islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,3882
EURO
34,7847
ALTIN
2.410,20
BIST
10.099,11
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Çarşamba Az Bulutlu
17°C
Perşembe Az Bulutlu
19°C
Cuma Az Bulutlu
18°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C

BUNLAR ENTEL İŞLER Mİ?

BUNLAR ENTEL İŞLER Mİ?

Kur’an-ı Kerim tarihin akışı içerisinde yirmi üç sene gibi bir zaman diliminde insanlara peygamber üzerinden inzal olmuştur. Vahyin bir sürece yayılmış olması, ister istemez içerisinde gerçekleşmiş olan bazı vakaları, durumları paylaşmış olmasını da gerektirmektedir. Bu olaylar tarihsel olmakla birlikte, Kur’an-ı Kerim’in olayları (tikelleri, tekilleri) aşarak genel ilkelere göndermelerde bulunması hasebiyle bir evrensellik taşımaktadır.

Esasen Kur’an-ı Kerim kitaplar ve peygamberler geleneğinin son halkasını teşkil etmektedir. Dolayısıyla temel iddiası itibarıyla diğer kitap ve peygamberlerden farklı bir şey söylemez. Hz. Adem’den (AS) bu yana devam edegelen bir geleneğin parçası olarak İslam ve Kur’an-ı Kerim evrensel bir mesajı bünyesinde taşımaktadır.

Üzerine ilkeleri uygulayacağımız olaylar değişebilir; hatta hızlı değişim zamanlarında karakteristik ve kırılmaları yoğun dönüşümler de olabilir. Fakat neticede soyutlamalarla elde kalacak olan ilke ve değerler genel çerçeveyi belirleyeceklerdir. Bugün meseleler üzerine analiz yaparken, olayların köpük kısmını aşamayanlar çoğunlukla olayları konuşmaya devam etmektedirler. Fakat bu bütünün, ilkenin, değerin konuşulmasını arada harcıyor görünmektedir.

Bugün dünya ciddi bir kırılmadan geçmektedir. Gerek Türkiye’nin gerek dünyanın yakın geçmişine dair bir okuma yaptıktan sonra, geleceğe doğru projeksiyon geliştirerek insanları nelerin beklediğini konuşmak bugünkü manzarada gerekli görünmektedir. Fakat anlıksal olaylar üzerinde konuşmanın cazibesi insanı kısa süreli bir parantezin içine sıkıştırırken, gelecek daha çok “elle gelen düğün bayram” şeklinde ifade edebileceğimiz tavırla savuşturulmaktadır. Üstelik bunu daha ilkesel ve teorik zeminde tartışmak, kimilerince “entel işler” şeklinde nitelendirilmektedir ki, kimselere faydası olmayan entelektüel gevezelik demeye çalışılmaktadır.

Bu bağlamda geçmişte farklı içeriklerle olduğu gibi bugün de insan özgürlüğü ana problem olarak ortaya çıkmaktadır. Belki bazı kişiler günümüzde bilhassa gençlerin zaten fazla özgürlüklere sahip olduğunu iddia edebilir. Ancak gerçekte piyasa koşullarında raftan ürün alma özgürlüğü ile sınırlı olan ve çok farklı yollarla özgürlük alanları daraltılan bir insan profili ile karşı karşıyayız. İşin enteresan tarafı, çoğu insanın ve bilhassa gençlerin bu durumun bile farkında olmadıklarıdır.

Disiplin toplumundan kontrol toplumuna gidildiği bir süreçte epistemolojik propagandalarla standartlaştırılan insan, özgürce seçiyor duygusuyla aslında mecburi istikamet gitmektedir. Burada özgürleşmenin önündeki muhtemel engelleri şöyle ifade edebiliriz. Birincisi, gelişen teknolojiler ve bilhassa yapay zeka ile insan özgürlüğü ve iradesinin yaşayacağı sorunlar. Nitekim Harari de 21. Yüzyıla dair öngörülerinde bunu ciddiyetle tartışmaktadır. Hele dijital ve robotik teknolojide mekanikleşen insanın nasıl bir biçim alacağı düşünülmelidir.

İkincisi, tüm dünya ölçeğinde ekonomik, sosyal, siyasal vb. bakımından gittikçe kontrol açısından daralan çerçeveye dikkat çekmeliyiz. Tüm dünya ölçeğinde orta sınıfın giderek çökmesi, tüketimin yaygınlaştırılması ve neticede hayatlarını en temel ihtiyaçlarını temin etmeye adayan kitlelerin oluşmasıdır.

Üçüncüsü, dünya ölçeğinde tüketim ve borçlanma yoluyla insanların post/modern sisteme “itaat”larının garantilenmesi. Tüketim burada kitlelerin epistemolojik propagandalar çerçevesinde harcama çerçevelerini ve hatta yaşam tarzlarını tanımlamaktadır. Yani post/modern sistemin bireylere verdiğini tekrar onlardan geri alması. Borçlanma da dünya ölçeğinde geleceğe doğru hayatların ipotek edilmesini ifade etmektedir.

Dindar çevreler din adına farklı temalardan bahsetmektedirler. Fakat yukarıda bahsedilen özgürlük sorununu halletmeden oluşacak bir dini yaşamdan bahsetmek olası olmayacaktır. Çünkü burada insan gerçekleş(e)meyecektir.

Prof. Dr. Mustafa TEKİN

 

Yorumlar
  1. Umit Ort dedi ki:

    Allah’a hamdü senalar olsun. Son Peygamber Hz. Muhammed’e salat ve selam olsun.
    bayım Peygamber Efendimiz ümmi idi. Elindeki imkanları olan, makamı bulunan ve isminin önünde yazı olan yarattıklarının şerrinden müslümanları, ailemi, çocukları ve beni muhafaza eyle ya rabbim.