POPÜLER KÜLTÜR

Şaban Doğan

Zihin ve gönül dünyamızı işgal eden medya ve sosyal medya, tüm hızıyla popüler kültürü toplumumuza pompalamaya devam ediyor.

Popüler kültür öyle bir dayatma yapıyor ki insanlarımıza, giyimden kuşama, yemeden içmeye, alışverişten çalışmaya, düğünlerimizden evliliklere her şeyimizi etkilerken; ilkokul mezunumuzdan Üniversite mezunumuza kadar her insanımızı etkisi altına alarak, bizleri manevi atmosferimizden uzaklaştırabiliyor. İşin en vahim tarafı ise uzaklaştırmakla da kalmıyor, popüler kültür bir tüketim kültürü olduğu için manevi değerlerimizi de yiyip tüketiyor. Sosyal medya kullanımının pik yaptığı günümüzde Manevi değerlerimiz tükenince de gençlerimiz, ateizm, deizm gibi zararlı akımların pençesine düşüyorlar. Bunu yaparken de “sınırsız özgürlük” gibi yine popüler kültürün saçma bir dayatmasını referans alabiliyorlar.

Popüler kültürün etkisi altında kalan bireyler, toplum nazarında statü kazanabilmek, varlığını devam ettirebilmek adına manevi ve milli değerlerinden vazgeçebilmekte, maruz kaldığı kültür emperyalizminin etkisinde güya debdebeli bir hayat yaşarken ahret hayatını yok sayabilmektedir. Özellikle de gençlerimiz hedonist veya hazcılığa dayanan popüler kültürü, medya ve sosyal medya aracılığıyla hemen benimseyebilmekte, gördüğü ve duyduğu her şeyi Modernizm adı altında kabullenebilmektedir. Oysa ne popüler kültürün modern izimle ilgisi vardır ne de modernizimin popüler kültürle…

Popüler kültüre göre sadece bu dünya vardır. Ye, iç, bol tüket ve dünyanın hazzını doyasıya yaşa… Ama özellikle gençlerimizi bu konuda bekleyen en büyük tehlike, popüler kültür olguları akıl süzgecinden geçirilmediği için, insanlarda kimlik bunalımına sebep olmasıdır. Popüler kültür ile manevi duygular arasında çatışmanın yaşanması doğaldır ve bu doğallık insanları keşmekeş bir hayatın kucağına atmaktadır. İnsanımız ve özelikle gençlerimiz değerler noktasında, Kur’an ve Peygamberimizin (sav) hayatından beslenmek yerine, popüler kültürün ahlakı çökerten unsurlarından beslenince de ahlak sükût etmektedir. Ahlak kuralları sükût edince de insanımızın sosyal hayat içinde attığı her adım onu maneviyattan uzaklaştırmaktadır.

İşin en kötü ve tehlikeli tarafı ise, bizler, popüler kültürün insanımız ve toplum üzerinde yaptığı tahribatı öne sürdüğümüzde ve anlatmaya çalıştığımızda, bilim karşıtlığı ve modernizim düşmanlığı ile suçlanabiliyor, gerici ve yobaz olmakla yaftalanabiliyoruz.

Olsun!

Peygamberimiz (sav) de kendi halkı tarafından Mekke döneminde yalancılıkla suçlanmış, yaşanan cahiliye kültürüne(!) bayrak açmakla yaftalanmıştı. Ama o hiçbir zaman, hedefinden yüce rabbimizin de izniyle bir nebze dahi şaşmamıştı. Bizler de en güzel rol model olan peygamberimiz (sav)’i örnek alarak, elimizden geldiği dilimizin döndüğü kadar yazacak, konuşacak ve İslami görevimizi hakkıyla yerine getirmeye çalışarak, popüler kültürün zararlı etkileriyle mücadele etmeye çalışacağız. Diğer bir deyişle gençlerimizi, bu zararlı akımların etkisinden korumaya çalışacağız.

Ne popüler kültürün saçmalıkları, ne din yüzünden geri kaldık hezeyanları, ne de medya ve sosyal medyanın değerlerimize yaptığı saldırılar, bizi gerçek medeniyet yolundan ve bunu anlatmaktan alıkoyamayacaktır. Popüler kültürün girdabından kurtarabildiğimiz her insanımız, yüce rabbimizin rızasını kazanma noktasında bizler için en önemli adım olacaktır.

Şunu herkes çok iyi bilmelidir ki, popüler kültürün etkisinden kurtulabilmek demek, “Karanlıklardan aydınlığa çıkmak”, medeniyet çizgisini yakalamak ve dünya-ahiret mutluluğunu yakalayabilmek demektir.

Bizler birey olarak bu noktada azimle çalışırken, şüphesiz devletimizin de acilen yapması gereken önemli görev ve sorumlulukları vardır. Jakoben laik sistemin baskısı altında olan Milli Eğitim Bakanlığımız ve Diyanet İşleri Başkanlığımız yeniden yapılandırılmalı, havanda su dövmek yerine gerçekler ile yüzleşilmelidir. Bu yapılırken de havanda su dövmek tabirine takılarak havanda su dövmeye devam edilmemelidir.

Yoksa, gençlerimizin zararlı akımların pençesinde inim inim inlediğini, zina ve eşcinselliğin tavan yaptığını, alkol ve uyuşturucu kullanımının hat safhada olduğunu, ailelerin dağıldığını, çocukların aile ortamından yoksun bir şekilde sevgisiz yetiştiğini izler dururuz. İzler dururuz ama bu filmin sonu acı olur. Bir daha da kendimize gelemeyiz.

Mutluluğu tüketimde arayan insanlardan oluşan bir toplum, batmaya mahkumdur.  Diğerkamlık, vefa, kadirşinaslık ve alicenaplık meziyetlerinin yeni nesil tarafından anlamının bile bilinmemesi, izlediğimiz bu filmin acı sonunu bize haber vermiyor mu?

Selam saygı ve muhabbetlerimle…

Recent Posts

  • Gündem

TIBBA SAYGIMIZ VAR AMA, AMASI DA VAR

Biz tıp insanlarının pek çoğunun kendi araştırmalarından çok başkalarının masa başında hazırladıkları bilgileri alıp sattıklarını…

14 dakika ago
  • Gündem

DİYENET DUYURDU! KURBAN KESİM BEDELLERİ AÇIKLANDI

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, 2024 yılı vekalet yoluyla kurban kesim bedelinin yurt…

1 saat ago
  • Gündem

Kariye Camii, Ayasofya Modeliyle Yeniden Açılıyor

Kariye Camii, Ayasofya Modeliyle Yeniden Açılıyor İstanbul'un tarihi sembollerinden biri olan Kariye Camii, 79 yıl…

2 saat ago
  • VİDEOLAR

BİR AYET BİR HADİS “Adaletli Olun!”

MİRATYOUTUBE MİRATHABER.COM

2 saat ago
  • Makale

KUR’AN’I ANLAMAK

İslam dini adına çok şey yazılmaktadır. Özellikle Ramazan ayı geldiği zaman TV kanallarında, camilerde ve…

3 saat ago
  • Gündem

UZUN ÖMÜR ŞANSLA DEĞİL KADERLEDİR

Liverpool'da 1912 yılında dünyaya gelen ve "en yaşlı erkek" unvanına sahip olan Tinniswood, kendisi kadar…

3 saat ago