islami haberdini haberortadoğu haberleriislam coğrafyası
DOLAR
32,5210
EURO
34,7522
ALTIN
2.492,33
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul
Az Bulutlu
15°C
İstanbul
15°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
14°C
Cumartesi Az Bulutlu
19°C
Pazar Az Bulutlu
21°C
Pazartesi Az Bulutlu
19°C

Ana-dolu İslâm-dolu

Ana-dolu İslâm-dolu
24 Eylül 2019 11:10
A+
A-

Geçen hafta bir grup yazar kardeşimizle (Ömer Döngeloğlu, Ahmet Bulut, Demet Tezcan, Nehir Aydın Gökduman, Selvigül Şahin) Diyarbakır’da günlerdir evlatları için oturma eylemi yapan “Merhamet Analar”ı ziyaret ettik. Ömer hocamızın hislerimize tercüman olan dualarına, hep beraber “âmin” dedik; anaların gözyaşlarına gözyaşlarımızı ekleyip, dertlerine dert ortağı olduk…

Rabbimizin Rahim sıfatını bünyelerinde taşıyan merhamet abidesi anaların her birinin, ellerinde resimlerini taşıdıkları kuzucukları ile ilgili yürek yakan hikâyeleri var: “Evladım hafızlığını bitirmek üzere idi…” “Kızım Tıp’ta okuyordu, doktor olacaktı…” “Kuzum dağa kaçırıldığında on iki yaşındaydı…” “Yavrum askerdi ve izne gelmişti…” Uzayıp gidiyor hikâyeler… Tek tek anlatmak, paylaşmak istiyorlar.

Kırk küsur “merhamet ana” bir araya gelerek, aslında sadece kendi evlatlarını değil, bu coğrafyanın tüm çocuklarını ve böylece ülkenin geleceğini şefkatle, merhametle kucaklıyorlar; “artık hiçbir ananın yüreği yanmasın” diyorlar; kırk yıldır çözülemeyen terör belâsını ‘ana yürekleri’ ile çözmeye talipler…

“Peygamberler ve sahabeler şehri” Diyarbakır’ın merhamet ve maneviyat yüklü anaları, aslında “İslâm-dolu” Ana-dolu’nun ortak manevi değerlerine yaslanarak tüm sorunlarımızı çözebileceğimizi, aramızdaki farklılıkları İslâm potasında eritip yeniden hep birlikte ayağa kalkacağımızı işaret ediyorlar. Diyarbakır Ulu Camii, Hz. Süleyman Camii, Dört Ayaklı Minare vb. gibi manevi mekânları şehrin bilge öncüleri eşliğinde ziyaretimiz esnasında soluduğumuz manevi iklim, bu umutlarımızı pekiştiriyor…

***

Evet… Ana-dolu, gerçekten İslâm-dolu… Geçen hafta “istiklalin başkenti” Kahramanmaraş’ın kurtuluşunun (12 Şubat 1920) Yüzüncü Yılı programı kapsamında yapılacak etkinliklerin hazırlık çalışmalarını duyuran ilk basın toplantısı yapıldı… Basın açıklamasında, 12 Şubat 2020’de icra edilecek “İstiklâlin Yüzüncü Yılı” programına, 100 ülkeden temsilcilerin katılmasının beklendiği ifade edildi…

Mehmet Akpınar kardeşimin ifadesi ile “hürriyet ve istiklâlin mekânı ve vücut bulmuş hali” olan Kahramanmaraş, Anadolu’nun İslâmî değerlerden güç alıp direnerek nasıl dirileceğinin sembolüdür. İşgalci Fransızların, kadınların örtüsüne el uzatması üzerine Sütçü İmam’ın başlattığı İstiklal savaşının nasıl yapılacağını Anadolu’ya ve tüm dünyaya öğreten öncü ve sembol şehirdir Kahramanmaraş

***

Tekrar edelim: Diyarbakır’dan Kahramanmaraş’a tüm Ana-dolu, gerçekten “İslâm-dolu”dur ve milletimizin yeniden dirilip tarihin öznesi haline gelmesi de ancak bu manevi değerlere sahip çıkması ile gerçekleşecektir. O halde kadim ortak değerlerimizin törpülenip örselenmesine izin vermemeliyiz. Anaların örtülerine el uzatılması üzerine Kahramanmaraş’tan başlayan Anadolu İstiklal Savaşı’nın güç kaynağı olan İslâm ortak paydamızı, -İzmir’de başörtülü bir öğretmenin kürsüye çıkmasına tahammül edemeyen birkaç “gazi” gibi- ayrıksı yaban azınlığın zedeleyip tahrip etmesine seyirci kalmamalıyız

Ama yazık ki, son zamanlarda insanımızı kendi “ruh kökü”nden koparıp kendine yabancılaştıracak her türlü yozlaştırıcı ve tahrip edici sosyo-kültürel, özellikle de medyatik ayartılarla karşı karşıyayız. İşin garip tarafı da, milletimizin kadim manevi değerlerine yönelik bu tahripkâr saldırıları önleyici tedbirler almaları gerekenlerin, -mesela aile kurumunun temeline dinamit koyan İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı yasa ve zinayı suç saymayan yasa gibi Batıl(ı) yaşam biçiminin önünü açan ve hatta dayatan yasalarla- âdeta kendi bindikleri dalları kesmeye devam ediyor olmalarıdır. İnsanımızın İslâmî duyarlığını hikmetle ve güzel öğütle tamir ve tahkim etmeleri gereken resmi ve sivil din adamları, din görevlileri (esasen “gönüllüleri”) ve ilahiyatçılar ise, bu korkunç saldırılar karşısında gerekli ve yeterli performansı ortaya koyamıyorlar; sessiz, pasif, edilgen, ezik-büzük bir görünüm arzediyorlar. Dahası, genel manada İslâm’ı tebliğ ve temsil konumunda olan hocalarımızın ve yazarlarımızın birçoğu, son günlerde İslâm karşıtı çevrelerin önünü-arkasını kırpıp haftada bir sosyal medyaya servis ettikleri beş-on yıl öncesine ait videolar üzerinden başlattıkları tartışma anaforunda debeleniyorlar.

Oysa “İslâm-dolu” Anadolu, İslâm’ı basiretle tebliğ ve ihlasla temsil ederek manevi dinamiklerimizi yeniden onarıp güçlendirecek ferasetli ilim, fikir ve hareket öncülerini, önder ve liderlerini bekliyor.

 “De ki: İşte bu benim yolumdur; ben ve bana uyanlar basiret üzere (derin anlayış ve kavrayışla, bilerek) Allah’a davet ederiz…” (Yusuf, 12/108)

“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et…” (Nahl, 16/125)

Abdullah YILDIZ

Gelişen Olaylara İslami Bakışın Adresi

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.