıkışları hiç değişmez. Dün, zorbalıkla köle ettiklerini, bugün farklı adlar altında ezmeye, sömürmeye ve köleleştirmeye devam etmektedirler. Müslüman toplumun vazifesi, zalimlerden uzak olmak ve onlara yardımcı olmamak, güç nispetince mücadele ve mücahedeyle zulmün, haksızlığın izalesi, adalet ve ahlakın inşası için gayret göstermektir.

KAYNAKÇA

  1. Kasas Suresi, 28/76-82.
  2. Ankebût Suresi, 29/39; Mü’min Suresi, 40/24.
  3. Kasas Suresi, 28/38.
  4. Ankebut Suresi, 29/39-40.
  5. Araf Suresi, 7/175-176.
  6. İbn Kesir, III, 511; Alusi, IX, 112.
  7. Razi, Mefatihu’l-Ğayb, XXIV, 253.

View Comments

  • Tarihsel gerçeklerin günümüze tezahürü,intikali;Kıyamete kadar devam edecek serüveni,İkaz ve Müjdesi güzel açık ve sarih anlatım sunulmuş,teşekkürler Sağolun,Allah razı olsun.

  • Hocam ağzınıza sağlık aslında bu günümüzü tarif etmişin maalesef kıyamete kadar da böyle gidecek Allah yar ve yardımcımız olsun

  • Zulmün karakteri ve sacayakları yazıda çok güzel ifade edilmiş. Firavun, karun, haman ve belamların gücü, bir ölçüde karşılarında bir Musa'nın olmamasından kaynaklanıyor. Meydanı onlara boş bırakmayacak mü'minler oldukça tarih firavun ve avenesinin zulmünden değil, peygamberlerin yolundan gidenlerin adaletinden bahsedecektir.

  • Kur'an okudukça aydınlanıyor ve huzur buluyorum Haman kıssasına bakarken bel am ve karunu da öğreniyorum firavunu da
    Kur'an okumak gerçekten çok güzel

Recent Posts

  • Makale

ALIN TERİ

Kim bakar emeğe, alın terine Gün gelir kenara atarlar seni Koyarlar vasıfsız şahsı yerine Kıytırık…

4 saat ago
  • Gündem

Gazze Şeridi’nde Yitirilen Hayatlar: Acıyı Anlatmak

Gazze Şeridi'nde Yitirilen Hayatlar: Acıyı Anlatmak Gazze Şeridi, yıllardır çatışmaların, acıların ve umutların yeri olmuştur.…

4 saat ago
  • Makale

EROL GÜNGÖR’ÜN KAYBI TÜRKİYE’NİN KAYBIDIR!

24 Nisan 1983 yılında vakitsiz ölümüne en fazla üzüldüğüm isimlerden birisi Erol Güngör (1938) Hoca…

5 saat ago
  • Gündem

RAKICILAR MI ZAVALLI ZAVALLILAR MI RAKICI?

Alkollü içkilerin ve bunların başında rakının insan sağlığı için tehlike oluşturduğu bilinmektedir. Alkollü içkiler, yaralama…

1 gün ago
  • Gündem

Gazze Şeridi’nde Toplu Nikah Töreni Düzenlendi

Gazze Şeridi'nde Toplu Nikah Töreni Toplu Nikah Töreni Gazze Şeridi'nde İsrail Saldırıları Altında Gerçekleşti Gazze…

1 gün ago