islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5889
EURO
34,8006
ALTIN
2.499,03
BIST
9.444,54
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Hafif Yağmurlu
14°C
İstanbul
14°C
Hafif Yağmurlu
Cumartesi Açık
20°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
21°C
Salı Az Bulutlu
22°C

AKIL CENNET’E DE CEHENNEM’E DE GÖTÜRÜR

AKIL CENNET’E DE CEHENNEM’E DE GÖTÜRÜR

Bismillahirrahmanirrahim

Bizleri akıl nimetiyle yücelten ve yükümlü kılan yüce Allah’ımıza hamd ederim. Akıllıyı nefsini kontrol altına alarak disipline eden ve ölüm ötesi hayatı için ameller yapabilen kişi olarak vasfeden aziz Peygamberimiz, biricik mi biricik hayat önderimiz Hz. Muhammed’e salât ve selam ederim.

Sevgili kardeşlerim, bilmemiz gerekenler genel başlığı altında yaptığımız sohbetlerimizi bildiğiniz üzere sürdürüyoruz. Bu sohbetimizde “Akıl Cennet’e de Cehennem’e de Götürür “konusunu işlemeye çalışacağız. Konu son derece önemlidir. Anlatılması da oldukça zor ve problemlidir. Bize ayrılan 45 dakikalık süre içinde sunum yapmaya çalışacağız. Üzerimizde etkili olmasını yüce Mevla’mızdan niyaz ediyorum.

Akıl Tarif Edilememektedir

Sevgili kardeşlerim; akıl, aziz Peygamberimiz,önderimiz  Hz. Muhammed’in ifadesiyle “Yaratılan ve insana sunulan en değerli varlıkdır.”Akıl tam olarak tarif edilememektedir.

Akıl yaradılıştan kavrayıcı niteliklidir. Akıl bilgi aracıdır. Akıl büyük ölçüde iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırabilen, görülebilenlerden görülmeyenlere intikal edebilen muhteşem varlığımızdır. Yaradılıştan özelliklidir. Ve akıl aldığı bilgilere göre gelişir. Diğer organlarımız gibi akıl da farklılık arz eder. Yaradılıştan getirdiği özelliklerler ve de edinebildiği bilgiler ve deneylerle gelişebilir. Bu sebeple her bir insan aynı derecede akıllı değildir.

Aklın Merkezi Kalptir

Aklın merkezi kalptir. Bunu Kur’an’ımızın beyanı ile anlayabiliyoruz. Yüce Rabbimiz şöyle buyurur:

“… Onların kalpleri var ama gerçekleri kavrayamazlar…”

Kalp, çağrışım yapılacağı gibi yürek değildir. O insan benini oluşturan ve duyuların merkezi olan değerimizdir.

Akıl İle İlgili Ku’ânî Kavramlar

Akıl sözü Kur’an’da geçmez. “Hulum” ve “Hicr” akıl manasına kullanılır. Akıllılar anlamına daha çok  “Ef’ide, Ulu’l- ebsar, Ulu’l -elbab, Üli’n-nuha” tamlamaları kullanılır ve Kur’an’ı Kerim’de ve bizden aklımızı işletmememiz emrolunur. Aklını işletemeyenler yerilir. Aklımızı kullanmamız istenirken, tefekkür, tezekkür, tedebbür, tefakkuh gibi fiiller kullanıldığı gibi akletme fiili de “efela ya’kilûn” -onlar akıllarını kullanmazlar mı?- ya da “ya’kilûn” -bütün bu gerçekleri akıllarını kullanabilenler kavrar- şeklinde Kur’an’ımızda yer alır.

Kişi Akılla Yükümlü Olur

Sevgili kardeşlerim; kişi akılla yükümlü olur. Akıl da ergenlik çağında belli bir düzeye ulaşır. Bütün İslami görevlerde aranan ilk şart akıllı olmaktır. Namaz kime farzdır? Akıllı olana. Zekât kime farzdır? Akıllı olana. Adaletle kim yükümlüdür? Akıllı olan. Örnekleri çoğaltabiliriz. Şifa buluncaya kadar aklen illetli olan kişi sorumlu değildir. Yani sorumluluk için mutlaka akıl gereklidir. Akılda ergenlikle olgunlaşır ve sahibini mükellef kılar.

Akıl Bilgi İle Gelişir

Sevgili kardeşlerim; akıl bilgi ile gelişir. Dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Akıl bilgiyi duyu organlarımızdan alır. Duyu organlarımız aracılığıyla deneylerden yararlanarak alır.  Tecrübeler edinerek alır ama bu bilgiler yetmez.

Seküler dünyamızda akıl duyu organları aracılığıyla aldığı bilgilerle yetiniyor. Bu da bir faciadır. Çünkü insan,, duyu organları aracılığıyla aldığı bilgilerle ancak kendi bedeni varlığını kavrar. Gözünü, kulağını, akciğerini, yüreğini kavrar. Dağlar, denizler, bitkiler, ovalar, hayvanlar, madenler, hatta güneş, ay, yıldızlar  yani insan için yaratılmış olan bütün bu varlıkları kavrar, keşifler yapar, icatlar yapar ama insan için, akıl için bu bilgiler yetmez.

Akıl Yetmeyeceği İçin İslâm Gönderilmiştir

Yetmeyeceği içindir ki yüce Allah peygamberleri aracılığıyla İslm dinini insanlığa göndermiştir. Bu dinin son peygamberi Hz. Muhammed, bu dinin nihai yasalarını içeren ilahi kitap da Kur’an’dır. Yaşadığımız dönem söz konusu edilecekse insanlık diğer bir anlatımla insan aklı duyu organlarından aldığı bilgiler kadar vahyi bilgilere yani Kur’ânî bilgilere de muhtaçtır. Muhtaç olduğu içindir ki aklımızı kullanmamız gereken ilk büyük alan Yaradan’ın indirdiği ayetlere iman etmemizdir. Yaradan’ın bildirdikleriyle hayat yolumuzu aydınlatabilmemizdir. Teğabun suresinin 8. ayetinde şöyle buyrulur:

Allah’a ve elçisi Muhammed’e inanın. Bir de indirdiğimiz ışık dolu kitaba/ Kur’ân’a iman edin ve bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”

Sevgili kardeşlerim; eğer vahyi bilgiler yani Kur’an’ın sunduğu bilgiler olmasa biz yaratıcımız olan Allah’ı, yücelikleriyle kavrayamayız. Biz Kur’ani bilgiler olmasa niçin yaratıldığımızı bilemezdik. Dünyamızın hangi bilim kurumu bize niçin yaratıldığımızı açıklayabilir eğer vahyi bilgiler olmasa.

Vahyi bilgiler, bir diğer anlatımla Kur’ani bilgiler olmasa insanla yaratılmış diğer varlıklar arasındaki ilişki kavranılamaz. İnsanla dağlar, insanla denizler, insanlarla nehirler, insanlarla madenler, insanlarla güneş, insanlarla yıldızlar arasındaki bağlantı bir tesadüf müdür yoksa bütün akılların halikı olan Allah’ın yaratması, düzenli olarak halk etmesi sebebiyle midir? Bu soruların cevabını alamazdık. Vahyi bilgiler olmasa ölümü ve ölüm ötesini de  idrak edemezdik. Evet, akıl yaradılıştan getirdiği özellikler ve duyu organlarından aldığı bilgilerle birçok güzelliği kavrar, doğruları idrak eder. Ama bu güzelliklerin ve doğruların yaşanması gereğini; iradeli bütün sözlerimiz, davranışlarımız ve işlerimizden sorgulanacağımız, mükâfatlandırılacağımız veya cezalandırılacağımız gerçeğini kavrayamaz.

Akıllar Farklıdır

Adaletli olmanın gereğini, zulmün çirkinliğini kavrayabilirsiniz. Ama kavramak yetmez. Kavradığımızı inanç haline dönüştürmek, görev olarak algılamak ve iradeyi yönlendirmek ancak vahyi bilgilerle sağlanabilir. Ve de insanın insanı sömüremeyeceği adil bir düzen oluşturmak aklın becerebileceği iş de değildir. Aklın yaratıcısından alınacak ilave bilgilerine muhtaçtır akıl. Çünkü akıllar tek değildir; hukukçu aklı var, tüccar aklı var, fizikçi aklı var, sanatkâr aklı var, sıradan vatandaş aklı var. Akıllar birbirinden farklı. Yönetici kurallar hangi akılla oluşturulacak? İşverenlerin aklına göre mi, işçilerin aklına göre mi? Fahişelerin veya eşcinsellerin akıllarına göre mi oluşturulacak? Ama Yaradan bütün varlıkların halikıdır. Bütün insanların halikıdır. İnsanların müştereken ihtiyaç duyacakları kuralları en iyi bilen Odur.

İnsan İçin de İslâm Konmuştur

Yeri geldiği için ifade edeyim. Görüyorsunuz Allah  güneşe bir yasa koymuş. Milyonlarca senedir yörüngesinde akar. Yeryüzü güneş kadar eski, o da güneş etrafında döner. Her bir varlığı mükemmel olarak yaşatan  bir varlık yasası var, olmasaydı bilim yapamazdık. Biliyoruz ki fizik kanunlar devam edecek, kimya kanunları varlığını sürdürecek.

Peki, bütün bu varlıklar için mükemmel yasalar koyan, aksamayan yasalar koyan yüce Allah, insanı yönlendirecek inanç,   sosyo-ekonomik ve hukuk  yasaları oluşturmaktan aciz midir? Değildir ve koymuştur. Aklı kullanmanın bir gereği de bu hakikati kavrayabilmektir. Eğer akıl hem duyu organlarından hem de Kur’an açıklamalarından bilgilenirse kıvama gelir, hakikatleri  kavrar, çok yönlü kuşatır. Onun için yüce Rabbimiz Kur’ani Kerim’de Ankebut suresinin  43. âyetinde şöyle buyurur:

Biz bütün bu misalleri insanlar için veriyoruz? Bu verdiğimiz örnekleri ancak bilenler akledebilir.”

 Hangi bilenler? Akıl yoluyla iki kaynaktan yani duyu organlarından  ve de Kur’an açıklamalarından bilgi alanlar.

Rum suresinin  22. Âyetinde de şöyle buyrulur:

Göklerin ve yerin yaratılmasında dillerinizin ve renklerinizin farklı olmasında Rabbinizin varlığına, birliğine, kudretine, bilgisine kanıt olan belgeler var. İşte bütün bu belgeler de ancak   Bilenler içindir. “

Duyu Organları ve Kur’ân’dan Bilgi Edinme Farzdır

Her iki kaynaktan bilgi edinme  Müslüman için farzdır. Bazı bilgiler farzı ayındır/herkes içindir. Ha bir ilave yapayım. Öyle bilginlerimiz vardır ki akademik unvanların nihai noktasındadırlar ama Kur’an onlara alim  demiyor çünkü Kur’an’ın bildirilerinden, hayatı anlamlandıran ve amaçlandıran bilgilerden yoksundurlar.

Aklıma geldi arz edeyim. Türkiye’deki çok mu çok ünlü bir tarih ve siyaset adamının babası kadar olmasa da ünlü olan oğluna, benim yaşlarımda iken bir söyleşide “Ölüm ötesi bir hayat var mıdır?” diye soruyorlar. Verdiği cevap şu: “Hiç düşünmedim.”Yetmiş yaşına kadar ölüm ötesi hayat var mıdır sorusunu vicdanına yöneltemeyen adamdan ilim adamı olmaz. En temel konuda kafa işletmeyen adam, inandığı hiçbir değeri kendi dünyasında yapılandıramaz. Mümkün değil. Ben kimim, nereden geldim, nereye gideceğim, hayat nedir, ölüm nedir, ötesi nasıldır sorularını vicdanına yöneltmeyen adam, Kur’an’ın benzetmesiyle dört bacaklı canlılar gibidir. Daha da sapıktır. Küçümsemiyorum. Vakıayı Kur’an dilinden aktarmak için bu ifadeyi kullandım.

Allah’tan Saygıyla Ancak Alimler Korkarlar

Kur’ân ilme teşvik eden onca âyetlerin birinde de şöyle buyuruyor.
KullarındanAllah’tan saygıyla ancak ilim adamları korkarlar…” (Fatır 28) Allah’tan saygıyla korkan alimler kim? Kur’an âlimleri mi, hadis âlimleri mi, İslam tarihi bilginleri mi? Hayır.

Biliyorsunuz ayetler iki kısımdırİndirilen ayetler, yani Kur’an ayetleri. Bir de Yaratılan ayetler. Bilinmesi gerektiği üzere her bir varlık yaratılan ayettir. Bütün ilim adamları, kendileri bilsin veya bilmesin, farkında olsun veya olmasın, Allah’ın yarattığı âyetler üzerinde çalışırlar. Onun için ‘Mümin ilme âşık olan adamdır’şeklinde bir tanım yapmamız mümkündür. Eğer aklı işletilebilirse hangi ilim dalında çalışılırsa çalışılsın, ilim Allah’a götürür. Çünkü her varlıkta mükemmeliyet görülür. Tesadüfle yorumlanamayacak mükemmellikler tespit edilir, kimdir bütün bu muhteşem varlıkların haliki,  diye sorulur. Atlas okyanusunun derinliklerindeki varlıklar da, göksel cisimler de, tek hücreliler de…her bir varlık bir ihtişam sergiler, her biri Allah’a götürür. Allah’a giden yollar çoktur denmesinin sebebi her bir varlık üzerinde düşünüldüğü zaman Yaradan’a yol bulabileceğimiz içindir.

Akıl Nasıl Kullanılır?

Şimdi, sevgili kardeşlerim; inanın pek çok kaynağa müracaat ettim. Akıl nasıl kullanılır? Kur’an’dan gayrı sadrı şifa, hiçbir şey bulamadım. Kur’an her zaman olduğu gibi imdadımıza yetişiyor ve aklını kimler kullanabilir, açıklıyor.

Kur’an’da bildiğiniz örneklerle yürüyelim: Bizleri kuşatan varlıklar ve tabiat olaylarındaki nizamı ve ihtişamı algılamayan akıl kullanılamayan akıldır. Yani gereğince kullanılamayan akıldır. Bu konuda  onlarca hatta yüzlerce yet var da bugüne kadar pek  okumadıklarımdan bir örnek vereceğim.

Güneşi, ayı, gece ile gündüzü hizmetinize sunan Allah’tır. Ildızlar/Göksel diğer varlıklar da Yaradan’ın koyduğu yasalara göre yörüngelerinde akıp giderler. İşte bütün bunlarda aklını kullanabilenler için belgeler vardır.” (Nahl 12)

Düşünemeyen Aklını Kullanamıyordur

Düşünemiyorsan aklı kullanamıyorsun demektir. Bugün internete girdim güneşle alakalı bilgi almak için. Güneş  yeryüzünün bir onda üç milyon katı büyüklükte. Merkezindeki hararet santigrat, şöyle şöyle, milyonlarca senedir akıp gidiyor yörüngesinde, yerküresi de çevresinde akıp gidiyor. Fakat öyle bir ihtişam var ki güneşte …şefkatli bir ana gibi ısıyı veriyor, ışığı veriyor, ne donuyoruz, ne yanıyoruz. Ve hayat yeryüzünde devam ediyor. Bunu akledemeyen akıl, akıl mıdır? Değildir.

Doğan, büyüyen genç ve güçlü iken yaşlanan ve bilirken bilemez hale gelen insan üzerinde düşünemeyen akıl, kullanılamayan akıldır. O gerçek akıl değil, işletilmeyen akıldır. Kur’an-ı Kerimde pek çok ayet var. Bir kısmını zaman zaman gündemimize getirdik. İnsan döllenen hücreden yaratılmıştır. Çocuk olarak doğar, ondan sonra büyür, gürbüzleşir, sonra yaşlanır, bir kısmı erkence ölür, bir kısmı takdir edilen ömrü yaşar. Kur’an bu açıklamalarını anlattıktan sonra örneğin Müminun suresinin 67. ayetinde sorar: Akletmeyecekler mi?

Yasin’i Hep Okuruz da

Rabbimiz bakın ne buyuruyor Yasin suresinde. Hep okuruz Yasin’i de niçin okuruz, anlamak mümkün değil. Anlamadan oku, oku. Geçen gün bir zat bana telefon etti ve bir milyon hatim yapmayı hedefliyoruz dedi. Bir milyon değil, on tane hatim yapmayı hedefleseniz de adam gibi anlayarak okusanız. Kur’ânı  anlamadan bir milyon defa Kur’an’ı  okusak, 80 milyon her gün Yasin’i anlamadan tilavet etsek ne olur?

Bakın ne buyruluyor Yasin   68 de:

Biz yaşattığımızı baş aşağı ederiz. Aklınızı kullanmayacak mısınız?”

İnsan ildiğini bilmez olur, ayağa kalkamaz olur. Doğrulamaz olur. Çocuklaşır. Bebekleşir. Yardıma muhtaç olur. Peygamberimizin “Ya Rabbi, yaşlılığın bunalımlarından, bunaklığından bizi koru.” diye dua buyururlardı. Hepimiz bu duayı yapmaya ihtiyaçlıyız. Her bir duamızda mutlaka sağlık istemeliyiz. Sağlık, muhteşem bir nimettir ama kadrini bilmiyoruz.

Geçmişe Takılıp Kalmak

Evet, geçmişe körü körüne takılıp, geçmişten intikal eden örfleri, yasaları, sistemleri, üzerinde düşünülmeden kabullenmek, bu da aklı kullanamamanın bir biçimidir. Bakara suresi ayet 170’de şöyle buyurulur:

O inkârcılara Allah’ın indirdiği  yasalara; emirlere ve yasaklara uyun denildiği zaman onlar ‘Biz babalarımızı, rejim/sistem  ağalarımızı, üzerinde bulduğumuz inanç ve yaşam kurallarına uyarız, derler.   Peki, babaları/ağaları akllarını  kullanamayanlar ve doğru yol üzerinde bulamayanlardan ise..

Sevgili kardeşlerim; Allah kendi varlığının sorgulanmasını da istiyor Kur’an’da. Onun için İslâm da sorgulanmalı. laiklik de sorgulanmalıdır, padişahlık sistemi de sorgulanmalıdır, önceki içtihatlar da sorgulanmalıdır, tarihi şahsiyetler de sorgulanmalıdır, fikir babaları dediğimiz adamların da kaç paralık adamlar olduğu sorgulanmalıdır. Kur’an sorgulamayanları sağır, dilsiz ve kör olarak niteliyor. Niye? Çünkü onlar akıllarını kullanamayan adamlardır.

Ve tarihi toplumlara ait kalıntılara bakıp da inkârcıların nasıl bir akıbete uğratıldıkları üzerinde düşünmeyen akıl, akıl değildir. Kullanılmayan akıldır. Kayıp medeniyetler var. Ne medeniyetler silinip gitmiş tarih sahnesinden.

Bakınız Kur’an ne diyor bize?

“ Yeryüzünde bir dolaşın, yalanlayanların/ zalimlerin akıbetleri nice oldu bir bakın. “ (Enam 11)

Ve Kur’an bu gibi âyetleri çokça tekrarlar  helak edilen toplulukların  daha güçlü, daha kuvvetli olduklarına dikkatlerimizi çeker, Haa, arkeolojik çalışmalar yapmak Müslümanın temel görevlerindendir. Şimdilerde  Taliban-Işid gibi İslam’ın ruhundan yoksun adamlar bu tarihi kalıntıları imha ediyorlar Allah’ın verdiği aklı kullanamadıkları için. Yahu Allah u Zülcelal, gidin yeryüzünü dolaşın, diyor Taliban-Işid kafası imha ediyor, biz de sorgulama yapmadan alık alık bakıyoruz. Kur’an bize Sodom- Gomore ile ilgili yani Lût aleyhisselamın eşcinsel kavminin helak edilmesiyle alakalı ayetler arasında; ” Biz  elem verici azaptan korkanlar için o Lût’un helak olunan kavminin nasıl helak edildiğini gösteren belgeler  bıraktık. “ buyurur. (Zâriyat 37 )

Dünya hayatının bir televizyon filmi, sahnelenen bir tiyatro eseri  kadar geçici olduğunu, gerçek hayatın, ebedi hayatın ciddi kullar için daha hayırlı olabileceği gerçeğini kavrayamayan akıl, akıl değildir. Rabbimiz En’am 32’de “Bu dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. İslâmî çizgide inanan ve yaşayanlar için Ahiret  Yurdu daha hayırlıdır. Bunu anlayamayacak mısınız?Bu akıl tutulması nedir sizdeki?” buyurur.

Dünya putlaştırılacak yer mi, ebedi hayatı kazanılacak yer mi? Dünya hayatının her anı değerlendirilecek ama geçici olduğu da bilinecek. Bu gerçeği kavrayacaksın.

Amelsizlik Akılsızlıktır

Ha, Kur’an bir de, bizim gibi insanları hakka,iyiye, doğruya çağıran ama kendileri aykırı hareket eden mesela hocaları, amelsiz doktorları, sözünün eri olmayan siyasileri, bilim adamlarını da uyarıyor.  Şimdi soralım; bu durumun  Yaratan katında azaba uğratacağı gerçeğini kavrayamayan akıl kullanılan akıl mıdır. değildir.  Bakınız Rabbimiz nasıl uyarıyor:

İnsanlara iyilikleri söylüyor, Yaradan’ın kitabını/âyetlerini okurken kendi nefislerinizi unutuyorsunuz öyle mi? Yahu, siz adam olmayacak mısınız? Aklınızı kullanmayacak mısınız?(Bakara 44)

Sevgili kardeşlerim;, akıl İslam’ın alternatifiymiş gibi şu âyet çokça zikrediliyor: “Allah, şüphe pisliklerini akıllarını kullanamayanların üzerine salar.” (Yunus 100) Bu âyeti aktarıp, bırakıyorlar. İyide Allah’ın şüphe pisliklerini üzerlerine salacağı, akıllarını kullanamayan adamlar kimdir? Onlar İslâm Dîni’ne îman etmeyenlerdir. Bu gerçek En’âm suresinin 125. ayetinde şöyle açıklanıyor

“ …Allah iman etmeyen kişilerin üzerine bu şüphe pisliklerini salar.”

Burada Peygamberimizin bir beyanını verelim:

“Akıllığın ilk gereği âlemlerin Rabbi olan Allah’a ve yasalarına iman, ikinci gereği insanlara sevilebilmektir.”

Kişi duyu organlarından ve Yaradan’ın buyruklarından alacağı  bilgilerle aklını kullanabilir hale getiremezse dört bacaklı hayvanlar gibi olur. Bu gerçeği Rabbimiz şöyle açıklıyor

“Ey Peygamber sen o hakkı kabul etmeyen adamların çoğunu Rabbin yasalarını dinler ve akıllarını kullanır mı zannediyorsun? Onlar dört bacaklılar gibidir.Belki daha sapık yolludurlar.” (Furkan 44)

Daha da sapık yolludurlar. Çünkü hayvanlar kendileri için yaratılan kanunlara boyun eğerek hayat sürerler. Onlar akıllı olmadığı için sorumlu değildirler.

Sevgili kardeşlerim; zamanımızı doldurduk fakat bir hakikate daha işaret edelim. İslam’da sarhoşluk verici içkiler niçin yasaklanmıştır biliyor musunuz?

Alkollü İçkiler Aklı Giderdiği İçim Yasaklandı

Hatırlatalım. Ana haramlardan biri de alkollü içkileridir. Niye? Çünkü alkollü içkiler aklı giderir de ondan. Kişi aklını kullanamadığı için yani duyu organlarından ve Yaradan’ın buyruklarından aldığı bilgilerle aklını işlevsel hale getiremediği için hayvanlar derecesine düştüğünde Cehennemliklerden olur.

Cehennemlikler Akıllarını Kullanamayanlardır

Şimdi ilgili bu ayetleri okuyarak konumuzu bitirelim. Böylece  cehennemliklerin ana vasfının akıllarını kullanamaz olmaları olduğu gerçeğinin altını bir daha çizmiş olalım:

Kafirler  Cehennem azabına böyle fevç fevç, bölük bölük atıldıklarında, cehennem görevlileri olan melekler onlara sorarlar. Ya hu size bir uyarıcı/ bir peygamber gelmedi mi? Bize uyarıcı geldi derler ve şöyle devam ederler:

Biz onları yalanladık. Allah bize emirler ve yasaklar indirmedi, siz ey uyarıcılar apaçık bir sapıklık içindesiniz dedik. Şöylecede sızlanırlar: Kulaklarımızı açsaydık ya da Allah’ın verdiği aklı kullanabilseydik, biz bu yakıcı ateş azabının içine düşmezdik.”

Hepinize hayırlar, mutluluklar dolu ömürler niyaz ederim güzel kardeşlerim.

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.