islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5004
EURO
34,6901
ALTIN
2.496,45
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
19°C
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
20°C
Pazartesi Az Bulutlu
22°C
Salı Az Bulutlu
24°C
Çarşamba Parçalı Bulutlu
22°C

Tabiatın ve maneviyatın kokusu

İnsan, tabiat ve maneviyat ile ilgili bağın gizemini halen korumaktadır. Tabiatın içinde yer alan özellikle binbir çeşit bitkiler ve çiçekler, hele hele ilkbaharda bütün muhteşem güzelliği ile boy göstermektedir.

Tabiatın ve maneviyatın kokusu

Prof. Dr. Ali Seyyar

İnsan, tabiat ve maneviyat ile ilgili bağın gizemini halen korumaktadır. Tabiatın içinde yer alan özellikle binbir çeşit bitkiler ve çiçekler, hele hele ilkbaharda bütün muhteşem güzelliği ile boy göstermektedir. Onların etrafa yaydığı güzel kokular ise bizi mest etmektedir. Tıpkı güzel insanların da bize huzur verdiği gibi. Tabiat kokusu ile bir tabiat ve maneviyat varlığı olan insan kokusu arasında ilginç bir benzerliğin olduğunu biliyor muydunuz? Kalbi temiz, niyeti halis, düşüncesi samimî insanların da güzel koku meydana getirebileceğini hiç duydunuz veya hissettiniz mi? Sorumun biraz karışık olduğunun farkındayım. O halde size bizzat eşimle birlikte yaşadığım bir olayı anlatayım.

Bir Meczup Deyip Geçmeyin

Bir keresinde İznik’te Yeşil Camiinde öğle namazını kılmak için, camii avlusuna kadar gelmiştik ki orada bir meczuba benzeyen bir insan, etrafında topladığı birkaç yaşlı insana vaazda bulunuyordu. Kendilerine yaklaştım ve o zat, beni görür görmez “Sen de Risaleler var mı? Oradan okuyalım mı?” demez mi. Ben de kendisine “Arabamda İhtiyarlar Risalesi var, getireyim..” dedim. İlk sayfayı açtım, o ise elinde kitap olmadığı halde kitapta yazılanları ezberlemişçesine aynen okumaya başladı. Bana bu enteresan geldi. Namazdan sonra kendisine yemeye davet ettim. Lokantaya dönüştürülmüş tarihî bir medreseye doğru ilerlerken, yol güzergâhında bulunan duvarların arkasından güzel kokular geliyordu. Yemekten sonra çay kahve içerken bu zat, gözlerini kapadı ve bize Yaratanımız, peygamberimiz ve maneviyat büyüklerimiz hakkında çok hoş şeyler anlattı.

Bu arada yine yol boyunca algıladığım o güzel kokular yine beni sardı ve adeta beni mest etti. Herhalde yanılıyorum diye düşündüm ve emin olmak için, eşime sessizce onun da bu güzel kokuları algılayıp algılamadığını sordum. O da bana demez mi “o güzel kokuyu şimdi algıladığım gibi yol boyunca da hissettim. Merakımı gidermek için o garip miskine sordum: “Efendim, bize bir haller oldu, bu güzel koku neyin nesi, nereden geliyor bu? Bu, bizim bildiğimiz bir çiçek kokusu değil?” Hiç istifini bozmadı ve “Olur bu haller bazen, kafanıza takmayın…” Halen bunun sırrını öğrenmiş değilim. Bu meczup sayesinde mi bu güzel kokular oluştu yoksa manevî iklim mi bu güzel kokuların meydana gelmesine sebep oldu yoksa melekler de sohbetimize iştirak etti ve onlar mı güzel kokularını bize hissettirdiler? Bilmiyorum.

Koku Bağlamında Tabiat ve İnsan Arasındaki Manevî Bağ

Çok ilginçtir Kur’ân-ı Kerim, genel anlamda tabiat, özel anlamda bitki veya bitki yetiştirmek ile insan arasında müteşabih manalar ortaya koymaktadır. Şu âyet buna bir örnektir:

“…Rabbi, onu (Meryem’i) güzel (hasen) bir bitki (çiçek) gibi yetiştirdi ve Zekeriyya’nın himayesine verdi…” (Al’i-İmran: 37).

Enteresandır “yetişen bitki” kavramının gramer açısından bir özelliği de bitki (nebat) ile yetiştirmenin (enbetehe) aynı kökten gelmiş olmasıdır.

Bütün bitkiler, tabiat ve tarla ile ilgilidir. Bu anlamda bitkiler, tabiatın hükümlerine tâbidir. Tabiat şartlarında ayakta durabilmekte ve bizlere huzur verebilmektedir. Ne var ki tabiatta bulunan her bitki, temiz ve faydalı değildir. Tıpkı toplum içinde kirli/kötü insanlar bulunduğu gibi.

Yine Kur’ân-ı Kerim, bu bağlamda “temiz” ve “kirli” bitkilerden şu şekilde söz etmektedir.

“Rabbinin izniyle güzel memleketin bitkisi (güzel) çıkar; kötü olandan ise faydasız bitkiden başka bir şey çıkmaz. İşte biz, şükreden bir kavim için âyetleri böyle açıklıyoruz.” (A’raf: 58).

Hakikaten toprağı verimli bir arazi, yağmuru görür görmez Rabbinin izniyle gür ve bereketli ürünler verebilmektedir. Çorak bir toprakta ise, ne kadar yağmur yağarsa yağsın, faydasız bitkiden başka bir şey çıkmaz. Burada herhalde asıl mesele tohumdur. Burada bitkiler âleminin de aynı diğer âlemlerde olduğu gibi temiz/hasen ve kirli/habis çekirdeklerden meydana geldiğini, bu âlemin de diğer âlemlerde geçerli olan manalara haiz olduğunu idrak edebiliriz.

Asıl mesele “çekirdek” olduğu için, bitkinin kökü yani soyu önemlidir. Tıpkı insanlarda olduğu gibi. Kökü sağlam bir şecereden gelen insanların bir tutum ve davranışlarına bir bakınız. Şecere onun için, aynı zamanda ağaç demektir ve biz bugün bunu “soy ağacı” anlamında kullanıyoruz. Şecere, bir kökten çıkan ağaç görünümü içinde gösteren bir çizelge olmakla beraber bir soyun, bilinen en eski atasından başlayarak, son üyelerine değin bütün fertleri içine almaktadır. Yine bu manada Kur’ân-ı Kerim’de “güzel kokulu bitkiler”den (verreyhanu) bahsedilmektedir.

“Orada meyveler ve salkımlı hurma ağaçları, filizlenip dal veren taneler, hoş kokulu (Reyhan) bitkiler yarattı. (Rahman: 11-12)

İlginçtir “reyhan”, yani “güzel koku” ile “ruh” ve “rüzgâr” aynı kökten gelmektedir. Biz de İznik’te duyduğumuz o güzel koku, bize sanki tatlı bir meltem gibi gelmişti.

Demek ki kemâl olan, sadece bir şeyin güzel şekli veya sureti değil onun ötesinde onun güzel kokusudur. Bazı bitkiler sureten kemâl, lakin kokusuzdur. Ruh sahibi olan insan da güzel kokulu olabilmesi için, iman ve takva ehli olmalıdır. Belki bizler, iman konusunda kâmil konuma gelmiş şuurlu bir Müslümanın güzel kokusunu algılayamayabiliriz ama öyle görünüyor ki melekler, böyle temiz bir insanın güzel kokusunu algılamaktadır. İznik’te yaşadığımız mezkûr olayı da ancak bu şekilde yorumlamak mümkündür. Bizim de ya meleklerden, ya da o temiz insandan gelen o güzel kokuyu algılamış olmamız da Allah’ın bize bir lütfu olsa gerek.

Toplumumuzda manen ne kadar çok temiz insan yaşarsa, bu bizim hayrımıza olacaktır. Kardeşçe birlikte barış ve saadet içinde yaşamak istiyorsak, tıpkı güzel bitki yetiştirmekte özen gösterdiğimiz gibi güzel insan yetiştirmekte de özellikle eğitim ve terbiye alanında azamî gayret göstermeliyiz. Ruha yönelik manevî eğitime ağırlık vermeliyiz. Ruhî tekâmül için ilk önce nefislerimizi ıslah etmeliyiz ve imanımızı sıkı sık tazelemeliyiz. İşte o zaman güzel ruhumuzla güzel kokulu insan oluruz. Çünkü güzel koku, ruhun kemâlidir.

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.