islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
34,7062
EURO
36,7587
ALTIN
2.944,92
BIST
9.935,96
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
14°C
İstanbul
14°C
Az Bulutlu
Cuma Çok Bulutlu
16°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
15°C
Pazar Parçalı Bulutlu
18°C
Pazartesi Az Bulutlu
17°C

Man Adasında Bir Kilisenin Bahçesinde Yedi Müslüman Türk

Man Adasında Bir Kilisenin Bahçesinde Yedi Müslüman Türk
6 Mart 2018 07:51
A+
A-

Man adasında bir kilisenin bahçesinde yedi Müslüman Türk’ün gömülmüş olduğundan haberimiz var mı?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun, partisinin grup toplantısında, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakınlarının Man Adası‘ndaki bir şirkete para gönderdikleri” iddiası ile birlikte Türk halkı belki de ilk kez Man Adası’nın varlığından haberdar olmuştur. Halbuki Man Adası, başka yönleriyle bizim ilgi alanımıza girmeliydi. Kısaca izah edeyim. Britanya’ya bağlı Man Adası’nın Knockaloe bölgesinde I. Cihan Harbinin başlamasıyla birlikte sivil tutuklular için, dünyanın en büyük esir kampı kurulmuştur. Bu sivil esir kampında 30 bin civarında esir bulunmaktaydı. Bunlardan yaklaşık olarak 20 bini Alman kökenliydi.

Şimdi diyeceksiniz ki bundan bize ne? Bu sivil esir kampına çoğu asker kökenli olmayan Müslüman Türklerin de götürüldüğünü söylersem herhalde sizin de ilginizi çekecektir. Osmanlı Devleti ile Büyük Britanya arasında harp başladığında Şubat 1915’te çıkan bir kanunla İngiltere’de ikâmet eden İslâm dinine mensup Osmanlı vatandaşlarına günlük hayatın akışını kısıtlayan değişik sınırlamalar getirilir. Akabinde 55 yaşın altında olan Müslüman Türkler, tutuklanır ve değişik esir kamplarına nakledilir. Enteresandır gayri-Müslim Osmanlı tebaasına herhangi bir müeyyide uygulanmaz.

O dönem harp hâlinde olan devletler arasındaki yazışmalar, tarafsız devletlerin büyükelçilikleri vasıtasıyla yapılır. Osmanlı Devleti ile Büyük Britanya arasındaki yazışmalar ise İsveç Sefareti üzerinden yürütülür. Londra’da tutuklu Raşit SadiBeyin kâtibi, İsveç Sefaretine yazdığı mektup sayesinde Osmanlı Basını, sivil esir kamplarında tutuklu vatandaşlar ile ilgili haberini ancak 17 Temmuz 1917 tarihinde kamuoyuna duyurabilir.

Osmanlı Hükümeti Sivil Esir Kamplarından Çok Geç Haberdar Olur

Osmanlı hükümeti, İsveç Sefareti aracılığıyla kötü şartlar altında yaşayan mahkûm Türk esirleri için bir şey yapma çabasında bulunur ve Britanya hükümetine bir nota verir. 9 Kasım 2017’de Britanya hükümeti, Knockaloekampında biri bahriyeli savaş esiri olmak üzere 110 İslâm kimliğine sahip Osmanlı esirinin (düşman yabancı) bulunduğunu itiraf eder ama esirlerin kötü şartlar altında yaşadıklarını kabul etmez. Ancak dolaylı da olsa ‘dost yabancı’ olarak vasıflandırdığı Osmanlı tebaasına mensup gayri-Müslimleri sivil esir kamplarına almadıklarını da beyân eder. 21 Ekim 1917’de Osmanlı hükümeti, Müslüman esirlere nakdî yardım yapma kararı alır. Ne var ki yardımın esirlere ulaşıp ulaşmadığı arşivlerden halen öğrenilemez. Şu bir gerçek ki tutuklu olan Müslüman Türk esirleri, kendi ekonomik imkânlarıyla ve kampta bulunan iş atölyelerinde ürettikleri el yapımı ürünlerle geçinmesini az çok bilmiştir.

11 Kasım 1918’de ateşkes antlaşması imzalandıktan sonra savaş bitmiş olur. Ancak esirlerin tahliyesi ulaşım-erişim imkânlarının elverişsiz olmasından dolayı birden gerçekleşemez. En son grup, ancak 9 Ekim 1919’da tahliye edilebilir. Bu bir yıllık süreç içinde özellikle 1918-1919 kışının zor geçmesi sebebiyle kampta grip salgını yaşanır ve birçok esir ölür. Sağ kalan yabancı uyruklu esirlerin ekseriyeti sınır dışı edilir. Esir vatandaşlarının varlığından ancak 3 yıl sonra haberdar olan Osmanlı Devleti, onlara bir türlü yardım eli uzatamadığı gibi tahliye süreci ve sonrasında da etkili olamaz. Nitekim kamptan tahliye edilmiş olan Osmanlı esirlerinin akıbetleri hakkında kaynaklar ne yazık ki bize hemen hemen hiçbir bilgi vermemektedir.

Esir Kampında Müslüman Türk Mezarlığı

‘Knockaloe Sivil Esir Kampı’nın yakınlarında bulunan St. Patrick Kilisesinin mezarlığında 200’den fazla esir, yakalandıkları değişik hastalıklardan dolayı öldükten sonra gömülür. Tahliyeler tamamlandıktan sonra 1923 yılında kamp bütünüyle ortadan kaldırılır. Almanya, 1959 yılında Britanya topraklarında bulunan bütün savaş mezarlarını tek bir anıt mezarda toplama kararı alır ve bu bağlamda 1962 yılında St. Patrick Kilisesinin mezarlığında bulunan sivil Alman esirlerine ait kemikleri büyük bir gizlilik içinde bir ay içinde toplayıp Staffordshire’de Alman hükümetine bağışlanan ve ‘Alman Anıt Mezarlığı’na dönüştürülen bir araziye nakleder.

St. Patrick Kilisesinin mezarlığında sadece Yahudi asıllı 2 Alman esiri ile savaşın sonunu göremeden kampta vefat eden 7 Müslüman Türkün mezarı kalır. Bazı kaynaklar, soğuk, yağışlı ve fırtınalı iklim şartlarına dayanamayıp ölen Müslüman Türklerin sayısının 10 veya 11 olduğunu kaydeder. Rahip Hartmananılarında ise ölen esir Türklerin, soydaşları tarafından İslâmî kurallara göre yan yana defnedildiklerini belirtir.

St. Patrick Kilisesinin mezarlığında bulunan Türk Mezarlığı, bir tesadüf eseri ancak 1970 yeniden keşfedilir. Türk Dışişleri Bakanlığı, 4 Nisan 1970’de adadaki Türk mezarlığının varlığını Genel Kurmay Başkanlığına bildirdikten sonra mezarlık 1972 yılında onarılır. ‘Şehitlik’ statüsü verilen Müslüman Mezarlığın etrafı kordonla çevrilerek, kilise mezarlığından ayrılmış ve müstakil bir yapıya dönüştürülmüş olur. Mermerden yapılan mezar taşlarının üzerine her esirin adı ile vefat tarihi yazılır. Buna göre en erken ve en son vefat eden vatandaşımız Ramazan Mehmet(17 Kasım 1916) ve Ahmet Hasan’dır (15 Temmuz 1918).

Burada ruhunu teslim etmiş olan Müslüman Türklerin ailevî durumları ve yakınları hakkında yeterince bilgi sahibi olunmaması, tahliye olan vatandaşlarımızın da geriye hiçbir hatıra (belge-bilgi) bırakmamış olmaları, yakın tarihimizin ne kadar acılarla ve garipliklerle dolu olduğunun bir delilidir. Bu bağlamda istifade etmiş olduğum Ali Özuyar’ın kaleme almış olduğu “Modern Tarihin İlk Sivil Esir Kampı: Knockaloe ve Meçhul Türkler”(Türkiye İş Bankası-Kültür Yayınları; I. Baskı; Mart 2008) kitabı, yakın savaş tarihimizin bilinmeyen sayfalarını az da olsa araladığını belirtmem gerekmektedir.

Velhâsıl-ı Kelâm

Peygamberimiz (sav), yabancı diyarlarda garip/esir/yalnız/sürgün durumda olup da bu hâliyle vefât edenlerin şehit olacağını/mağfiret edileceğini birçok hadis-i şerifinde ifade etmiştir.

“Garip iken/gurbetteyken ölen şehittir.”(İbn Mâce; Cenâiz: 61).

“Garip, gurbette, Allah yolundaki mücahit gibidir. Gariplere ikram (dua) ediniz. Çünkü kıyamette onların şefaat hakkı vardır. Umulur ki onların şefaati sebebi ile kurtulursunuz.”(Ebu Nuaym).

“Garip, hastalandığı zaman, sağına, soluna, önüne, arkasına bakıp da tanıdık birini görmediği vakit, Allah-ü Teâlâ onun günahlarını mağfiret eder.”(Deylemi)

Bu vesile ile gurbet ellerinde, ıssız bir adada sivil esir olarak ruhlarını teslim etmiş ve kurumuş topraklar gibi unutulmuş olan fakat âdeta ‘hasrete yolcuyuz bizleri unutmayınız’ diyen gariplere, mazlumların, çaresizlerin, acizlerin, kimsesizlerin ve mahzunların Rabbi olan Allah’tan rahmet diliyorum. Rabbimiz; hayatta olan biz Müslümanlara da Muhammed Mustafa’nın (sav) gerçek ümmeti olmak ve kardeşlerimizle barış ve birlik içinde yaşamak bahtiyarlığını müyesser kılsın.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.