islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5976
EURO
34,7516
ALTIN
2.491,67
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
16°C
İstanbul
16°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
15°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
20°C

İlimsiz Zikir Olmaz, Allah’ı Bilmeden de Alim Olunmaz

İlimsiz Zikir Olmaz, Allah’ı Bilmeden de Alim Olunmaz

Zikir, anmak, hatırlamak demektir. Zikrullah ise, Allah’ı anmak, Allah’ı hatırlamaktır. Ne zaman, nerde, nasıl? Her zaman, her yerde ve her pozisyonda. Bu hakikati öğrendiğimiz belli başlı ayetlerden biri şu:

اَلَّذ۪ينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلٰى جُنُوبِهِمْ وَيَتَفَكَّرُونَ ف۪ي خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۚ رَبَّنَا مَا خَلَقْتَ هٰذَا بَاطِلًاۚ سُبْحَانَكَ فَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

“Onlar; ayakta, oturarak ve yanları üzere uzanmışlarken (her vakit) Allah’ı hatırlayıp anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde inceden inceye düşünürler ve şöyle derler: “Ey Rabbimiz! Sen bunların hiçbirini anlamsız ve amaçsız yaratmadın. Sen yücelikte sınırsızsın, bizi cehennem ateşinden koru.”[1][1]

Benzeri ayetlerden biri de şu:

رِجَالٌ لَّا تُلْهِيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَإِقَامِ الصَّلَاةِ وَإِيتَاء الزَّكَاةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فِيهِ الْقُلُوبُ وَالْأَبْصَارُ

“Onlar öyle kimselerdir ki, ne mal ne de alışveriş onları Allah’ın buyruklarına uymaktan, salatı ikame etmekten* ve zekatı vermekten* alıkoyar. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak-bullak olacağı günden korkarlar.”[2][2]

Bu ve benzeri ayetlerden[3][3] aldığımız ilhamla şöyle de diyebiliriz: “Allah unutulmaz ki hatırlansın.” Zaten “Ey müminler! Allah’ı çok anın çok.”[4][4]Mealindeki ayetin bir anlamı da: “Ey müminler! Allah’ı hiç unutmayın.” Demektir. Çünkü Allah unutulmaya değil, hep hatırlanmaya layık Zât-ı Ecell ve A’la’dır. Zaten basiret erbabına göre Allah’ın unutulmasına da imkân yoktur. Çünkü görünen ve görünmeyen her şey, Allah diyor, Allah’ı anıyor ve Allah’ı hatırlatıyor. Her şeyin Allah dediği ve Allah’ı hatırlattığı bir alemde insan nasıl Allah’ı unutur?

Aşağıdaki mısraların sahibi kimi niyet ederek söylemiş bilmem, ben onları ezelî, ebedî ve hakiki sevgili için söylenmeye değer bulduğum için buraya alıyorum:

“Hatıralar sarmış dört bir yanımı,
Baktığım her yerde izin duruyor.
Ben seni düşünmek istemesem de
Bana her şey seni hatırlatıyor.” [5][5]

Nefs-i emmare düşünmek istemese de

Her şey ona hep Allah’ı hatırlatıyor.

Bir de Yüce Rabbimizin şöyle bir ihtarı var: “Allah’ı unutanlar gibi olmayın. Ki Allah onlara kendilerini unutturmuştur.”[6][6]

Her şey Allah’ı hatırlattığı halde kim Allah’ı hatırlamıyor ve hatırlamak istemiyorsa, anlayın ki bu insana kendisi, Allah tarafından unutturulmuştur.

Böyle insanlar, hakiki menfaat ve saadetlerinin Allah’ı anmakta, Allah’la beraber olmakta olduğunu bilemezler. Onu fani makamların fani şahsiyetlerine yakın durmakta, dünyevî makam ve mevkilerde, servette, şöhrette aramaya başlarlar. Kudretli görünen acizlere kul olurlar. Menfaatlendiği eli öperler, o eli yaratanı görmezler. “Kurban olam kalem tutan ellere” derler, o elleri yaratanı tanımaz, Ona şükretmezler. Köpeği, ineği, güneşi, Leylayı taparcasına severler. Onları yaratan Mevla’yı ve Ona karşı görevlerini hatırlamazlar. Beş vakit namazı kılmaz, fukaranın hakkı olan zekâtı vermezler. Batıl eğlencelere dalar, günlerini gün ederler. Hesap gününü inkâr ederler. Nihayet, ölüm gelir, onlar, gözlerini Cehennemde açarlar.[7][7]

Allah’ı Unutmuşların Durumuna Düşmemek İçin

Müminler, Allah’ı unutmuşların durumuna düşmesinler diye:

1-Allah, beş vakit namazı onlara farz kılmış ve bu beş vakit namazı 24 saate serpiştirmiştir. Bu serpiştirmenin hikmetlerinden biri de vakit aralarında unutmalar olursa, birbirini takip eden vakitler, aradaki unutma günahına keffaret olsunlar.

2-Beş vakit namazın ikinci ve en önemli faydalarından biri de dünyaya ait bütün mubah işleri ibadete ve zikre dönüştürmesidir. Yani beş vakit namazını kılan bir insanın dürüst alış-verişi, helal yiyip-içmeleri, uykuları ve ailesiyle zaman geçirmeleri hep ibadet ve zikir sayılmakta, namazın bir parçası kabul edilmektedir. Böylece Allah, her an anılmış olmaktadır. Böyle olanlar her an Allah’la beraber, Allah da böyle olanlarla beraberdir. Lutfuyla, yardımıyla, rahmeti ve nimetleriyle, hıfz ve himayesiyle.

Soru:

Yukarda Allah unutulmaz ki hatırlansın, dediniz. Ama efendim öyle ortamlar ve o ortamlarda öyle şeyler, öyle eğlenceler oluyor ki orada Allah anılmaya müsait değil. Buna ne diyeceksiniz?

-Asıl felaket de budur zaten. Bu yıkıcı bir depremden daha büyük bir felakettir. Çünkü depremde ölseniz, imanınız varsa şehit olursunuz. Cennete uçarsınız. Ama, Allah’a isyan edilen bir eğlence ortamında ölseniz, bir de o eğlence ortamının müşterisi, tertipleyicisi, oyuncusu ve asıl figüranlarından birisi iseniz, dünya ve ahiretin müflisi olur, sonunda da ateşten çukurlara düşersiniz.

Yani zikre, Allah’ı anmaya müsait olmayan ortamlar, eğlenceler, şölenler, törenler Allah’ın anılmasına engel olan, Allah’la kulun arasına giren, kulu Allah’tan koparan her şey ve herkes en büyük derttir, en büyük felakettir, en büyük bela ve musibettir. Hadis-i şerifte buyurulmuş ki:

 مَا مِنْ قَوْمٍ يَقُومُونَ مِنْ مَجْلِسٍ لاَ يَذْكُرُونَ اللَّهَ فِيهِ إِلاَّ قَامُوا عَنْ مِثْلِ جِيفَةِ حِمَارٍ وَكَانَ لَهُمْ حَسْرَةً  

“Oturdukları mecliste Allah’ın adını anmadan kalkan bir topluluk, eşek leşi üzerinden kalkmış gibidirler ve bu meclis, onlar için (kıyâmet günü) pişmanlık ve üzüntü olacaktır.”[8][8]

Bir hadiste de şöyle buyurulmuş:

 مَثَلُ الَّذيِ يَذْكُرُ رَبَّـهُ وَالَّذيِ لاَ يَذْكُرُ رَبَّـهُ مَثَلُ الْحَيِّ وَالْمَيِّتِ


“Rabbini zikreden kişi ile Rabbini zikretmeyenin kişinin hali, diri ile ölüye benzer.”[9][9]

Müslim’de de bu hadis, şöyle geçmektedir: “İçerisinde Allah’ın zikredildiği ev ile içerisinde Allah’ın zikredilmediği evin hali, ölü ile dirinin hali gibidir.”[10][10]

Allah, kendisini her an zikreden kullarını anlatırken onların en önemli özelliklerinden birinin de “tefekkür”[11][11] olduğunu söyler. Tefekkür de ilimsiz olmaz. Öyleyse Allah’ı zikredenler aynı zamanda alim olmalı, alimler de mütefekkir olmalıdır.

Allah’a İnanmayan Bilim İnsanı Arıdan da Aşağı Düşer

Allah’ı bilmeden, anmadan yapılan ilim, ilim değildir. Arı bal yapmak için kurgulanmış bir varlıktır. O bal yapar, ama ne yaptığını bilmez. Saat gibi. Saat de vakitleri bildirir, ama o da ne yaptığını bilmez. Arı ne kadar bal yaparsa yapsın, saat ne kadar vakitleri bildirirse bildirsin, bunlar hiçbir zaman alim olamaz ve cehaletten kurtulamazlar. Allah’ı bilmeyen, anmayan bilim insanının arıdan ve saatten farkı yoktur; hatta onlardan da aşağı düşer. İlmiyle, buluşlarıyla insanları faydalandırsa da kendisi cehaletten ve hesaba çekilmekten kurtulamaz. Allah’ı bilmesi gereken tek varlık olmasına rağmen Allah’ı bilmeden yaşarsa aklı onun başına bela olur. Hem dünyada ve hem de ahirette.

Peygamberimiz, Mescid-i Nebevide iki gurup insan görmüştü. Bunlardan biri Kur’an okuyor ve dua ediyorlardı. Yani zikirle meşgul idiler. Diğeri de öğreniyor ve öğretiyorlardı. Yani ilimle meşgul idiler. Peygamberimiz: Bunların hepsi hayır üzere bulunmakta ve iyi iş yapmaktadırlar. Bana gelince ben öğretmen gönderilmişim.” Dedi ve ilim halkasına oturdu.[12][12] Çünkü ilim meclisinde zikir de vardır. Ama günümüzde olduğu gibi her zikir meclisinde ilim olmayabiliyor. Halbuki ilim Müslümana farz, cehalet ise Müslümana haramdır. 

Zikirhanede Eğlence Olmaz

Yukarda dedik ki “eğlence ortamında zikir olmaz.” Şimdi de “zikirhanede eğlence olmaz,” diyorum. Ayet ve hadislerin penceresinden bakınca kâinatı bir zikirhane, bir mabed görmemek mümkün değildir. Canlı-cansız bütün varlıklar zikir ve ibadet halinde. Böyle bir alemde eğlence olur mu? Bir yazımın başlığı şöyleydi:

Kâinat bir dergâh,

-Hak mürşit Allah,

Her şey zikirde,

Vallah ve billah!

Her alim, zakir olmalı, her zakir de alim olmalıdır. Peygamberimizin devrinde her Müslüman, hem alim, hem de zakirdi. Onun devrinde cahil zakirler yoktu. Onun devrinde İslam, ruhu, manası ve güzel ahlakıyla yaşıyor ve yaşanıyordu. Günümüzde ise alim olmayan zakirler çoğaldığından ne yazık ki İslam, ruhu, manası ve güzel ahlakıyla yaşamıyor ve yaşanmıyor.

İslam şefkat ve merhametinin yerini terör ve şiddet, İslam adalet ve medeniyetinin yerini zulüm ve vahşet, İslam tevazu ve mahviyetinin yerini tekebbür, gurur ve kibir, İslam ihsan ve isarının yerini cimrilik ve bencillik, İslam hürmet ve muhabbetinin yerini saygısızlık ve sevgisizlik almış bulunmaktadır.

Sözün özü: Yeniden bir asr-ı saadet, bir huzur asrı oluşturmak istiyor muyuz? İstiyoruz. Öyleyse insanımız, gençlerimiz Allah’ı görür gibi yaşayacak, zakirlerimiz alim olacak, alimlerimiz de zakir olacak. Bilginlerimiz, bilimleri ve buluşlarıyla Allah’ın sonsuz kudretini, rahmetini, inayet ve adaletini görecek ve gösterecekler. Gerek zakirler ve gerekse alimler sınıfında haşyet, ihsan, ihlas, takva, ilim ve marifet bulunacak, ümmet ancak böyle selamet ve huzura kavuşacaktır.

Dr. Vehbi KARAKAŞ


[13][1] Al-i İmran, 3/191

[14][2] Nur, 24/37

[15][3] Bkz. 39/23, 62/9.

000000000[1][4] Ahzab, 33/41

[16][5] Aşkın Tuna

[17][6] Haşr, 59/19

[18][7] Bkz. Müddessir, 74/42-47

[19][8]  Ebu Dâvud, Edep, 40 (4855); Ahmed bin Hanbel, II, 389.

[20][9]  Buhâri, Daavat, 66; Bkz. Fethu’l-Bâri (11/203)

[21][10]  Bkz. Müslim, 1/539

[22][11] Bkz. Al-i İmran, 3/191

[23][12] Bkz. İbn Mace, Mukaddime, 17

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi


Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.