Prof. Dr. Sami Şener
Siyasetin, düşünce ve yaşama felsefesi ile alakalı bir konu olduğu, birçok eser ve çalışmaların üzerinde birleştiği bir konu iken, acaba neden siyaset, bu ekseninden uzaklaştırılıp, başka görüş ve ideolojilerin etkisi altına giriyor? Belki, tarihte birçok kimsenin sorduğu sorunun bu olduğunu birçok kişi katılacaktır.
Siyasetin; İslam toplum ve kültüründe, insan ve topluma yönelik adalet ve hak kavramı etrafında şekillendiğini biliyoruz. Bunun için de, Allah, Töre ve Halka iyi muamele kavramlarının çokça işlendiğine şahid oluyoruz. Aslında bu kavramların, gerçekten de siyasetin temelini teşkil ettiğini her kültür ve medeniyet döneminde dile getirildiğini görmekteyiz.
Batı dünyasında, Rönesans ve Aydınlanma döneminden sonra siyaset, insan yönetme mesleğinden çok, insan ve toplumları kandırma rolüne büründürülmüştür. Çünkü, “menfaat için herşey mübah” anlayışı ile hareket eden batı aklı, sosyal, ahlaki ve kültürel ölçüleri siyasi sistemden uzak tuttu. Fakat siyasetin; akıl ile yönlendirildiğinde sadece faydayı dikkate alacağı hesabedilemedi. Dolayısıyla siyaset; menfaatin doğrultusunda katı ve acımasız bir sistem haline geldi. İdeolojiler ve sömürgeci hareketler, siyasetin bu iki yüzlü halini, diğer toplumlara da alıştırarak onları dejenere ettiler. Günümüzde de siyaset; karşıdaki muhatabı yanıltma ve onu, kendi menfaatine yönlendirme sanatı olarak uygulanmaya devam ediyor.
Günümüz siyasi partilerinin çoğu, siyaseti artık yanıltma, saptırma, iftira etmek, yanıltma ve şaşırtma gibi teknikler ile, kendilerini üstte tutan ve muhatabını zor duruma sokarak, bundan puan toplamaya çalışan kuralsız bir mücadele faktörü olarak kabul etmektedirler. Bu politika, sadece partiler ve siyasi görüşlerin birbiri arasında değil; aynı zamanda halka karşı da bu tür “iki yüzlü” ve samimi olmayan bir tutum sürdürülmektedir.
İslam toplumunda siyaset, bir inanç ve ahlak sistemi açısından olaylara bakmak ve Allahın rızası doğrultusunda kullara iyi hizmet etme çerçevesinde gelişmiştir. Bu yüzden, İslam toplumlarının yöneticileri, “ilim adamına saygı ve halka hizmet” prensibini, en üst sorumluluk alanları olarak kabul etmişlerdir. Siyaset, batı düşüncesinde bir gaye iken; İslam toplum ve sisteminde iyilik ve hizmetin bir vasıtası olarak rol üstlenmiştir.
İslami kavramlar içinde siyaset ve devletin, en önemli vasfı adaleti yerine getirmektir. Adalet ise, hakkı sahibine vermektir. Halbuki, ideoloji ve ahlak dışı siyasi sistemlerde hak, güçlünündür. Geçmişte Müslüman toplumlarda en önemli rol, ilim adamlarınındı. Bu ilim, ahlak ve fıkıh ile gerçekleşen ilim olup, hayatı menfaat ve ihtirasların dışında düzenlemeye çalışır ve insanın, eşya ve hırsının emrine girmemesine gayret edip, haklının yanında olurdu. Çünkü, hak; aynı zamanda Allah’ın diğer bir ismi olup, dünyanın nizamını sağlayacak en önemli kavram olarak kabul edilmişti.
Maalesef, Müslüman insanın Allah’ın rızası yerine, başkalarının rızası veya kendi isteği, hakkın önüne geçmesinden beri, İslam dünyası ciddi problem ve haksızlıklarla yüzyüze geldi.
Siyaset, günümüzde toplumu yönetme ile ilgili kültür ve anlayışlardan çok farklı mecralara hizmet eder hale gelmiştir. Bu durum, insanları değer anlayışını kaybetmeleriyle birlikte ruhi hassasiyet ve duygularından uzaklaşarak, maddeye yönelme, hakimiyeti hedefleme ve cinsiyeti kutsallaştırma gibi yanlış yönelişlere sevketmiştir. Dolayısıyla insanlık, kendi menfaati için bir diğerini kullanmak, kendi hesabına çalıştırmak ve hayvani arzularına alet etmekten başka bir hedef gütmeyen bir seviyeye inmiştir.
Bu tür güdü ve ihtiraslar, insanları ya ideolojik hareketlerin maşası haline getirmiş veya iki yüzlü, samimiyetsiz maddeci veya hedonist modernist akımların ağına düşürmüştür. Tek kelime ile insanı, insanlığından uzaklaştırmıştır.
Halbuki insan, zorlama veya kandırma ile yönetilecek varlık değildir. Sevgi ve saygıya dayalı irade ile önemli işleri gerçekleştirebilen bir yapıdadır.
Ama günümüzün liberal ve sosyalist siyaset anlayışları, insana yüceliğini ve değerini vermek yerine, onu istismar etmeye ve kullanmaya çalışmaktadır. Büyük ümitler ile benimsenen demokratik sistemler, kişi ve grup taassubu sebebiyle topluma değil, çeşitli güç ve gruplara hizmet eder hale gelmişlerdir.
Siyaset, böyle bir ortamda; insanları belirli görüşlere çekmenin bir yolu ve vasıtası noktasında kalarak, asıl görevi olan insanı yönetme ve ona hizmet etme rolünü kaybetmiştir.
Alkollü içkilerin ve bunların başında rakının insan sağlığı için tehlike oluşturduğu bilinmektedir. Alkollü içkiler, yaralama…
Gazze Şeridi'nde Toplu Nikah Töreni Toplu Nikah Töreni Gazze Şeridi'nde İsrail Saldırıları Altında Gerçekleşti Gazze…
İsrail Saldırıları Altındaki Gazze'den Görüntüler Gazze Şeridi'nde İsrail'in Amansız Saldırısı ve Filistinlilerin Güçlü Mücadelesi Gazze…
Prf.Dr. Erol Göka ‘’İDE'de(İslam Düşünce Enstitüsü)" yapılan oturumda dünyada şahit oldukları binlerce zulme karşı, duyarsız…
Eğitimci Yazar Sait Çamlıca Çekmeköy Şehit Ömer Halisdemir Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileriyle ‘Teknoloji…