Yukarıdaki cümle, İngiltere’de, çocuklar için hazırlanmış, iyi bir kâğıda basılmış, renkli resimlerle süslü, kendi tarihlerini anlatan sevimli bir kitaptaki konu başlığıdır. İlk dört cümle şöyledir :
“William çağında (Mîlâdî 11. Yüzyıl) İngilterede hayat kısa ve çetindi. Hükümdarlık yolu seçim veya uzlaşma ile değildi. Bu iş, genellikle, cinâyet ve savaşla olurdu. Öyle ki, kanunlar ‘might is right’ inancını yansıtır.”
Gel de ‘might is right’ cümlesini Türkçeye doğru olarak çevir bakalım:
might : güç, kuvvet demek.
right : 1 good, just (iyi, doğru) demek.
do what is right : doğru olanı yap.
2 correct (doğru)
give the right answer : doğru yanıtla, doğru cevabı ver.
3 best, proper (en iyi, uygun)
The stain dos not show on the right side. Leke, renk değişikliği (kumaşın) yüzünde görünmüyor.
4 healty (sağlıklı, düzgün)
in his right mind i.e. sane (opp. wrong senses) aklı başında (iken)
Bakmayın siz, bizdeki İngilizce-Türkçe Sözlük hazırlayanların ‘ right’ kelimesine ‘haklı’, ‘âdil’ gibi anlamlar yüklemelerine; onlar farkında değiller ki, İngiliz’in kafasında hak kavramı yoktur!
Böyle bir cümle de, Türkçe’ye, biz Türklerin anlayacağı biçime sokularak ‘güçlü olan haklıdır’ diye çevrilir.
Fransızca’daki droit kelimesi de hak kavramını, anlamını karşılamaz.
Arapçada, hak kelimesinin çoğulu hukuktur, bizde ve Müslümanlarda Hukûk Fakülteleri vardır. İngilizce bu kavram, mefhum, fikir bulunmadığı için Law : kanun kelimesini kullanırlar: Kanunların öğretildiği fakülte, okul!
Halbuki, bir karar, kanuna uygun (hukûkî, yasal) olabilir de, haklı olmaz.
Avrupa’lı (Amerika onun kültürel uzantısıdır) kafasının arka planı budur.
***
Bu gerçeği hatırda tutarsak, Amerika’nın, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de niçin bulunduğunu, son maskaralık olarak da Venezuella’nın başına kimin geçeceğine karar vermek ukalalığını niçin irtikâp ettiğini kolayca anlarız: Batı kafası, zihniyeti budur : gücün yetiyorsa, al!
İyi de, vahşî denilenler de, haydutlar da, hayvanlar da ÖYLE YAPMIYORLAR MI?
***
Hak kavramı, insanı hayvandan ayıran en belirleyici konu olsa gerek. ‘Hak’, İslâmî bir kavramdır, Kâinâtı, her şeyi Yaradan Allah’ın adıdır : Cenâb-ı Hak diyoruz. Nerede, İslâm’a bağlı, i‘lâ-yı kelimetullah (Allahın buyruklarını yüce tutmak) için didinen, Yeryüzünde Nizâmı, adâleti hâkim kılma sorumluluğunu yüklenen Osmanlı; nerede kafasında ve sözlüğünde ‘hak’ bulunmayan Batılı, İngilizi, Amerikalısı, Avrupa Birliği Ülkeleri!
Daha da düşündürücü olanı, kendi tarihini doğru dürüst bilmeyen gençlerimiz!
***
Güzel baskılı, sevimli kitaptaki paragraf devam ediyor :
“Yasal bir anlaşmazlık, resmî bir döğüşme ile (official fight – trial by combat) ile çözüme kavuşturulurdu.” Yâni, güçlü olan, galip gelecek ve onun haklı olduğu anlaşılacak! Güçlü değilsen, haklı sen de olsan, farketmez! Evet, adamların zihniyetinin temelinde bu yatıyor.
“Yahut, suçlananın, kızgın demiri kavramasıyla (trial by ordeal) hüküm/karar verilirdi. İnanılırdı ki God suçluyu cezalandıracak ve masumu koruyacaktır.”
Adamlar, böyle bir mâziden, arka plandan geliyor! Kafa yapıları nesiller boyunca böyle biçimlenmiş!
***
Ordeal kelimesi günümüzde, ‘zor bir sınavdan geçmek’ gibi bir anlamda kullanılmaktadır.
Hatırımda kaldığına göre, ‘ordeal’ın bir şekli de, suçlananı, ittihâm edileni, harlı kor üzerinde yürütmek idi!
Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi