Makale

TARİKATLARIN GELDİĞİ NOKTA VE YAŞANILAN ÇÜRÜMÜŞLÜK -I-

Türkiye’nin sosyal akışı içinde ak ve kara adeta iki tablo halinde gelişmekte, şimdilik bu iki tablo sürüp giden saldırılı bir üslupla birbirlerine engel olmaya çalışmaktadırlar. Son günlerde gündeme gelen tarikatları ele alıp geldikleri noktadaki durumlarını ve çürümüşlüklerini dile getirmek zorundayız. Bir yanda tarikat ve mensupları, diğer yandan tarikatlar aleyhindeki yayın ve yorumlar…

Uzun süre geniş bir coğrafyada faaliyet gösterdikleri için yerel kültürlerin ve sosyal yapıların etkisiyle çeşitli şekilleri ortaya çıkan, zamanla gelişen, bazen değişen, bazen de bozulan ve yozlaşan tarikatları: “efradını cami, ağyarını mani” yani (ne eksik ne fazla, eksiği ve artığı olmayan) bir tarifle tanımlamanın zorluğu açıktır.

Tarikat kurucuları, tarikatı kurmak için ortaya çıkmamışlar, tarikat kurdukları iddiasında da bulunmamışlardır. Tarikat şeyhinin çevresinde toplanıp bir cemaat oluşturan müritler, şeyhin seyr ve sülûk tarzını ( bir mürşidin denetim ve murakabesi altında kalbin tasfiye ve nefsin tezkiyesi için yapılan manevi yolculuk) ve tasavvufî hayatın yaşama şeklini, fikirlerini ve kanaatlerini benimsemişler, çoğu zaman şeyhlerine ait söz konusu hususları düzenlemişler, tarikatın adap ve erkânı (ilkeleri ve kuralları) halinde tespit etmişler ve bunlara uymayı gelenek haline getirmişlerdir. Böylece bir tarikatın ortaya çıkmasına yol açmış, ortaya çıkan tarikatı da şeyhlerinin adıyla anmışlardır. Tarikatların ortaya çıkması kendiliğindedir. Bu bakımdan fıkıh mezheplerinin ortaya çıkmasına benzer tarzda, aralarında fazla bir fark yoktur.

Zaman, mekân, toplum, kültür, meşrep, sosyal ve tarihî farklılık gibi pek çok etken, tarikatların çeşitli şube ve kollara ayrılmasını doğurmuş ya da gerektirmiştir.

Tarikatların, geçmişte, dinin manevi cephesinin oluşmasında müminlerin inanç, iç âlem ve ahlâklarının yücelmesinde büyük etkileri olduğunu görmezden gelinemez. İslâm medeniyet ve toplumunun derinliği, genişliği ve zenginliğinde rollerinin büyük olduğu, bir realite olarak karşımıza çıkmaktadır.

Hakikat, marifet, şeriat ve tarikat olarak sıralanan dört unsur üzerine bina edilen tasavvuf,  fâni olan her şeyden yüz çevirip, baki olana bağlanmak şeklindeki uygulamalarıyla İslam Tarihinin ilk yıllarında başarıyla uygulanmış ve gerçek anlamda “insan-i kâmil” (mükemmel insan) profilini ortaya koymuştur.

İslam’ı sadece fıkıh bilgi ve bilginleriyle kaim görmek yanlış bir değerlendirme olur. Muhyiddin Arabi, İmam Rabbani, Mevlana Halid Şehrezorî ve benzeri diğer bütün tarikat büyüklerini İslâm Medeniyetinin kurucuları arasından çıkarmaya yeltenirseniz, İslam’ı ruhundan yoksun bırakmış olursunuz.

Som zahircilik (dış görünüş) ve som batıncılık (iç yaşantı) İslam’ın kabul etmediği aşırılıklardır. Her meselenin bir zahiri bir de batıni olmak üzere iki farklı yönü vardır. Şeriat-tarikat, zahir-batın ve iç-dış, birbiriyle kaynaşmış, birbirinden kopmaz ve ayrılmaz yüzleri olmuştur dinin… Ayırım, sadece, bilimde, dini daha iyi kavramak için, teorik olarak yapılan bir ayrımdır. Yaşantıda ayrım yoktur.

Dinin manevi âlem cephesini inkâr edenler, sonunda dünya-perestliğe ve materyalizme düşmüşlerdir. Tersine, şeriatı, dinin toplum ve kişi için koyduğu yaşantı kurallarını inkâr edenler de, sonunda benlikçiliğin tuzağına düşmekten kendilerini kurtaramamışlardır. En alçakgönüllü olunması ve Tanrı önünde faniliğe erilmesi gereken noktada, dinin kural dünyası inkâr edilirse, işler tam tersine döner, kişi farkında olmadan kendi “ben”ini putlaştırır. Bu yüzden dinin hem dış hem iç cephesi, belli oranda ve dengede, birbirine kaynaşmış bir şekilde insan ruhuna yerleşmelidir ki, o kişi, tam Müslüman, tam insan olsun. Ancak bugün pratikte bunun sağlanması her kişi için son derece çetrefil bir hal almıştır. Bu nedenle herkes mümkün olduğu ölçüde kendini iç ve dış bakımdan yetiştirmeye çalışmalıdır, Kitaplar başlıca kaynaktır. Sadece kitapların yüce ruh oluşumu için yeterli olmayacağı da bir gerçek. Bu yüzden insanlar, büyüklerden de, çok dikkatli olmak şartıyla yararlanmalıdırlar.

(SÜRECEK)

ŞAKİR DİCLEHAN 

MİRATHABER.COM -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

Recent Posts

  • Makale

GAZZE NELER ÖĞRETTİ NELER…

Gözü dönmüş zalime, sadece arka çıkan değil; “Kraldan çok kralcı kesilen” Amerika, İngiltere, Almanya ve…

13 dakika ago
  • Gündem

Helikopter Kazasında İran Cumhurbaşkanı Reisi Hayatını Kaybetti

Helikopter Kazasında İran Cumhurbaşkanı Reisi Hayatını Kaybetti Kazanın Detayları Helikopterin enkazına 15 saatlik çalışma sonrasında…

45 dakika ago
  • Makale

DOĞRU/DÜRÜST OLMAK

Kelime olarak doğruluk, akıl ve düşüncenin kendi kendisiyle ve gerçeklerle uygun olması demektir. Doğruluk, akıl…

1 saat ago
  • Gündem

İRAN, AMERİKA VE İSRAİL ARASINDA GİZLİ GÖRÜŞME NE OLA Kİ?

Kur’ân’da Rabbimiz “…Sonra da hepiniz dönüp benim huzuruma geleceksiniz. İşte o zaman, dünyada iken anlaşmazlığa düştüğünüz her…

2 saat ago
  • Makale

Gazze Direnişi,  Dünyaya Hangi Dersler Verdi

Gazze’de Filistinli Müslümanlar, tarihin rastladığı en zor, en acımasız, en ırkçı katliam ile karşı karşıya…

2 saat ago
  • Makale

PROFESYONEL ELEŞTİRMENİN SONU (RUSYA’DAN SEVGİLERLE)

PROFESYONEL ELEŞTİRMENİN SONU (RUSYA’DAN SEVGİLERLE) Rusya’da, gerçek anlamda ülke muhalefetine yeni anlamlar yükleyen batı güdümlü…

14 saat ago