Makale

Takva Elbisesi Ve Beden 1

Cinsel hayat ve genel olarak cinsellik çığırından çıkmış durumda. Kadın erkek ilişkilerinde, giyim kuşamda İslami temel değerlerin herhangi bir etkisi kalmamış. Haram, münker, zina, fahşa, iffet, haya, mahremiyet vb. kavramlar neredeyse gündelik dilden arındırılmış gibi. Yaygın kültürde, sinema, televizyon dizilerinde müptezel cinsellik sergileniyor. Gündelik hayat da bu müptezellikten büsbütün kopuk değil.

Bu bir yozlaşmadır. Bundan çıkış yolu yeni bir zihniyet ve bilgilenme sürecinin başlamasını gerektirir. Bunun da doğru ve yegane referansı Kur’an-ı Kerim ve Resülullah (s.a.)’ın sünnetidir.

Kur’an-ı Kerim, diğer toplumsal ilişkiler gibi kadın erkek ilişkisini de önemser. Bu konunun fıkhi, kelami boyutları var.

Tabii ki kendini bu bozulma ve çürümeden kendini başarıyla koruyabilen güçlü şahıslar (mü’min erkekler ve mü’min kadınlar), sorumluluk ve yüksek bilinci sahibi aileler ve gruplar vardır. Yazık ki bunların örnekliği yeterince etkili olamıyor, çünkü örgün ve yaygın eğitim buna imkan vermiyor.

Öyle de olsa bizim ana vazifemiz, tebliğ ve hatırlatma olduğundan, Kur’anî anahtar terimlerden hareketle, ilahi mesajın bu konuya yaklaşımını, özellikle kullandığı dil ve üslubu hatırlatmaya çalışacağız1.)

1.) Refes

Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı(2/Bakara, 187). Ayette tekil’in çoğul anlamında kullanıldığı “oruç gecesi” oruç tutulan geceler demektir.

Dilbilimciler, ayette geçen “refes”in cinsel birleşmeden kinaye olduğunu söylemişlerdir. Elmalılı, aslında ifadede kinaye gerektiren fuhşi kelamın açıktan söylenmesine refes dendiğini söyler. Aynı kelime, Bakara, 197. ayette de bu anlamda kullanılmıştır:

Hac, bilinen aylardır. Böylelikle kim onlarda haccı farz eder (yerine getirir)se, (bilsin ki) hacda kadına yaklaşmak (refes), fısk yapmak ve kavgaya girişmek yoktur.

Buna göre, tan yerinin ağarmasından başlayarak güneşin batışına kadar ki zamanda oruçlu olanların yemek yemeleri veya su içmeleri yasak olduğu gibi eşleriyle birleşmeleri de yasaktır, iftardan sahura kadar olan zamanda (oruç gecesi) yemek yemeleri, su içmeleri veye eşleriyle birleşmeleri serbesttir.

Burada dikkat çeken nokta, refes olarak seçilen kelimenin, kadın erkek arasındaki cinsel ilişkiyi (cima) harikulade bir edep örneği vererek kullanıyor olmasıdır. Bu yüksek bir medeniyet diline işaret eder.

2.)Libas

Onlar, sizin örtüleriniz, siz de onlara örtüsünüz.(2/Bakara, 187) “Elbise” herhangi bir maddeden dokunan giysidir. Ayet, eşlerin birbirleriyle olan ruhsal/duygusal ve bedensel ilişkilerini “elbise” ile ifade etmiştir. Ayette güzel bir istiare vardır. İnsan elbise giyer, beden elbisesiz olamaz. Elbise ile beden arasında bir kaynaşma vardır. Bu özel beşeri durumda eşler kucaklaşıp birbirlerinin bedenlerine yapışınca, her biri diğeri için giydiği elbise gibi olur. İnsan elbisesini kendine tahsis eder, eşler de birbirlerine ait/mahsus olur.

Elbise insanı tabiatın dış şartlarına, mesela soğuğa ve sıcağa karşı korur. Eşler de birbirlerini korurlar, elbise gibi birbirlerine katılırlar. Araplar, erkeğe karısı kast ederek “O, senin elbisen, yatağın ve izarındır” derler. Eşler birbirlerine nispetle yatak ve organ hükmündedirler. Birbirlerine meşru çerçevede sükûn verirler. Elbise, örtücü özelliklere sahiptir, bu açıdan eşler birbirlerini haramdan muhafaza eder; ayıplarını, kusurlarını örter, sırlarını korurlar. Hz. Ömer, hanımı için “Beni ateşten korumaktadır” der.

Elbise metaforu kişiliği de ifade eder. Giyim seçimi ile kişilik arasında bağ olduğu kabul edilir. Kadın ve erkeğin birbirlerine denk olması, kişilik olarak da birbirlerini yansıtır. Aralarında denklik (küfüv) bulunan bir çifti gördüğümüzde “Fesuphanallah, birbirlerine ne kadar da yakışmışlardır !” deriz ki, bu isabetli elbise seçimi yapmış birine “Bu elbise sana ne kadar yakışmıştır” demek gibidir.

Eşler arasında elbise benzetmesi ile öngörülen ilişkinin temeli “takva” olmalıdır. Yani eşler Allah’ın sınırlarına riayet edecek, ilişkilerini hak, adalet, dayanışma, sevgi ve sükûn zemininde kuracaklar ki,  bunu başardıklarında, Allah’ın en çok değer verdiği başarıyı elde etmiş, “takva elbisesi”ni giymiş olurlar.

3.) Kurb

Kur’an-ı Kerim’de kadın-erkek ilişkisinin birkaç şekilde ifade edildiğini görüyoruz. Bunlardan biri de tekarubtur.

Ve onlara (kadınlarınıza) yaklaşmayın (Takrabu)” (2/Bakara, 222.) Hz. Peygamber (s.a.)’e sorulan ve cevabı Kur’an-ı Kerim’de verilen 13 sorudan altısı Bakara sûresinde yer almaktadır. İlk üçü birbirinden kopuk konular hakkında olup diğer üç konu ise sanki aynı zaman diliminde sorulmuş gibidir, bu yüzden soruların başına atıf vavı gelmiş bulunmaktadır. Sorulardan biri kadınların ay başı haliyle ilgilidir.

Ayetin indiği sosyal vasatta Araplar, ay hali (regl) yaşayan kadına hiçbir şekilde yaklaşmazlardı. Ne onunla cinsel ilişkiye girer ne aynı sofrada yemek yerlerdi, hatta çoğu ay hali sona erinceye kadar onu gündelik hayattan tecrit etme yolunu tutarlardı. Bu, tabii ki Yahudilerin ve zaman zaman kendileriyle temas kurdukları Mecusilerin etkisinde edindikleri bir telakkiydi. Ay hali geçiren kadın konusunda Yahudilerin katı tutumu var, Hıristiyanlar ve modern zamanlarda ise aksine hemhal olur, bu özel zamanda bile kadınlarla cinsel ilişkiye devam ederler. Yahudiler adet gören kadınla aynı evi paylaşmaz, onunla aynı sofraya oturmazlardı (Levililer, 15). Sahabiler, Efendimiz’e bu konuyu sorunca bu ayet indi. (Bkz. Müslim, Hayz, 16; Nesai, Taharat, 181.)

Bu ayetin inişiyle yeni bir düzenleme geldi, buna tabir caizse “orta yol düzenleme” demek mümkün. Buna göre kadınlar ay haline girdiklerinde yani hayızlı oldukları zaman dilimi içinde birçok dini vecibeden muaf tutuldular ama aynı zamanda gündelik hayatlarına devam etme imkanını buldular. Ayet sadece onlarla cinsel ilişkiyi yasakladı, ama ay halindeki kadının tecrit edilmesine son verdi. Ayeti yanlış anlayan bazı sahabeler, kadını tecrit etmeye devam edince, Hz. Peygamber (s.a.) “Kadınlar hayızlı iken ben onlara yaklaşmayı yasakladım, yoksa acemlerin yaptığı gibi onları evlerinizden çıkarmanızı emretmedim” buyurdu.

Bu ayette söz konusu olan terim cinsel birleşmenin kurb-takarrub’la ifade edilmiş olmasıdır ki, kelime hem edebi hem medeni açılardan son derece nezih bir dil ve üslubun ürünüdür. Bu özel seçimi Kur’an-ı Kerim yapmaktadır.

Ali Nalbantoğlu 

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

 

Recent Posts

  • Gündem

SENATÖRLERİN YARGIYI TEHDİT VAHŞETİ

Sürekli yazıyoruz ve yazmaya da edeceğiz. İnsanları sürekli olarak insanlık çizgisinde tutacak, adalet ve erdemlere…

21 dakika ago
  • Gündem

İsrail’in Refah’a Yönelik Soykırım Girişimi Paris ve Londra’da Protesto Edildi

İsrail'in Refah'a Yönelik Soykırım Girişimi Paris ve Londra'da Protesto Edildi Paris ve Londra sokakları, İsrail'in…

1 saat ago
  • Gündem

Filistin Asıllı İsveçli Şarkıcı, Eurovision Yarı Finalinde Kefiyeyle Sahne Aldı

Filistin Asıllı İsveçli Şarkıcı, Eurovision Yarı Finalinde Kefiyeyle Sahne Aldı Eurovision Şarkı Yarışması'nın ilk yarı…

3 saat ago
  • Gündem

Macklemore Filistin İçin Şarkı Yaptı Bizim Sanatçılarımız(!) Nerede?

Macklemore Filistin İçin Şarkısı Yaptı Bizim Sanatçılarımız(!) Nerede? Macklemore'dan Filistin İçin Destek Şarkısı: 'Hind's Hall'…

4 saat ago
  • Gündem

SONER YALÇIN’IN İSTEDİĞİ DİN DE ALLAH İLE UYUTAN ŞERİATSİZ İSLÂM DEĞİL Mİ ?

Soner Yalçın’ın (sonery@odatv.com) 07 Mayıs 2024 tarihli yazısını okuyunca bildiğim hikayeyi hatırladım: İki büyük kumarcıdan…

5 saat ago