islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5877
EURO
34,8539
ALTIN
2.496,12
BIST
9.657,76
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
22°C
Salı Az Bulutlu
22°C

Hükümetimizin Suriye Politikası Değişecek mi? Savaş mı Barış mı?

Hükümetimizin Suriye Politikası Değişecek mi? Savaş mı Barış mı?

Devlet Bahçeli: Yansın Suriye, Yıkılsın İdlib, Kahrolsun Esad

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, Suriye’nin resmen olmasa bile Rusya’nın fiili sömürge ülkesi haline geldiğini, Suriye Devlet Başkanı Esad‘ın yularının Moskova’ya bağlandığını kaydetti. Bahçeli, şunları söyledi: “Demem odur ki, şehitlerimizin vebali, saldırgan Suriye kadar buna ortam açan, perde gerisinde teşvik ve tahrik eden Rusya’nın omuzlarındadır. Bu gerçekle yüzleşmek şarttır. Suriye’de var olan krizi çözmek için, siyasî ve diplomatik temaslar aldatmadır, masaldır, oyalanmadır. Esad tahtından indirilmeden ne Suriye’ye, ne de Türkiye’ye huzur gelecektir. Türk milleti gerekirse, artık başka bir seçenek de görülmezse, Şam’a girmeyi şimdiden planlamalı ve zalimleri yerle yeksan etmelidir. Diyorum ki, yansın Suriye, yıkılsın İdlib, kahrolsun Esad. Ocağımıza ateş düşürenlerin ocağı söndürülsün. Evlatlarımızı toprağa serenlerin hayat pınarları kurutulsun. Bugünün konusu hukuk mukuk değildir, zalimlerin tepesine Türk milletinin çelik iradesi inmelidir. Bilinsin ki, Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur. Bir Türk de dünyaya bedeldir. Nitekim muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda gizlidir.”

Hükümetimizin Suriye Politikası Değişecek mi? Savaş mı Barış mı?

Değerli Okuyucularım;

Cumhur İttifakının ortağı MHP’nin genel başkanı Devlet Bahçeli’nin hamaset yüklü sözlerini okudunuz. Bu sözler, 5 şehit verildikten sonra sarf edilmiştir. Evet, öfkemiz büyük. Ama bu öfkemizi kim(ler)e ve hangi dozda yansıtacağız. Ve bu öfkenin getirmiş olduğu tepkisel duygularla mı Suriye politikamızı değiştireceğiz? Şimdiye kadar Devlet Bahçeli dâhil hep Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik açıklamalar yapmıştık ve Türkiye’nin gayesinin de Türkiye’nin Güneyinde bir tehdit teşkil eden YPG/PKK terör örgütünü ortadan kaldırmaktan ibaret olduğunu söylemiştik. Şimdi ise Devlet Bahçeli, bir muhalefet lideri edasıylahararetli bir şekilde hükümete Şam’ı işgal etme planının yapılmasını tavsiye ediyor. Buna hükümetimiz uyar mı? Mevcut uluslararası konjonktürü ve Arap (İslâm) dünyasından gelecek tepkileri dikkate alırsak hükümetimiz böyle bir teşebbüse girişmez. Öyle ise Devlet Bahçeli, neden böyle bir söylemde bulunmaktadır?

Türkiye’nin Gücü, Kararlılığında ve Caydırıcılığındadır

Bahçeli’nin partisi her ne kadar Cumhur İttifakında yer alıyorsa da resmen hükümetin bir ortağı değildir. Dolayısıyla bu söylem, devlet yönetiminde bulunan bir kişi tarafından sarf edilemeyeceğine göre Bahçeli, bu sözleri bir muhalefet partisinin lideri olarak söylemiş ve milliyetçi duygularını yansıtmıştır. Elbette Türk ordusunun Şam’a girmesi, Esad’ı koltuğundan etmesi, Rusya ve İran’ın açıkça desteklediği Esad rejimini kendi başına ortadan kaldırması söz konusu olamaz.

Ama Bahçeli, hem Türk milletine, hem de Türkiye düşmanlarına bu söylemleriyle belki de kararlılık ve caydırıcılık bağlamında ses getiren bir mesaj vermek istemiştir. Bu mesaj, Türk milletine “biz devlet olarak şanlı ordumuz ile güçlüyüz”, dostlarımıza “bize her zaman güvenebilirsiniz” ve gizli/açık düşmanlara da “biz her şeyin farkındayız, sizin neler çevirdiğinizi gayet iyi biliyoruz, haddinizi bilin” olarak okunabilir. Ancak bu sözler, icraata yönelik olarak eğer samimî duygularla söylenmiş ise, reel ortamı iyi okuyamamak anlamına gelir. Böyle bir durumda bu abartalı sözler ancak hayalperest bir ittihatçının ağzından çıkabilir.

İdlip, Suriye Politikamızı Değiştirecektir

İdlip, Türkiye’nin Suriye politikasını yeniden gözden geçirecek kritik bir bölge hâline dönüşmüştür. Çünkü İdlip bölgesinde Türkiye ile birlikte olan eski adıyla ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) şimdiki adıyla Milli Suriye Ordusuna mensup askerler olduğu gibi hem radikal paralı askerler, hem de HTŞ gibi birçok terör örgütü bulunmaktadır. Türkiye, bunların tasfiyesine ve silahsızlandırılmasına yönelik olarak girişimlerde bulunacağına dair Soçi mutabakatı çerçevesinde söz vermiştir. Ama bu şimdiye kadar uygulanamamıştır. Esad rejimi, bunu bahane ederek, Rusların da desteğini alarak, hem İdlip’e ilerlemekte, hem de Suriye ordusu tarafından kuşatılmış olan bazı gözlem noktalarına top ateşinde bulunmaktadır. Şehitlerimizi bu sebepten dolayı verdik.

Türkiye ise, yine Soçi mutabakatını esas alarak, Şubat sonuna kadar Suriye askerlerinin İdlip bölgesinden çekilmesini istiyor. Buna Suriye ordusu yanaşmadığı için Türkiye, sınır ötesine geçerek, şimdiye kadar görülmemiş boyutta zırhlı birlik hareketinde bulunmaktadır. İdlip civarında askeri yığınak, taarruz niteliğinde bir hareket olmasa da İdlip’in Suriye rejimi tarafından ele geçirilmesini önlemeye yönelik bir tedbir olsa gerek. Bu arada Türkiye tarafından oluşturulmuş olan 12 gözlem noktası, takviyelerle daha da güçlendirilecek ve Suriye ordusunun ilerlemesi engellenecektir. Eğer gözlem noktaları terk edilirse Allah korusun Suriye rejimine bağlı askerler, 4 milyon insanın yaşadığı bu bölgede katliama geçebilir ve milyonlarca göçmen, çareyi Türkiye’ye sığınmakta bulur.

Bu bağlamda Türkiye, ordumuza yeni bir misyon yükleyerek, İdlip başta olmak üzere Fırat Kalkan Hareketi gibi girişimler sonucunda elde edilen bölgelerde yaşayan sivil halkın korunmasına yönelik bir görev üstlenecek. Böylece hem yüzbinlerce Suriyeli göçmenin Türkiye’ye sığınmaları önlenecek, hem de zaman kazanılarak İblid bölgesinde mevzilenmiş olan silahlı örgütlerin tasfiyesine yönelik hamleler başlatılacak. Bu şekilde karşı tarafın argümanları da çürütülmüş olacak.

Bu kısa ve orta vadede ihtimal dâhilinde öngörülebilir bir durum. Ancak uzun vadede Suriye’de kalıcı barış nasıl sağlanır, Suriye ve Türkiye ilişkileri nasıl gelişir, Türkiye’de 2011 yılından beri geçici koruma kapsamında yaşayan Suriyeli göçmenler ne zaman memleketlerine geri dönebilir gibi sorulara herhalde an itibariyle kimse bariz bir şekilde cevap veremez. Hâliyle Türkiye, kritik bir aşamadan geçmekte. İçte barış ve milli birlik ne kadar sağlam olursa inşallah dış sorunlarımızı da o nispette çözebileceğiz.

Velhâsıl

Bilinsin ki, İslâm’a gönül vermiş Türk’ün dostu Allah’tır. Uluslararası hukuka saygı ve adalet sayesinde Müslüman Türkler, dünyaya hem meydan okur, hem de başta diğer Müslüman toplumlar olmak üzere dünya milletlerince takdir kazanır. Nitekim muhtaç olduğumuz kudret, kalbimizdeki iman ve davranışlarımızdaki ahlâkta gizlidir.

Prof. Dr. Ali SEYYAR

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi