islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,2831
EURO
34,7368
ALTIN
2.378,57
BIST
10.276,88
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Açık
19°C
İstanbul
19°C
Açık
Pazartesi Açık
22°C
Salı Açık
25°C
Çarşamba Az Bulutlu
19°C
Perşembe Çok Bulutlu
17°C

İslâm’a Göre Cinsel Hayat’ı Yazışım ve Yaşanan Olaylar

İslâm’a Göre Cinsel Hayat’ı Yazışım ve Yaşanan Olaylar
19 Kasım 2023 09:00
A+
A-

Büyük Piyale Camii’ne sürgüm edilişimden sonraydı.

Allah’ın Resûlü’nden Hayat Düstûrları isimli eserimi yayın-ladıktan sonra, ilmî malzemelerini on yıldan beri hazırlamakta olduğum İslâm’a Göre Cinsel Hayat isimli eserime yöneldim.

O yıllarda basını takip eder ve başta Varlık Yayınları olmak üzere bazı yayınları okurdum. İslâm’a cinsellik alanında darbe vurulmakta olduğunu görüyordum. İslâm penceresinden bakıldığında görüleceği üzere, halkımız her alanda olduğu gibi cinsellik alanında da bilgisizdi. Bu konuda kitap yazmak fikri bende Süleymaniye Camii İmam Hatipliğim ile başlamıştı.

Hutbelerim, seminerlerim ve konferanslarım için yaptığım çalışmalarda doğrudan ve dolaylı olarak cinsellikle ilgili gördüğüm âyetleri, hadisleri, fıkhî görüşleri not aldığım gibi, okuduğum genel kültür kitaplarında tespit edebildiğim ilgili görüşleri de kaydediyordum.

On yıl içinde büyük birikim oluşmuştu. İlmî malzemeleri tasnife başladım ve kitap da böylece şekillendi.

Yazmaya Başlamam

Burada açıklıkla ifade etmek isterim, İslâm’a Göre Cinsel Hayat kitabımı yazarken insanlar ne der, yasalar nasıl bakar şeklinde hiçbir endişem olmamıştır. Benim için önemli olan yaptıklarımın Kurân ve Sünnet ölçülerine uygun olmasıydı.

Bu sebeple araştırmamda Kur’ân ve Sünnet’i esas aldım. Hükme konu hadislerin seçiminde ileri derecede bir titizlik göstermeye ve aslına sadık kalarak, anlaşılır bir dille tercüme etmeye çalıştım.

Kitabı yazarken savunma üslûbundan çok, İslâm’ın yüceliğini dile getirici bir üslûp kullandım.

Toplumumuza egemen olan hayat tarzının eğrilerini, İslâm’ın doğrularının açıklanmasına engel görmedim. Batılları iyice gözden geçirmeye çalıştım. Ama metot olarak kitabımıza yansıtmadım. Ne var ki onları göz önünde bulundurarak, gerekli yorumları içerir bir üslûpla Hakk’ı dile getirmeye çalıştım.

Müspet bilim verilerinden yararlandıysam da, İslâm’ın doğrular ını bilime tasdik ettirme çabası içine girmedim. Ama tabiî kanunları ve İslâmî düstûrları koyanın Allah Zülcelâl olduğuna işaret ederek, İslâm’la müspet bilim verileri arasında çelişme ve çatışma olamayacağını özellikle vurgulamaya çalıştım.

Kitabın ilk bölümü olarak tasarladığım “Cinsel Öğretim Farzdır” kısmını yazdım. Yazınca da İskenderpaşa cemaatinin, bir diğer anlatımla merhum Esat Coşan ve grubunun yayınlamakta olduğu İslâm Mecmuası’na gönderdim. Basamadılar. Gönderdiğim “Cinsel Hayat İbadet Hayatının Bir Bölümüdür” başlıklı ikinci bölümü de yayınla(ya)madılar. Çünkü konular alışılagelmiş türden değildi. Göze alamadılar. Bizde işler böyle yürür; alimler halkı yönlendirmesi gerekirken, halkın ne diyeceğine bakılır.

Baktım ki olmuyor, kitabı 17 bölüm halinde düzenledim ve yazmaya başladım. Okuyucular nasıl yorumlarlar bilemiyorum ; yazarken Rabbimin yardımını görüyordum.

Kitabın yazımı altı ay sürdü ve yayına hazır hale geldi.

Kitabımızı yayınladık. Halkımızın büyük çoğunluğu onay verdi. Dualar edildi. Çok büyük ses getirdiği için yayınlanmasından iki buçuk ay sonra 21 Mart 1985 de CHP milletvekili Yılmaz Demir tarafından TBBM Genel Kurulunda laikliği ihlal ile suçlandık. Bu konuşma için EK 3’e bakınız.

Hased ehli de durmadı. Başlarında  Diyanet’in üst yönetim ricali vardı. Çünkü onların hasedi, nefisleri adına olduğu kadar laiklikleri adınaydı. Kısmen ayrıntılara inelim.

Kısmen diyorum çünkü İslâm’a Göre Cinsel Hayat kitabının yazımı, basımı, yerli ve yabancı gazete, radyo ve televizyonlarda çıkan haber ve yorumlar, Diyanet’in aleyhte rapor hazırlayıp Adalet Bakanlığına ve Sarıyer Cumhuriyet Savcılığına başvurması, TBBM’nde iki defa aleyhimde konuşulması, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi ve Sarıyer Asliye Ceza’da yargılanması, bilirkişi raporları, mahkeme kararları, sürgün edilişim, cevaplarım, ilim adamlarının yorumları, röportajlar, halk ve entellektüel kesimdeki yansımalar, İngilizce, Rusça ve Uygurca’ya tercüme edilmesi ve bütün bunlarla ilgili onlarca resmi yazı ve resim gerçekten kitaplık çalışmayı gerektirir.

İslâm’a Göre Cinsel Hayat Yayınlanınca

İlmî ve orijinal bir eser olan İslâm’a Göre Cinsel Hayat 1985 yılı başında yayınlandığında, yer yerinden oynadı. Yerel ve yabancı basının ilgi odağındaydım. Kitap on bin on bin basılıyordu.

O sıralarda Sabah gazetesi çıkmak üzereydi. Günaydın Gazetesi tedirgindi. Bizimle bir atılım yapmak istediler. Tam bu sırada Kitabımız aleyhine laikliği ihlâlden dâva açılınca, geniş bir tanıtım yapamadılar ama özet yayın yapmaktan da vazgeçmediler. Kitabımızdan yedi günlük bir özet yayınladığında ilgi gördü. Kenan Evren bile sabahları ilk olarak özetimizi okuyordu. Bunu bana gazetenin genel yayın yönetmeni Kemal Kınacı Bey aktarmıştı. Kenan Evren’in geçici de olsa ilgisi Diyaneti gereğinden fazla tedirgin etmişti.

Bu defa, 6 Mayıs 1985 de de Diyanet’in etkisiyle Hatay Milletvekili Murat Sökmenoğlu tarafından TBMM Genel Kurulu’nda İslâm Dini’ni küçük düşürmekle yerildik. (Bak. EK 4)

Olmayan Din İşleri Yüksek Kuruluna Rapor Hazırlatıldı

İslâm’a Göre Cinsel Hayat ile ilgili olarak 3 Mayıs 1985 tarihinde Din İşleri Yüksek Kurulu’nca bir rapor hazırlanarak resmen işleme konuldu.

Tam bir ahlâkî çöküntü. Çünkü Din İşleri Yüksek Kurulunun 11 üyesi olması gerekirken yalnızca üç üyesi vardır. Sekiz üyelik boştur. Daha açık bir anlatımla, Kurul üç üyesi ile toplanıp hukuken karar alamaz. Alamaz da söz konusu olan, artan şöhretiyle güçlenen Ali Rıza Demircan olunca, sipariş kararlar da alınır.

Tayyar Altıkulaç’ın Adalet Bakanlığına İhbarı

Hukukî varlığı olmayan Din İşleri Yüksek Kurulu adına düzenlenen raporun hazırlatılışından bir hafta sonra 10 Mayıs 1985 de Diyanet İşleri

Başkanı Tayyar Altıkulaç resmi bir yazı ile Adalet Bakanlığına bizzat başvurur, kitabın yargılanması ve toplatılmasını ister. Yazı şöyle:

Adalet Bakanlığına

Ali Rıza Demircan tarafından kaleme alınan “İSLÂMDA CİNSEL HAYAT” adlı iki ciltlik kitapla ilgili olarak Başkanlığımız Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 3 Mayıs 1985 gün K/212-09/43 kararının örneği ilişik olarak sunulmuştur.

Kararın tetkikinden de anlaşılacağı üzere gerçeklik ve ilmilik görüntüsü altında yeterince dini bilgisi olmayanları yanıltıcı ve halkımızın dini hislerini rencide edici nitelikte görülen söz konusu kitabın halkımız için zararlı olduğu mütalaa olunmaktadır.

Bilgilerini ve toplatılması hususunda gereğini takdirlerine arzederim.

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun Sarıyer C.Savcılığına İhbarı

Bununla da yetinilmez. Din İşleri Yüksek Kurulu başkan vekili İrfan Yücel imzasıyla o tarihte oturduğum mahallin savcılığı olan Sarıyer Cumhuriyet Savcılığı’na yazılan resmi yazıyla da kitabın toplatılması istenir.

17 Mayıs 1985 tarihli bu yazı, yukarıda sunduğumuz Adalat Bakanlığına yazılan yazının tıpa tıp aynısı. Tek farkı tam bir ciddiyetsizlik örneği olarak Adalet Bakanlığı’na yazılan yazıda kitabımızın adının İSLAM’A GÖRE CINSEL HAYAT değil de “İSLAMDA CİNSEL HAYAT” şeklinde yanlış/eksik yazılmış olmasıdır.

Bu ihbarlar üzerine Kitabımız Sarıyer Sulh Ceza Makemesince 19.6.1985 tarihinde toplatılır.

Adalet Bakanlığına Başka Bir Kitap İçin Başvurulmuş mudur?

Acaba Tayyar Altıkulaç ve ekibi yönetim tarihleri boyunca herhangi bir ateist veya deist yazarın ideolojik veya pornografik zehir kusan kitabı için toplatma kararı başvurusunda bulunmuşlar mıdır? Sanmıyorum. Ama farketmez, ateizme, deizme ve pornografiye onay

verecek değiller ya. Onların bütün duyarlılığı bizim gibi İslâm’ı bir hayat düzeni olarak algılayanlar içindir. Üzgünüm ama hakikat budur.

Onların değindiğimiz talepleri üzerine kitabımız toplatılır ve Sarıyer Asliye Ceza’da yargılanır. 11.12. 1985 tarihinde beraat eder.

Bu kadro,  hukuken beraat ettikten sonra bile, yıllarca kitabımın Diyanet Yayınevleri ve Fuarlarında satışını yasakladılar. Bu adalet ve erdem yoksunu, hak tanımaz-bilmez insanlar, yargıya başvurduktan hemen sonra da beni rütbe indirimi ile Uşak Çakaloz Camiine müezzin kayyım olarak sürgün ettiler.

Şimdi Okuyucu Sorabilir

Şimdi okuyucumuz, İslâm’a Göre Cinsel Hayat isimli Kitap, bunların iddia ettiği gibi zararlı olmuş olamaz mı diyebilir. Diyebilir de ben de aradan çekilir, okuyucuyu benim hazırladığım reddiye ile değil, ama üç ilahiyat hocamızın kitabımızla ilgili verdiği resmi bilirkişi raporuyla başbaşa bırakırım. Bırakmadan önce gerekli bir ilave bilgi verelim:

“İslâm’a Göre Cinsel Hayat” T. Ceza Kanunu’nun 163. maddesi’ni ihlalden İstanbul Devlet Güvenlik Mahkamesi’nde, 175. maddesi’ni ihlalden de Sarıyer Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanıp beraat etti.

Sunulacak rapor, Sarıyer Asliye Ceza Mahkemesi’nin talebi üzerine Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerince hazırlanan ve 9.12 1985 tarihinde mezkur mahkemeye sunulan rapordur. Beraatimize ve kitabımız üzerindeki toplatılma kararının kaldırılmasına vesile olan bu rapor, bizce art niyetli bilimsel iftiracılara da bir cevap niteliğindedir.

Rapor için kitabın sonundaki EK 2 bölümüne bakınız.

Diyanet Aynı Diyanettir

Burada konuyu dolaylı yolla biraz daha açışım, nasıl bir Diyanet yönetimi altında İmam-Hatiplik yaptığımızı anlatabilmek içindir.

Hutbelerim için çalıştım, yazdım, sundum, ayrıca konferanslar verdim. Laik düzen de beni cezalandırmak için harekete geçti. Devlet Güvenlik mahkemeleri, Ağır ve Asliye Ceza mahkemelerinde yedi defa yargılandım. Buraya kadar tamam da, Diyanet’e ne oluyordu?

Bu arada ifade edeyim, bazı müspet gelişmeler olduysa da Diyanet temelde aynı Diyanet’tir. İktidar kadrolarının değişimiyle görüntüde değişim olmuştur ama Diyanet Anayasal laik bir kurum olarak İslâm’ın toplumu yönlendirici yasalarına kapalılık vasfını 2019’da da sürdürmektedir.

Yukarıda yaptığımız anlatımlarımızı doğrulayan ve okuyucumuzu aydınlatacak olan iki anımı daha paylaşıp tarihe bırakmak istiyorum.

Ali Arslan ve Abdülmecid Belli

İslam’a Göre Cinsel Hayat isimli eserimden ötürü laikliği ihlalden İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi ve dinimizi küçük düşürmekten de Saarıyer Asliye Ceza’da yargılanırken Ali Arslan Hocamızla, ünlü hakim Abdümecid Belli Beyefendi beni mânen desteklemiş olmak için Emirgan’daki evime ziyarete geldiler. Ali Arslan, Tekirdağ İl Müftülüğü de yapmış ve Şerîat propagandası suçlamasıyla 163. Maddeden ceza almış sevdiğimiz bir hocamızdı. Abdülmecid Belli ise kitap hacimli kararıyla Nur Risalelerine beraat kararı verdiği için hakimlikten atılan bir büyüğümüzdü.

Abdülmecid ağabey bana, “Laikliği ihlâlden yargılanmana sebep olan birinden şüpheleniyor musun? ”diye sordu. Adalet Bakanlığı’na ihbarı üzerine yargılandığım için ben de Tayyar Altıkulaç olabilir, deyince bana şöylece öğüt verdi:

  • Oğlum! Git Tayyar Altıkulaç ile görüş. Ne yaparsan yap, onunla uzlaşarak aleyhine tavır koymaktan vazgeçmesini sağla.

Öğüdü ile yetinmeyip bir de açıklama yaptı:

  • Bak oğlum! Mahkeme heyeti seni beraat ettirme kararı verse bile, onlar mahkeme salonuna gelirken bir telefon çalar, kararı değiştirip seni mahkum ederler. Sonra da gerekçesini yazarlar.

Daha sonra da dostlarının bile ihanetine uğrayarak, kendisinin hakimlikten nasıl çıkarıldığını anlattı.

Bu satırları yazarken anımsadım: Süleymaniye Camii görevimden alınınca Hayrettin Karaman Hocamıza gidip dönüşüm için yardımını rica ettiğimde, bana Tayyar Altıkulaç Hocayı işaret ederek – Sen istersen dönebilirsin,- dedi. Anlaşılan biat etmem isteniyordu.

Aynı ricayı, sürüldüğüm Büyük Piyale’ye Cuma namazına gelen Korkut Özal’a yaptığımda, o da bana başbakan olarak ağabeyi Turgut Özal’ın henüz Tayyar Altıkulaç’a etki edemeyeceğini söylemişti.

Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanı

İstanbul Devlet güvenlik Mahkemesi’nde beraat etikten sonra, 1986 yılı içinde hatıralarımı yazacağım gerekçesiyle dosya içeriğinin sûretlerini talep için dilekçe vermeye gittiğimde, Mahkeme Başkanı S. Süheyl Deliorman dilekçemi ilgili birime sevk ederken bana şöyle dedi:

– Şimdi laiklik mi var. Laiklik 1930’ lardaydı. Sana gelince; Bak hoca, beni çekemeyenlerin başında kendi arkadaşlarım gelir. Onlar benim başkan olmamı kabullenemezler. Diyanet kadrosu da seni çekemedi. Kuyunu kazmak istediler. İşin özü budur.

Başkanın açıklaması işin özetiydi. Devlet Güvenlik Mahkemesine de müdahale vardı, zaten Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılama, D. İ. Başkanı Tayyar Altıkulaç’ın başvurusuyla Adalet bakanlığını harekete geçirmesiyle başlamıştı. Ama Rabbim korudu.

İyi de bu güç nereden geliyordu?

Bir gün Nevzat Yalçıntaş hocamız bana ‘ T.C.nin iki büyük kurumu vardır, Ordu ve Diyanet. Bu iki kurumda nefes alış verişler kontrol altındadır ‘ demişti. Genel Kurmay Başkanı’na yetki verilir de, Diyanet İşleri Başkanına verilmez mi? Kaldı ki Tayyar Bey 2019 yılında ve 83 yaşlarında iken bile hâlen Türkiye Diyanet vakfının bir kurumu olan 29 Mayıs Üniversitesinin mütevelli heyet başkanıdır. Allah cümlemize hayırlı ömürler versin.

İstifam ve İhrac Edilmem

Cezalandırma amaçlı yargı süreçleri başlarken 30.05.1985 de sürüldüğümüz Uşak Çakaloz Camii müezzinliğinden yeniden Büyük Piyale Camii İmam Hatipliğine dönmek için, Manisa İdare Mahkemesinde açtığımız yürütmeyi durdurma ve iptal dâvasını kazandık. (Bak. EK 7 ) Ama göreve iade edilmedik. Beyoğlu Müftülüğüne bağlı 50 kişilik bir mescide; Mahr-i Zade Hüseyin Çelebi Camiine atandık. Orada da günde beş defa, Murakıb ile takip edildik.

1983 sonlarında Emirgan’a taşınmıştım. İstanbul Müftülüğüne başvuruda bulunarak evime yakın olan Emirgan Camiine tayinimi istedim. Kabul edilmedi. Bu defada 20.10. 1986 da Kartal Müftülüğüne bağlı Fındıkpınar köyü Camiine sürüldük.

Hutbe ve vaazlarımla hizmet imkânı kalmayınca 23.07.1987 de istifa ettim. Ama zalimler yetinmediler. İstifaya mecbur bırakılışımdan bir süre sonra, istifadan önce 15 gün devamsızlık yaptığım gerekçesiyle de beni memuriyetten ihraç ettiler.

Bu kadro ile kişisel bir sürtüşmem olmadığına göre, bana karşı besledikleri kin, hasetten mi, yoksa nifaktan mı kaynaklanıyordu?

Böylece memuriyetin sonuna geldik. Güzel kul olma mücadelemiz, İslâm’ı öğrenme ve öğretme çalışmalarımız ve 1988 de Emir Turizm ile başlayan ticari faaliyetlerimiz yeni bir safhaya girdi.

Dâvamız Alemlerin Rabbi olan hamd ve senadır.

Gelin Peygamberimizin öğrettiği bir dua ile bu bahsi de noktalayalım:

Allahım! İnsanların katında büyürken senin katında küçülür olmaktan sana sığınırız.