Makale

KABARAN İÇİM

İçin kabarmış senin, dedi karşımda oturan. Bir şeyler canını sıkmış anlaşılan, dedi ardından. Üzerine sinmiş bir hüzün var, diye de devam etti. İçim kabarmış, canımı sıkan şeyler ve bir elbise gibi giyindiğim hüzün; çevremdeler,  benimle birlikteler. Karşımda oturan, bütün bunları neye dayanarak söylüyor? Konuşmalarım, sözlerim, duruşum, tutum ve davranışlarım… Bunlardan hangisi böyle bir değerlendirmeye sebep olmuş? Bütün bunlara bir anlam yüklemeli miyim?

Ancak bir gerçek var, gerçekten de canım sıkkın. Çevremde olup bitenler, okuduklarım, şahit olduklarım canımı bir hayli sıkıyor. Gündemler hızla değişiyor. Bireysel ve toplumsal sıkıntılar, geçici çözüm önerileri arasında halının altına süpürülmüş tozlara dönüşüyor âdeta. En önemli problemlerden biri olarak gelecek nesillerin her yönüyle sağlıklı birey ve dolayısıyla sağlıklı toplum olmalarının önündeki engeller konuşulmamaktadır ne yazık ki. Ya da konuşulanlar kısık sesler olarak kalmaktadır. Daha güçlü ve üst perdeden söylemlere ihtiyaç duyulmaktadır oysa. Yerinde ve gerekli adımlar atılmazsa geleceğimizi, gelecek nesillerimizi kaybetme ile karşı karşıya kalacağız. Bu problemimiz inanın ekonomik ve siyasi sıkıntılarımızdan daha da önemlidir.

Eğitim sistemimizdeki sıkıntılarla ilgili olarak çok sayıda çalışma, program ve değerlendirme yapılmış, ileride de yapılacaktır. Bunların hemen hepsinin ortak noktası çocukların yani geleceğimizin yetişmelerinde birtakım problemlerin olduğudur. Elbette bütün olumsuzluklara rağmen aradan sıyrılan, iyi eğitilmiş olanlar da vardır. Genel kuralı hepimiz biliyoruz, hatırlatalım: ‘’İstisnalar müstesnadır ve kaideyi bozmazlar.’

Bütün problemleri zaman zaman ben de düşünüyorum, düşünüyoruz. Benim bu hafta böyle bir konuya değinmemin bir sebebi de eğitimci Kadriye DEMİREL’in paylaştığı bir değerlendirme yazısıdır. Benim ve benim gibi düşünenlerin parça parça dile getirdiklerini derli toplu ifade etmiş. Okuyanlar vardır, diye umuyorum. Çünkü bu eğitimcinin söyledikleri adeta nokta atışı diyebileceğimiz yerinde tespitlerdir. Umuyorum ki yetkililer de bu yazıyı okumuşlardır ve oradaki görüşlerden hareketle birtakım adımlar atarlar. İhmale gelmez bir durum bu çünkü. Yönetici, eğitimci, ebeveyn hangi durumda olursak olalım hepimizin üzerine düşen sorumluluklar var. Bunlar yerine getirilmezse çocuklarımıza, torunlarımıza bırakacağımız dünya; yaşanabilir bir dünya olmayacaktır.

Yukarıda adını zikrettiğimiz eğitimci arkadaşımız ‘’ Eğitim ve öğretimin amaçlarına ulaşması ve geleceğimizin teminatı olan yeni neslimizin iyi yetişmesi için, duygusal ve sosyal zekayı körelten sebepleri ortadan kaldırmak yetkililerin önceliği olmalıdır.’’ diyerek sebepleri şöyle sıralamıştır: Beslenme sorunu, dijital bağımlılık, disiplinsizlik, ilgisiz aile, zaman yönetimi eksikliği, uykusuzluk, okulda geçen sürenin fazlalığı, müfredatın ağırlığı, sosyal ihtiyaçların karşılanmaması, öğretmen otoritesinin yok edilmesi, amaçsızlık, doyumsuzluk, öğrenme amacı yoksunluğu, ailede eğitimin ihmal edilmesi, rol model sorunu, diplomanın önemsizleşmesi, sınıfta kalmanın nerdeyse ortadan kalkmış olması ve son birkaç yıl eğitime uzun aralar verilmesi.

Evet, uzun bir liste olmuş. Her bir madde, üzerinde çok uzun konuşulması, yazılması gereken maddelerdir. Ve yukarıda belirttiğim gibi karşılığı olan, yerinde tespitlerdir hepsi. O halde kolları sıvamanın ve işe koyulmanın zamanıdır şimdi. Sıralanan sebeplerden hangisi bizimle ilgili ise kendimizden başlayarak bunları ortadan kaldırmanın gayreti içinde olmalıyız. Sonra değil, şimdi. Başkası değil biz. Kimse yok, demeden ben varım, diyebilmeliyiz. Bunları yaptığımız zaman dünyayı bir cehenneme çeviren faktörlerin –çevre kirliliği, işsizlik, küresel ısınma, savaşlar, ekonomik krizler vs.- ortadan bir bir kalktığına ve dünyanın yaşanabilir bir yer oluşuna tanıklık edebiliriz belki.

İçimin kabarması, can sıkıntısı, yüzüme ve davranışlarıma yansıyan hüznün sebebi çocuklarımızın geleceğinin ellerimizin arasından kayıp gitmesine duyduğumuz üzüntünün yansımalarıdır. Bütün bunlara ilaveten bir de fıtratın unutulması ve ondan uzaklaşılması da bir başka sebeptir.      Çocukları önemsemeliyiz hem de çok. Abdulhak Hamit TARHAN Kim demiş ki çocuk küçük bir şeydir. / Bir çocuk belki en büyük bir şeydir.’’ sözüyle tam da bunu kast etmiştir.

Nefsimiz, çocuklarımız, eşlerimiz, içinde yaşadığımız dünya hepsi birer emanettir bize. Onları korumak, yaratılışlarına zarar vermemek gibi bir sorumluluğumuz var. ‘’İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor.’’( Kıyâme s. 36) ayeti, hem yaratana hem de yaratılmışlara karşı görevlerimizi hatırlatan çarpıcı bir ilahi uyarıdır. Çocuklarımıza, çevremize, dünyaya ve en önemlisi hatta diğerlerinin başlangıcı olacak şekilde öncelikle Allah’a karşı sorumluluklarımızı yerine getirmenin vaktidir.

EYYUP YÜKSEL

Recent Posts

  • Makale

SENİ BUGÜN BAŞKA SEVİYORUM AMA SEN HANGİ GÜN İSTERSEN OKU

SENİ BUGÜN BAŞKA SEVİYORUM AMA SEN HANGİ GÜN İSTERSEN OKU Ben senin sevgili kaderinin neresiyim?…

15 saat ago
  • Makale

AHLÂK İSLAMÎ KURALLARDIR AHLÂKSIZ KİŞİ DİNDAR OLAMAZ

AHLÂK İSLAMÎ KURALLARDIR AHLÂKSIZ KİŞİ DİNDAR OLAMAZ! Yüksek mahkeme üyelerinden genç bir dostumuz sohbetimiz sırasında…

16 saat ago
  • Makale

KAYBETTİĞİMİZ GEÇMİŞİN FARKINDA MIYIZ?

Ülkemizde inançsız bir kesim Cumhuriyetin kuruluşundan buyana Osmanlı’ya azgın bir düşmanlık duygusuyla saldırmaktadır. Bunun neden…

17 saat ago
  • Gündem

Almanya’da Filistin Destekçisi Yasemin Acar’ın Dramı

Almanya'da Filistin Destekçisi Yasemin Acar'ın Dramı: Polisin Şiddeti ve Haksızlık Almanya'nın başkenti Berlin'de, Filistin'e destek…

1 gün ago
  • Gündem

Namaz Kılan Öğrencilerin Etrafında Etten Duvar Ördüler

Namaz Kılan Öğrencilerin Etrafında Etten Duvar Ördüler Gazze Protestolarında Birleşen Kalpler ABD'deki üniversitelerde, Gazze'deki zulme…

1 gün ago
  • Gündem

Yahudi Öğrenciler Filistin İçin Dua Etti

Yahudi Öğrenciler Filistin İçin Dua Etti İnsanlık İçin Birleşen Sesler Washington, ABD - George Washington…

2 gün ago