Analiz

LÜTFEN BİZİ DİNLER MİSİNİZ! BEĞENİRSENİZ NE A’LA…

Aziz Peygamberimiz Mekke çocuğuydu. Çevresinde güvenilir bir insandı ama hepsi o kadar. Kendisinden önceki bütün peygamberlerin tebliği olan İslam’a ilişkin hiçbir bilgisi de yoktu. (Şura 52)

Hiçbir insandan öğretim ve eğitim görmediği için Ümmi idi. (Araf 158)

Allah’ın kendisine indirip tebliğ ettirdiği Kurân, Peygamberimizin  hayatını inşa etti. Onun tefekkürü, güzelliklere sevdası, insana saygısı, hayvanlara ilgisi, adaleti yüceltişi, barış severliği, savaşçılığı, sabrı ve tevazuu vs… her bir özelliği Kur’ân merkezliydi.

Hayatı canlı Kur’ân’dı 

Yakın çevresindeki sahabileri de bunu biliyordu. Onlar, kendilerini bağlayacak Kur’ânî ölçüleri, peygamberimizin şahsında  daha etkin bir şekilde izliyorlardı. Bir diğer anlatımla  sahabiler asıl uygulanması gerekenin Allah’ın kitabı Kur’ân olduğunu, kendileri gibi Peygamberimizin de Kur’ân’ı izlemekle yükümlü olduğunun bilincindeydiler. (Enam 106;  Zuhruf 43)

Bizler Aziz  Peygamberimizin ve sahabilerinin hayatını eksik bir yöntemle yani Kur’ân ile bağlantı kurmadan anlamaya çalışıyoruz. Bu sebeple ve çoğu zaman  da onların hayatını ulaşılamaz bir yaşam olarak değerlendiriyoruz. Oysaki onların hayatı  bizim de yaşayabileceğimiz sadelikteydi.

Kur’ân, mesajlarını  iyi anlamamız  halinde Peygamberimiz gibi, sahabiler gibi bizleri de geliştirip bizden sonrakilerin örnek alabileceği şekilde yüceltebilir.

Kur’ân’ı Her Gün Okumalı

Her gün Kur’ân’dan bir miktar okurum. Bir iki gün evvel Ğafir/Mümin suresini okurken 28. ayetine gönlüm takıldı:

Firavun hanedanından olup Musa’ya iman ettiğini o güne kadar gizleyen mümin bir adam, Firavun’un da bulunduğu bir mecliste ayağa kalkıp şunları söyledi:

“Siz bir adamı ‘Rabb’im Allah’tır.’ dediği için öldürecek misiniz? Oysa o, sözlerinin doğruluğunu ispatlamak üzere size Rabb’inizden apaçık deliller getirdi. Düşünün, şayet o bir yalancıysa, yalanının cezasını kendisi çekecektir. Ama eğer doğru söylüyorsa, onu inkâr ettiğiniz takdirde, en azından onun sizi bildirdiği şeylerin bir kısmı dünyadayken başınıza gelecektir. Çünkü Allah, haddi aşarak kendisi hakkında yalan söyleyen hiç kimseyi başarıya ulaştırmaz, doğru yola iletmez.”

 Zorlama Hakkımız ve Kabul ettirme Görevimiz Yoktur. İstisnasız bütün Peygamberlerin görevi apaçık bir tebliğ/duyuru olmuştur. (Nahl 35)

Onların tebliğ ettikleri doğruları kabul ettirme görevleri  olmamıştır. Kaldı ki isteseler bile onların doğru yola iletme güçleri de yoktu. (Kasas 56)  Ama düşündürücü bir yöntemle, güzel öğütle ve estetik içeren saygılı  diyalogla  tebliğ, ama yalnızca tebliğ görevleri olmuştur, (Nahl  125; Ğaşiye 21-22)

Son elçi/peygamber Hz. Muhammed’in hayatında görüldüğü gibi Peygamberlerin yaşamında izlenen savaşlar, karşıtları tarafından yapılan baskı, işkencence, öldürme ve  işgal girişimleri sonucu olmuştur ve savunma amaçlıdır.

Yukarıda anlamı sunulan ayetteki  müminin bilgece uyarılarına bir daha bakar mısınız!

“Düşünün, şayet o bir yalancıysa, yalanının cezasını kendisi çekecektir. Ama eğer doğru söylüyorsa, onu inkâr ettiğiniz takdirde, en azından onun sizi tehdit ettiği şeylerin bir kısmı dünyadayken başınıza gelecektir…”

Gönlüm takıldı dedim ya. Birden Musab bin Umeyr’in yaptığı ilk tebliğ de aklıma düştü.

Peygamberimiz  Kur’ân’ın içeriği ve tebliğ yöntemini iyi bilen Musab bin Umeyr’i Medine’ye davetçi/öğretmen olarak gönderir.

Şehrin yetkili  ve etkili merkez şahsiyeti  Sa’d İbn-i Muaz’dı.  Sa’d adına tebliğine tehdit edici bir dille karşı çıkıp susturmak isteyen Useyd ibn Hudayr’e  Musab muhtemelen Ğafir 28’de örneklendirilen  yiğit bilge  kişinin  yaklaşımıyla şöyle der;

  • Lütfen bir an oturup sana söyleyeceklerime  kulak verir misin? Beğenirsen ne ala! Aksi takdirde istediğiniz gibi ben burasını terk eder giderim. (Muhammed Hamiduullah İslam Peygamberi Madde 281)

Hulasa söylemek istediğimiz şudur:

Bazıları inanmasalar da bütün insanlar Allah’ın kullarıdır. O, isteseydi herkes Müslüman olurdu ama O denemeye uğratmayı diledi ve Peygamberlerine bile yalnızca tebliğ görevi yükledi.

Tebliğde başarısızlığımızın; kabul görmeyişimizin bir sebebi de ince ruhlu bir tebliğci gibi davranmayışımızdır. Oysaki zorlama görevimiz, Cehennem gitme özgürlüğünü kısıtlama hakkımız yoktur. Dileyen inanır, isteyen kâfir olur. (İnsan 3)

Sorgulama hakkı yalnızca Alah’ındır. İslam toplumunda bile  engellenebilecek olan, günahların aleniyete dökülmesidir.

Evet ateiste-deiste, gayr-ı müslime ve tebliğ yapılacak diğer bütün insanlara söylenecek sözümüz sadece şu olmalıdır:

  • Lütfen size sunacağımız Kur’an’ı dinler misiniz! Beğenirseniz ne a’la…Beğenmezseniz dilediğiniz gibi inanabilirsiniz?

Ali Rıza Demircan

 

Recent Posts

  • Gündem

BM, Gazze’de İnsani Yardım Konvoylarına Ateş Açıldığını Duyurdu

BM, Gazze’de insani yardım konvoylarına ateş açıldığını duyurdu İsrail'in Gazze'ye Yönelik İnsani Krizi Derinleştiren Saldırıları…

2 saat ago
  • Gündem

YAPAY ZEKA İNSANLIĞI YIKIMA MI GÖTÜRÜYOR?

Yapay Zeka İnsanlığı Yıkıma Mı Götürüyor? Öğretim görevlisi Tuğba Öztürk, yapay zekayı ele aldığı yazısında,…

3 saat ago
  • Gündem

İzmir’de Nikah Memuru Skandalı: Dua Edene Müdahale Edip Müzik Açtırdı!

İzmir Karşıyaka'da nikah memuru, dua edilirken mikrofonu alıp müzik açtırdı. O anlara ilişkin görüntüler kısa…

4 saat ago
  • Gündem

Filistinliler Nereye Gidecek?

Filistinliler Nereye Gidecek?  İsrail Gazze şeridinde ki gerilimi arttırmaya devam ediyor. Refah kentine kara harekatı…

5 saat ago
  • Gündem

TIBBA SAYGIMIZ VAR AMA, AMASI DA VAR

Biz tıp insanlarının pek çoğunun kendi araştırmalarından çok başkalarının masa başında hazırladıkları bilgileri alıp sattıklarını…

6 saat ago
  • Gündem

DİYENET DUYURDU! KURBAN KESİM BEDELLERİ AÇIKLANDI

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, 2024 yılı vekalet yoluyla kurban kesim bedelinin yurt…

7 saat ago