islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5004
EURO
34,6901
ALTIN
2.496,45
BIST
9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Parçalı Bulutlu
19°C
İstanbul
19°C
Parçalı Bulutlu
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
23°C
Salı Az Bulutlu
24°C
Çarşamba Az Bulutlu
22°C

Allah, Korkaklardan Desteğini Çeker

Allah, Korkaklardan Desteğini Çeker
14 Ekim 2019 11:29
A+
A-

İslam dünyası korku illetinden arınmadıkça, mümin olma şerefine eremiyor. Bu şerefe eremeyen Müslümanlar, korku zilletine tutuluyor ve bir daha kurtulamıyorlar. Korku zilleti, uyuşturucu maddeleri gibidir. İnsanda sabretme, direnme, dayanma, güç kullanma, meziyet ve nimetlerini bloke ediyor. Bugün dünya Müslümanlarının tutarsızlığı, korku illeti yüzündendir.

Kur’an’ı Kerim’de, Rabbimiz, Allah Teâlâ bu hususta konuya net bir açıklama yapar; “Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra doğru olanlara korku yoktur ve onlar üzüntü çekmeyeceklerdir.” (Ahkaf: 46/13) Sözün en doğrusu, Allah Teâlâ’nın dediğidir. Öyleyse Müslümanlar doğru değillerdir. Müslümanların tümünden bireylere varıncaya kadar bakmak konuyu aydınlatmaya yeter. “Rabbimiz Allah’tır” diyebilecek düzeyde iman sahibi olanın bu beyana uymasını gerektirir. Bundan sonra “iman ettim, itaat etim” demesi gerekir. 

Evet, “Rabbimiz Allah’tır” diyebilme, ciddi bir merhaledir ve mümin olma kıvamıdır. Bilginin kaynağını tanımaktan, bilgilenmekten ve bilginin gereğini yapmaktan çekinen korkak “internet uzmanları!” hakikate yaklaşamazlar. Bugün, hiçbir kaynağı ve hiçbir dayanağı olmayan, hiçbir delile uymayan, âdi ve iğrenç fuhuş kokulu fikirleri savunan oluşumlar zuhur ediyor. Güyâ, dini savunmaya kalkışan savunmacılar, “istemezük” taktikleri ile suyu daha da bulandırmaktadırlar. Son aylarda, “İstanbul sözleşmesi” sosyal ve yazılı medyada gündemi işgal etmektedir. Bu sözleşme ancak şikâyetçilerin “istemezük” dürtülerini canlandırmaktadır.

Bu düzenbazlık atraksiyonu lehinde ve aleyhinde olanların hiçbirinin yaklaşımı doğru ve tutarlı bir netice vermiyor, vermez de. Yavuz hırsızlar yükleniyorlar, pısırık ev sahipleri titreşiyorlar, korkudan dilleri tutuluyor ve ne söylemek istediklerini kestiremiyorlar. Herkes bir şeyler söylüyor fakat hiç kimse gerekeni yapacak bilgi birikimine, iman gücüne ve irade yeterliliğine sahibi olmadığı için her şey çığırından çıkıyor. Allah Teâlâ ise bilgisiz, delilsiz, desteksiz iddialarda bulunanlar hakkında ağır ifadeler kullanarak uyarıyor; Siz, gerçekten birbirini tutmayan çelişkili ve aykırı görüşler içindesiniz. O muhtelif sözden çevrilen kimseler çevrilirler. Kahrolsun o iddialarında tutarsız cahil yalancılar! Onlar, körü körüne cehalet içinde bulunan gâfillerdir. (Zâriyat:51/8-11) buyurur. İşin özüne bakarsak, İstanbul Sözleşmesi’ni üstlenen feministler, yetersiz kaldılar. Elbette kendi işlerini yürütecek taşeron firma aradılar. Maalesef Cumhurbaşkanı R. Tayyib Erdoğan’ın konağının müştemilatında organize olan KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) seçildi. Fakat unutmamak gerekir ki, insanı, kadın ve erkek ayırımına tabi tutan hiçbir oluşum başarı kazanamaz. Hele dış şer güçlerin empozesi ile cahilâne kabul edilip savunulan iddialar fuhuş kokusu yaymaktan başka hiçbir işe yaramaz ve hiçbir derde deva olmazlar. Zaten olabilecek hiçbir olumlu yönü yoktur.

Üstelik insanı dışlayarak yalnızca istismar etmek ve toplumları, uyuşturucuya ve fuhşa sürükleyen uluslararası LGBT gibi ahlâk düşmanı akımlara zemin hazırlamak Müslümanın işi de olamaz. Böyle bir teşebbüse kim geçerse geçsin hiç kimseye bir fayda sağlamaz. Dahası “Kur’an ve sünnet” beyanatları vererek yine de Kur’an ve sünnetin, kadına verdiği statüyü bilmeden kadın erkek ayırımı yapmakla, Kur’an ve sünnete düşmanlık yapmış olurlar. Kur’an sisteminde kadın erkek deyince bunların “ebeveyn” gibi ortak isimleri vardır. Valideyn ortak isimleri ile de anılan kadın ve erkek ortaklaşa insandır. Cahil gafiller, insanı daha fazla dağıtıp parçalayamazlar. Ancak sivrisinek misali, mide bulandırırlar. Başka faydaları da olamaz.

Allah Teâlâ, “ebeveyne” kendinden sonra en yüksek statüyü vermiştir. Cenab-ı Hakk;  Biz, insana, ebeveynine iyilik yapmasını emrettik… Ve insana dedik ki: “Hem bana, hem de ana-babana şükret, dönüş ve geliş ancak banadır. Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seni zorlarlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlara sahip çık, iyi davranmakta devam et…” (Lokman: 31/14, 15). Demek ki ana baba müşrik bile olsa mümin evlat, onların bakımlarını ve dünyalıklarını karşılamalıdır. İslamî meseleleri kabul etmekten, çekinen korkaklar kendi gölgelerinden de korkarlar. Kur’an ve sünnetin tevhid anlayışı dışına taşanlar korku hastası olarak hep sıkıntı çekerler.

Allah da korkaklardan desteğini çeker!.. Esselamu aleykum. 

İlhan ORAL

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.