islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5767
EURO
35,0077
ALTIN
2.426,74
BIST
9.722,09
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
20°C
İstanbul
20°C
Az Bulutlu
Cuma Parçalı Bulutlu
19°C
Cumartesi Az Bulutlu
17°C
Pazar Az Bulutlu
19°C
Pazartesi Az Bulutlu
19°C

NE ŞAPKA NE DE YUNAN İŞBİRLİKÇİLİĞİ İDAM GEREKÇESİ DİNDAR SİYASETÇİLİĞİ

NE ŞAPKA NE DE YUNAN İŞBİRLİKÇİLİĞİ İDAM GEREKÇESİ DİNDAR SİYASETÇİLİĞİ
1 Şubat 2022 12:37
A+
A-

Dünya düzeninin yeniden şekillendiği bir zaman süreci içerisinde, altı asır dünyaya nizam ve intizam vermiş Osmanlı devletinin yıkılış sürecinde bir mücadele adamı olarak dikkatleri çekmiştir İskilipli Atıf!

1910’lu yıllarda kaleme aldığı yazılarını okuyunca; Dini ilimlere vukufiyeti yanı sıra en dikkat çeken yönü büyük bir sosyolog ve ayrıca net ve mert bir siyaset adamı oluşu hemen göze çarpmaktadır.

Bir toplum için devletin önemini bilen, kanunların, hukukun, bilimde ilerlemenin vazgeçilmez olduğunu kavrayan bu doğrultuda toplumu yeniden şekillendirmenin gayreti ve derdiyle dertlenen bir siyaset adamı, toplum mühendisidir. Meşrutiyet yıllarında Çorumdan Milletvekili adayı olması O’nun ne denli bir ateşten gömleğe talip olduğunun göstergesidir. İlmi dehası ile dünyada şöhret bulan bu insan maalesef İttihatçıların kurdukları kumpasından kurtulamayarak ilk siyaset girişiminin bedelini sürgün cezasıyla ödemek zorunda kalmıştır. O zaman anlamıştır ki dünyayı yeniden şekillendiren derin güçler kapitalizm ve komünizm olmak üzere iki kutuplu sistem harici bir yapılanmaya müsaade etmeyeceğini hissetmiştir. Kendisini ilmi çalışmalara vermiştir. Kendisi gibi münevver vatan evlatlarının Osmanlının yıkılışı sonucunda bir milletin yok olmaması için toplumun yeniden şekillenmesine katkı sağlama adına toplumu ilgilendiren siyasi içerikli o gün ki toplumsal yapı gereği dini kaynaklara da dayandırmak suretiyle bir çok yazı kaleme almıştı. Osmanlı Devleti batı medeniyetinin bilim ve ilim alanında parlaması, dünya yönetimine yön veren güç dengelerini lehine dönüştürmesi karşısında o gün ki süper güç olmanın verdiği rehavetle ayrıca geleneksel din eksenli tarikatcı ve mezhepcilik taasubuyla kendisini yenileyememiş, batılı ülkelerin tasfiyesi karşısında Anadolu’da yeni oluşacak devlet sisteminin nasıl olması gerektiği hususlarda kendisi gibi bir çok aydınların makaleler yazdığı gibi çeşitli dergilerde makaleler kaleme almış ve ortaya attığı devlet sisteminin ahlak ve maneviyat boyutunun ihmal edilmemesi gerektiğini vurgulamıştır. Avrupa’nın ahlaki yapısının ve toplumsal adetlerinin bizlere uygun olmadığını haykırırken ilim ve fen bilimleri alanın ise ihmal edilmemesi gerektiğine inanların tarafında yer almıştır. İskilipli Atıf Osmanlı’dan sonra kurulacak devlet rejiminin şekli ne olursa olsun ister meşrutiyet, ister mutlakiyet, ister krallık ister cumhuriyet, ortak akılla (Meşveret) yönetilmesi  yönünde görüşler savunmuştur. Yazdığı yazılar yazıldığı tarihi süreç içerisinde ki mevcut devlet sistemi içerisinde gayet güzel  takdire şayan yazılar olarak Devletin kurumlarınca taltif edilmiştir. Ancak daha sonra aynı topraklar üzerinde Osmanlı’yı reddederek kurulan Cumhuriyet döneminde siyaseten bertaraf etmek için Atıf Hoca’nın yazıları İstiklal Mahkemelerince rejim karşıtı olarak değerlendirilmiştir. Halbuki Cumhuriyetin kuruluşunda liderliği üstlenen Mustafa Kemal Atatürk’te Osmanlı’nın yetiştirdiği paşalardandı. Mustafa Kemal’in geçmişte Vahdetine yazdığı mektuplara bakıldığında yeni kurulan Cumhuriyetin felsefesiyle uyuşmamaktadır. Bu acıdan değerlendirildiğin de  yeni kurulan Cumhuriyet rejimi karşısında Atıf Hoca’nın o dönemde yazdığı yazıları ile Mustafa Kemal’in o mektupları arasında siyasi açıdan bir fark yoktur.

Değişimin başladığı meşrutiyet döneminde denediği siyaset yapma girişimi nasıl ki bertaraf edilmişse Cumhuriyet döneminde de siyasete girer endişesiyle yani dindar kimliği ile güçlü bir siyaset kabiliyeti olduğu bilindiğinden Meşrutiyet döneminde ki ittihatçıların uzantıları tarafından  gayri hukuki bir süreç sonunda haksız yere idam edilmiştir.

İdam hükmünün verildiği İstiklal Mahkemesi kararında da belirtildiği üzere Teali İslam Cemiyeti adı kullanılarak Milli Mücadele aleyhine dağıtılan beyannameyi inkar ettiğinin kabulüne rağmen idam edilmesinin tek izahı milli ve manevi değerlere sahip çağın bilimsel gelişmeleriyle donanımlı dindar siyasetçilere göz dağı vermek için olduğu çok aşikardır. Osmanlının son elli yılı da dahil olmak üzere bu topraklarda siyaset üç ayrı damardan beslenerek süre gelmektedir. Bu damarlardan birisi batı medeniyetine tam teslimiyet isteyenler bir diğeri dini ve milli değerlerimizi kaybetmeden batının bilimiyle bütünleştirmek isteyenler bir diğer ise çağın bilimsel gelişmelerine kapalı, gelenekçi dini anlayıştan asla taviz vermek istemeyenlerden süregelmektedir.

İskilipli Atıf bu damarlardan milli ve manevi değerleri kaybetmeden çağın bilimsel gelişmeleriyle entegre olmak isteyen siyasi ve ilmi kişilerdendi. Bir milletin tabi olacağı devlet sisteminin önemini bilen bir sosyolog ve siyasetçi olduğu için yeni kurulan Cumhuriyet rejimi döneminde kanunlara riayete dikkat etmiştir. Hukuki statüsü tartışmalı olan İstiklal Mahkemesinde yargılama esnasında yeni kurulan Cumhuriyete karşı herhangi bir suç işlediği tespit edilemediğinden geriye dönük uyduruk bir takım yaftalarla ve inkılap kanunundan önce yazmış olduğu bir eseri ve inkar ettiği kesin olmasına rağmen kendi istemi dışında dağıtılan bir bildiriyi gerekçe göstermek suretiyle asmışlardır. Aslında Atıf Hocanın asılmasının altında yatan gizli gerekçe; Toplumsal önderlik vasfı olan kıymete haiz yetişmiş ilim adamlarının yeni rejimde sindirmek ve korkutmak adına gözdağı vermek için o camianın en önemli ismi olan İskilipli Atıf Hoca bilinçli bir şekilde hukuk dışı idam edilmiştir.

Atıf Hoca’nın haksız yere idam edilmesi bugüne kadar hiçbir vicdan tarafından kabul edilmemiştir. Yapılan uygulamanın bir hukuk garabeti olduğundan daha çok “Kemalist ideoloji”ye sahip bir takım kişiler tarafından Atıf Hoca’ya “Cumhuriyet düşmanı” “vatan haini”  gibi yaftalar da bulunmak bu milletin vicdanında karşılık bulmadığı için şöhreti bugünlere kadar hiç eksilmeden gelebilmiştir.

Merhum İskilipli Atıf Hoca ile ilgili bu düşüncelere;1970’li yıllarda Sadık Albayrak, Duran Kömürcü gibi yazarlar tarafından kaleme alınan Atıf Hocaya ait yazıların derlendiği kitapları okuyunca sahip oldum. Sadık Albayrak sırf Atıf Hoca’nın eserlerini neşrettiği için 4.5 yıl hapis yatmıştır.

Cumhurbaşkanımız her fırsatta İskilipli Atıf Hoca’nın haksız yere idam edildiğini gündemine almış meydanlarda Devleti temsilen dillendirmiştir. Millet çoğunluğu da oy vermek suretiyle Cumhurbaşkanımızın görüşlerini benimsediğini demokratik usullerle belirtmiştir.

Memleketi olan İskilip halkı devletle de kavga etmeme adına bugüne kadar her zaman Atıf Hoca olayına ihtiyatla yaklaşmış olmasına rağmen yeri geldiğinde de O’nun aziz hatırasına sahip çıkmıştır. Merhum Atıf Hoca’nın eşi ve kızı İstanbul’da, Ankara’da bir çok iftira ve tacizlerle çok sıkıntılar çekmiştir. Ama İskilip halkı Onlara sahip çıkmış hatta aynı siyasi damardan beslenen Merhum Menderes zamanında Atıf Hoca’nın kızına Diyanet aracılığı ile maaş bağlanmıştır. Bu gün de Sağlık Bakanlığı tarafından İskilip Devlet Hastanesine isminin verilmesi Cumhuriyet tarihinde canıyla malıyla Devletin bölünmez bütünlüğüne zarar vermeden mücadele eden dindar siyasetçileri ve seçmenlerini sevindirmiştir.

Fehmi YAĞLI

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.