islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3945
EURO
34,6201
ALTIN
2.394,26
BIST
10.045,74
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Çarşamba Az Bulutlu
16°C
Perşembe Az Bulutlu
19°C
Cuma Az Bulutlu
18°C
Cumartesi Az Bulutlu
18°C

“AHDE VEF” NEYE YARAR?

“AHDE VEF” NEYE YARAR?
19 Şubat 2022 12:48
A+
A-

İnancının, hayatının, geçmişinin ve geleceğinin temel kaynağı olan Kur’an gibi yüce bir Kitabın hizmetini yeniden başlatalım, denildiği zaman günümüz yetkilileri, zorlanıyorlar.

Buna rağmen mülkün sahibi Allah Teâlâ’ya güven, iman gereğidir. O’na güven esas alınmazsa dünyada umursamazlık hastalığı yayılır, ebedî âlemde de “hakka tacâvüzden” ebedî ceza verilir. Bu âkibet akıllı insan işi değildir. Akıl sahipleri ilâhî beyanda daha dengeli, daha tutarlı olarak tanıtılırlar. Burada zikredilen akıl, alışılagelen klasik ve tanımı yapılanamayan, sorgulanan akıl değildir. Buradaki akıl, İslam âlemine unutturulan ve Kur’an’ın öğrettiği aklın çeşitlerinden biri olan Lüb aklıdır. İnsan için Kur’an’ın tanıttığı en yüksek derecede ki akıl, bu akıldır. Kur’an ayetlerini, hakikatlerini, hikmetlerini, hükümlerini, emirlerini ve ruhaniyetini idrak eden akıl da bu akıldır. Bu aklı kullanmaktan gâfil kalanlar her zaman kaybederler.

Bu aklın neler yaptırdığının bir kısmını Ra’d suresinin ilgili ayetlerinde görüyoruz. Şimdi burada Azîz Kitabımız Kur’an’ın derûnî beyanlarının tecellilerine yoğunlaşalım;

Rabbinden sana indirilen Kitabın gerçek olduğunu bilen kimse, onu bilemeyen kör gibi midir? Bunu ancak lüb akıl sahipleri, öğüt alarak anlarlar. Onlar ki, Allah’a verdikleri ahdi yerine getirirler, verdikleri sözü bozmazlar. Ve onlar ki Allah’ın riayet edilmesini emrettiği hukuka riayet ederler, Rablerine kalp ürpertisi haşyet ile yaranır ve kötü hesaptan korkarlar. ((Ra’d:13/19-21) Ayette Kur’an’ı bilenin, “kör gibi” olmadığı ifade ediliyor. Yine bu ayette lüb akıl sahiplerinin de, diğerlerinden farklı ve daha dengeli oldukları bildiriliyor.

Burada ki körlük beden gözü değil, kalp gözü anlamındadır. Bu da inancını, davasını ve kişiliğini kaybedenler için kullanılmıştır. Lüb aklın en belirgin özelliklerinden biri ve ilginç tanımı da gelen cümledir; Onlar ki, Allah’a verdikleri ahdi ifâ ederler, verdikleri kesin sözü bozmazlar. Burada zikredilen ahid gelen ayette açıklanmaktadır; Rabbinin Âdemoğullarından, kesin söz aldığını da hatırlayın! Rabbin onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onların kendileri hakkında şahitliklerini isteyerek “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” buyurunca onlar da “Elbette!” diye ikrar ettiler. Bunun sebebi, Kıyamet günü “Bizim bundan haberimiz yoktu, biz bundan gafildik demeyesiniz içindir!” (A’raf:7/172)

Geçmiş sonsuzdan, gelecek sonsuza kadar her şeyi inceliklerine varıncaya kadar bilen Allah Teâlâ’ya rağmen, o gün ki ahdini unutan insan yaşadığı süreçte yalpalamaktan kendini kurtaramaz. İnsan her şeye rağmen kuldur. Kul Rabbine isyan etme yetkisine sahip değildir. Hiçbir kul için Rabbinden kopma ihtimali de yoktur. Çünkü kim ne kadar inkâr ederse etsin, onu yaratıp ruhunu, aklını, sahip olduğu her şeyi de veren Allah Teâlâ’dır. Sonunda canını, aklını ve sahip olduğu her şeyi alan da Allah Teâlâ’dır. Onun için insan aklını çalıştırmalıdır;

Hayır. Kim ahdini yerine getirir ve ittika edip kulluk gereğini ifa ederse şüphesiz Allah o muttaki kullarını sever. (Nisa:3/76) Takvâ, kulun, Allah ile ilgili bütün bağlantılarının pürüzsüz halidir, hatta bütün hak sahipleriyle insanın pürüzsüzleşmesidir. Kısacası insanın beşerî zaaflardan arınıp halis mümin ve muvahhid olmasıdır. Dahası, insanın hak yolunun haklı yolcusu olmasıdır. İşte bunlara riayet etmeyenler ki bunlar verdikleri ahde vefâ etmeyenlerdir. Takvâ ehli olanların özellikle dava anlayışına âşina olmaları gerekir. Allah Teâlâ’ya vefâ göstermelidirler. Beşerî alanların tümünde hak ve iyilik adına her ne varsa hepsine karşı aralarındaki anlaşmalara riayet etmek her kes için vecibedir, farzdır.

Çok büyük önemi olan ahde vefâ, cahiliye araplarını ümmet yapan yüce bir ruhtur. Bu yüce ruh da Kur’an ruhudur. Bu Kur’an ruhundan koparak kendi çıkar ve gruplarını kutsayarak tanrılaştıran müslüman müsveddeleri cüce birer güruhtur. Halis din ancak Allah’ın dinidir; Ondan başka, veliler edinenler şöyle derler: “Biz onlara ibadet etmiyoruz, ancak bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye bunu yapıyoruz” Allah, onlarla müminler arasında, ihtilâf ettikleri şeyde hükmünü verecektir. Allah, yalancı, kâfiri doğru yola iletmez. (Zumer:39/3) Gençliğin ve halkın her tür eğitimi gerçekleştirmek ve bilgilenmesini sağlamak ahde vefâdır.

Ahde vefâ, insanı halis kul, müminleri ümmet ve o ümmeti en güçlü devlet yapar. 

Ahde vefâ, müslümanların iman ve necat belgesidir!? Esselamu aleykum İlhan ORAL 

 

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.