Mabetler Kimin?

Mescit ve câmiler, İslâm’ın ruh aynaları olan aziz mekânlardır. Bu mekânlara, temiz bir beden, pak ve güzel elbiselerle/ziynetlerle girmek, Kur’ân’ın emridir. (Araf, 31)
Cuma günleri ki, Müslüman haftalık bayram günleridir. O gün, namaz vakitleri, cami dışında dünyevî ve ticarî bütün bağlar kopar, uhrevî hayatın (güzel ve hayırlı) akibeti/bekası için, cami içinde sorunlar ve meseleler seslendirilir… Cami’de, namazla huşunun zirvesine ulaşılır… Akabinde Allah için, din için, iman için, devlet için, kutsal ilkeler için, güçlü ve kuvvetli/kudretli Müslümanlar olmak üzere yeryüzünün tüm şehir ve yerleşim yerlerine dağılınılır. Böylece bilgi, teknoloji ve ticarette “en güçlü ve en ileri” seviyeye ulaşmak amacı/hedefi, Allah’ın rızası ve insanlığın faydası çerçevesinde gerçekleştirilir.

Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan (nasibinizi) isteyin. Allah’ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz/başarıya eresiniz.” (Cuma, 9)

Hz. İbrahim’in Duasının Tecelli Ettiği Gönül Mekânları

Cami ve mescitler, İbrahim Peygamber’in (a.s.) duasının tecelli ettiği gönül eserleridir. Kendimiz ve neslimizin kulluk bilinç ve ruhunu yaşadıkları huzur mahfilleridir. Orada iyi, hayır ve takva, en güzel hallerle bizi tımar eder, insanî kimliğimizi, İslâmî ruh/tefekkürle buluşturur.

“Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” (İbrahim, 40)

Camiler, sadece ümmetin erkeklerine ait mekânlar değildir. Orada Saadet Asr’ında olduğu gibi, kadın ve erkekler ubudiyetin ruhani tüm zevk ve heyecanı son sınırlarına kadar yaşarlar. Allah’ın Resûlu, kadınların mescitlere gidişinin engellenmesini doğru bulmaz. Nitekim o durumu şöyle ifade eder:

Allah’ın kadın kullarını Allah’ın mescitlerinden alıkoymayınız. Ancak onlar da koku sürünmeden mescide gelsinler.” (Ebu Davud, Salat, 52)

Hicretin Bereketi Üç Mekan: Mescit/Cami, Okul/Suffa ve Pazar

Mescitler, bir mektep ve okul yerleri işlevini görmüştür. Hz. Peygamber (s), hicretten sonra Medine’de, öncelikle üç yeri hazır hale getirmiştir. Mescit, okul ve (Müslümanlara ait) pazar. Ashab-ı Suffa denilen sahibilerden bazı kimseler, sadece ilim tahsili için, birçok zorluklara katlanarak Peygamber Mescidi’nin etrafındaki hücrelerde/odalarda eğitimlerini sürdürmüşlerdir. Allah’ın Elçisi (s), kadınların eğitim ve soru(n)ları için bir gün ayırmış, böylece onların yetiştirilmesinin önemine dikkat çekmiştir.

“Ebu Saîd’den rivayet edildiğine göre; Bir kadın Allah Resulü ’ne gelerek şöyle bir istekte bulundu: “Yâ Resûlallah! Senin sözlerinden hep erkekler faydalanıyor. Bize de özel bir gün belirlesen, o gün sana gelsek de Allah’ın sana öğrettiklerinden bize de öğretsen.” Allah Resûlü ‘Şu gün şu mekânda toplanın.’ buyurdu. Bunun üzerine kadınlar toplandılar. Allah Resûlü geldi ve onlara Allah’ın kendisine öğrettiklerinden öğretti.” (Buhari, İ’tisam,9)

Mabetlerin Gülleri: Kadınlar ve Çocuklar

Kadınlar gibi, çocukların da mescitlerde bulunmasını teşvik eden Hz. Peygamber (s), onların varlığını hiçbir zaman eleştirmemiş ve engellememiştir. Çocuk sesleri ve ağlamaları, Sevgili Peygamberimiz (s) için, hayatın doğal bir hali olarak görülmüştür. O, bu konudaki tavrını şu şekilde ortaya koymuştur:

Uzun uzun kıldırma isteğiyle namaza başlıyorum ki o esnada bir çocuk ağlaması işitiyorum. Annesinin onun ağlamasından dolayı sıkıntıya düşeceğini bildiğimden namazı kısa tutuyorum.” (Buhari, Ezan, 65)

Hz. Peygamber nezdinde, çocuk sesleri, gülme ve ağlamaları, hiçbir zaman ibadetin/namazın huşûnu bozan durumlar olarak algılanmamıştır. Bu gibi hususlar, ikaz konuları olmamıştır.

Mescitlerin imarı, kadar temizlik ve bakımları da, bir o kadar önemli ve ecri olan hususlardır. Nitekim Mutluluk Asrı’nda yaşananlar, bunu bariz bir şekilde ortaya koymaktadır:

“Asr-ı Saadet’te Mescidi Nebevi’yi devamlı olarak süpüren zenci bir kadın vardı. Bir ara Rasulullah (s.a.v) onu görmedi. Merak ederek sordu. Sahabeler “öldü” dediler. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v); “Bana haber vermeniz gerekmez miydi?” diye buyurdular.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v), bu durumdan hoşlanmadı ve “Bana kabrini gösterin” diye buyurdular. Sahabe O’na kadının kabrini gösterdi ve kadının kabri üzerine cenaze namazı kıldı ve dua etti.” (Buhârî, Salât, 72, Cenaiz, 66)

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Recent Posts

  • Makale

ALIN TERİ

Kim bakar emeğe, alın terine Gün gelir kenara atarlar seni Koyarlar vasıfsız şahsı yerine Kıytırık…

5 saat ago
  • Gündem

Gazze Şeridi’nde Yitirilen Hayatlar: Acıyı Anlatmak

Gazze Şeridi'nde Yitirilen Hayatlar: Acıyı Anlatmak Gazze Şeridi, yıllardır çatışmaların, acıların ve umutların yeri olmuştur.…

5 saat ago
  • Makale

EROL GÜNGÖR’ÜN KAYBI TÜRKİYE’NİN KAYBIDIR!

24 Nisan 1983 yılında vakitsiz ölümüne en fazla üzüldüğüm isimlerden birisi Erol Güngör (1938) Hoca…

6 saat ago
  • Gündem

RAKICILAR MI ZAVALLI ZAVALLILAR MI RAKICI?

Alkollü içkilerin ve bunların başında rakının insan sağlığı için tehlike oluşturduğu bilinmektedir. Alkollü içkiler, yaralama…

1 gün ago
  • Gündem

Gazze Şeridi’nde Toplu Nikah Töreni Düzenlendi

Gazze Şeridi'nde Toplu Nikah Töreni Toplu Nikah Töreni Gazze Şeridi'nde İsrail Saldırıları Altında Gerçekleşti Gazze…

1 gün ago