Zikirsiz ve fikirsiz hayat (2)

İlhan ORAL

Zikirsiz hayat donuktur, fikirsiz hayat sönüktür. Derin dondurucudaki besin maddesi çok katı ve sağlığa zararlıdır. Fikirsiz hayat, enerjisi kalmamış âtıl ve atık madde gibidir.

Zikirsiz hayat donuktur, çünkü fıtrî canlılık, kalp işlevi ve dil fonksiyonları devre dışı kalmıştır. Buna, şurdan burdan delil toplamaya ihtiyaç yoktur. Bugünkü müslümanların pür melaline bakmak yeterlidir. Zikirsiz hayat donuktur, donmuş bir madde nerede bir meyil bulsa kayar gider, hem de hedefsiz gider ve neye kime zarar vereceği de belli olmaz. Bunun isbatı için de bugünkü müslümanların cinnet halini görmek yeterlidir. Bunu daha iyi ve daha net anlamak için sosyopolitik hayatımız, yüz karası manzarası olmuştur. Bu ise net delildir. Ticarî hayat cinneti andırmaktadır. Ahlâkî çöküş her şeyi açıkça göstermektedir. Aile hayatı, bunun artık tuz biberidir. Kısacası Zikirsiz hayat her alanda kendini göstererek “sos” vermektedir.

Fikirsiz hayat da aynen zikirsiz hayat gibi her şeyi ile anlamsız ve tutarsız ucube bir ortama dönüşmüştür. Hem de medeniyetten nasıp almamış haliyle bütün alanlarda hortlak gibi kendini sergilemektedir. Gerek sosyal hayatta ve gerekse medyadaki konuşmalar, mağara devri insanlarını bile çok geride bırakacak nitelikte ve gladyatör savaşlarını andırmaktadır. Zağar sürülerinin savaşlarını sahnelemektedir. Pekiyi de, insan kadar değerli, akıllı, “ahseni takvim” bir varlığa bunlar reva mıdır? İşte insanın zikirsiz ve fikirsiz hayattan kurtararak aslî hüviyetine kavuşması, onun dünyaya geliş sebebi olduğu bilincini yeşertmek gerekmektedir.

Mü’minlere, kalpleri Allah’ın zikri için ve Hak’tan gelen Kur’an için hâlâ zamanı gelmedi mi ki, korku ve ürperiş ile kalpleri yumuşasın? Ve geçmiş kavimlerden kendilerine kitap verilmiş kimseler gibi olmasınlar ki, onların üzerlerine uzun zaman geçmiş de kalpleri katılaşıp kalmıştı ve onlardan birçoğu fâsık olmuşlardı. (Hadîd: 57/16)

Bu ayette verilen mesajlar, hem manidar, hem uyarıcı ve hem de aklî yeterliliği ve sorumluluk ciddiyeti olanlar için çok önemlidir. Allah Celle Celaluh, takınacağı tavırların ruhaniyeti önemine binaen “müslümanlar” demiyor, “müminler” kavramı ile mesajlarını sunuyor. Mümin kullarının kendine layık bir ciddiyet ve ihlasla ve kalp ürperişi ile zikir ibadetini vakit kaybetmeden yapmalarını telkin ediyor. Bunun için de referans olarak Kur’an’ı gösteriyor. Zikirde ve kalp eğitiminde kalbin ürpererek iç huzuru haliyle, Kur’an’ı esas alması şarttır. Bu ibadette sadakatten ayrılmamalarının telkini vardır. Demek ki, Rabbimiz zikirde “korku ve kalbî ürperiş” ile inanan kullarının huzur içinde zikir yapmalarını istiyor.

Şimdi dikkat! Geçmiş kavimlerden kendilerine kitap verilmiş kimseler gibi olmasınlar ki, onların üzerlerine uzun zaman geçmiş de kalpleri katılaşıp kalmıştı ve onlardan birçoğu fâsık olmuşlardı. Demek ki Cenabı Hak, zikir ibadeti ve gönderilen kitaplara gereken ilgi, saygı ve sadakati göstermedikleri için Geçmiş kavimlerin kalpleri katılaşıp kalmıştı ve onlardan birçoğu fâsık olmuşlardı. Burada çok dikkat edilmesi gereken hikmet içerikli bir uyarı daha vardır. Bugün birçok tarikatta zikir ibadeti yapıldığı halde Kur’an’ın ilkelerine riayet edilmediği yüzünden tevhid sisteminde toparlanamıyorlar.

Konu ile ilgili Mücadele suresi19.ayette Şeytanın, insanlara. Allah’ı zikretmeyi unutturduğunu görmüştük. Bununla beraber Kur’an’ı Kerimde zikir ibadetini yapmayanların çok ağır vebal altında kaldıkları zikredilmektedir. Şu bir gerçek ki, başta Diyanet İşleri Başkanlığımız olmak üzere hiç kimsenin bu ibadetten müslümanları mahrum ederek vebal yüklenmemesi gerekmektedir. Zikir ve Kur’an ruhaniyeti dışında kalan olmamalıdır.

Her kim o Rahmân’ın zikrinden gafil ve ilgisiz kalırsa ona şeytanı musallat ederiz. Artık bu, onun için yakın arkadaştır. Şüphesiz bu şeytanlar onları yoldan çıkarırlar. Onlar da kendilerinin hidayette olduklarını sanarlar. (Zuhruf:43/36,37) Allah Teâlâ da bunlar için başta Resûlüne, müteakiben bütün müminlere kesin emir verir ve onların ne kadar değersiz durumda olduklarını deklare eder; Kalbini Bizi zikretmekten gafil bıraktığımız, nefsi arzularına uyan ve işi hep aşırılık olan kimselere itaat etme! (Kehf:18/28) Bu ayetin hükmüne karşı zikir hakkında, olumsuz beyanda bulunanın mevkii ve titri ne olursa olsun geçersizdir.

Zikir ibadetini ciddiye almayan günahkârdır!

Esselamu aleykum.

Recent Posts

  • Gündem

1 MAYIS İŞÇİ VE EMEKÇİLER BAYRAMI

1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, günümüzde tasvip etmediğimiz şekilde siyasal bir kimliğe bürünerek eylemlere…

17 saat ago
  • Gündem

Devlet Bahçeli’den İmamoğlu’na Sert Hamas Cevabı

Devlet Bahçeli'nin Sert Tepkisi: "Hamas'a Terör Örgütü Demek, Siyonizm'in Değirmenine Su Taşımaktır!" Devlet Bahçeli'nin CNN…

18 saat ago
  • Gündem

İslam’ın Emretmiş Olduğu Cihad Şekilleri

İslam’ın emretmiş olduğu Cihad  şekillerini dört ana noktada toplamak mümkündür... 1-Cihadı Ekber: Hiç şüphesiz insan,…

19 saat ago
  • Gündem

Simit Fiyatlarına Bakanlık Denetimi: Onay Zorunluluğu Geldi

Ticaret Bakanlığı, simit fiyat tarifelerine ilişkin önemli bir değişiklik yaptı. Ekmek fiyatlarındaki düzenlemeler benzeri, simit…

20 saat ago
  • Makale

CUMHURBAŞKANIMIZ, BAKANLARIMIZ VE ALİ ERBAŞ İÇİN YABANCI LÜKS ARABA AYIPTIR VE GÜNAHTIR

Tevazu Bilinci Olmayanların İtibarı da Olmaz AHMET HAKAN -ALİ ERBAŞ Bizim müftü çocuğu olup İmam…

21 saat ago
  • Gündem

İSRAF, ALLAH’A İSYAN VE İNSANLARA ZULÜMDÜR I

“İsraf etmeyin” emrinin akabinde Allah'ın israf edicileri sevmediğine vurgu yapılması israfın önemli haramlardan biri olmasına…

21 saat ago